AKP Seçim Beyannamesi’ni açıklayan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, ekonomi ve çalışma hayatı konusunda birçok vaatte bulundu. 16 yıldır iktidarda olan Erdoğan, en önemli sorunları ise, ‘seçim sonrasına’ erteledi. Beyanname halkın en yakıcı sorunlarını teğet geçti
Erdoğan’ın önceki gün açıkladığı 360 sayfalık seçim beyannamesi, 16 yıllık iktidar sürecinde yapılanlar ve yapılacaklar açısından şaşkınlık veren tablolar çizdi. Eski stadları park haline getirme, Antarktika’da bilim üssü kurma gibi projeleri partisinin en önemli hamleleri olarak sunan Erdoğan, tam da dolar krizinin yaşandığı ve yoksullaşmanın hızlandığı günlerde, ekonomik alandaki sıkıntıları görmezden gelerek yeni süreç için sadece “bana güç verin her şeyi halledeyim” vaadini öne sürdü.
Enflasyon seçimden sonra
Milyonlarca insanın en yakıcı sorunu olan hayat pahalılığı konusunda AKP’nin son süreçteki pratiği hiç parlak değil. Liradan sıfırları silmekle övünen hükümet, Beyanname’de “AK Parti iktidarları olarak, para politikasının maliye politikasıyla uyumuna özen gösterdik ve enflasyonla mücadeleyi, ekonomik istikrarın ana temellerinden biri olarak gördük” dese de, 2018 yılı Nisan ayında yıllık enflasyon oranında yüzde 11.06’ya kadar yükseldi ve aynı süreçte dövizde tüm zamanların en ağır tablosu yaşandı. Geçtiğimiz günlerde 4.92 noktasına kadar yükselen dolar fiyatının yarattığı zamlar ise seçim ortamında bastırılarak geçiştirildi. Erdoğan’ın enflasyon ile ilgili vaadi ise çok bulanık oldu: Seçimden sonra bakarız!
Yoksulluk mu? O ne?
AKP Beyannamesi’nde, “Yoksullukla mücadele en başarılı olduğumuz alanlardan biridir. Kişi başına milli gelirimizi, 2002 yılındaki 3.500 dolar seviyesini 3’e katlayarak, 2017 yılında 10.600 dolar seviyesine ulaştırdık” denildi ama bu şişirilmiş milli gelir rakamlarının bölüşüme denk düşmediği biliniyor. TÜİK verileri, gelire göre gayri safi hasılanın iş gücü ödemeleri aleyhine geliştiğini gösterdi. İş gücüne milli gelir pastasından düşen pay 2017’de 2 puan geriledi. “2018 Dünya Eşitsizlik raporu”na göre, 2002-2016 döneminde Türkiye’nin gelir sıralamasının en üstündeki yüzde 1’lik kesimin toplam geliri, gelir sıralamasının en altındaki yüzde 50’lik grubun toplam gelirinden çok daha fazla. 2016 yılında en zengin yüzde 1’lik kesimin milli gelirdeki payı yüzde 23.4 iken, en alttaki yüzde 50’lik kesimin payı yüzde 14.6. Yine en zengin yüzde 1’lik kesimin milli gelirden aldığı pay son on yılda 6 puan yükselirken, en alttaki yüzde 50’lik kesimin milli gelirden aldığı pay 1.7 puan düştü.
İş sağlığı alanında çöküş
Beyanname’de “İş sağlığı ve güvenliği alanında oldukça önemli düzenlemelere imza attık” diyen AKP’nin 16 yıllık iktidarında, başta Soma olmak üzere çok büyük iş katliamlarında 20 binin üzerinde işçi yaşamını yitirdi. 13 Mayıs 2017’de Çalışma Bakanlığı öncülüğünde iş cinayetlerine ilişkin 3 aylık “Hedef sıfır kaza” kampanyası başlattı ancak, başta inşaat ve maden sektörü olmak üzere iş cinayetlerinin ardı arkası kesilmedi. Öyle ki, Türkiye iş cinayetleri konusunda Avrupa birincisi ve dünya üçüncüsü olarak kayıtlara geçti.
İşsizlik hiç düşmedi
İşsizliği azaltmayı her seçim öncesinde bir vaat olarak ortaya koyan iktidarın ilk yılı olan 2002’de yüzde 10.3 iken, 2018 yılı Ocak ayı işsizlik oranları yüzde 10.8’e çıktı. Taşeron işçi sayısı ise 16 yılda 387 binden 2 milyona ulaştı. Taşeron işçiliğin yanı sıra “Kiralık işçilik” de 2016 yılında resmen başlatıldı.
Asgari ücret sınır altında
Yine Beyanname’de, “İktidarımız döneminde kamu çalışanlarımızı ve emeklilerimizi enflasyona ezdirmedik, bilakis gelirlerini reel bazda artırdık” denimekle birlikte, bunun gerçek olmadığını her yurttaş kendi hayatında hissetti. Asgari ücret, 2018 yılı için bin 603 lira olaark belirlendi. Oysa aynı yıl yoksulluk sınırı, 5 bin liraya ulaşırken, açlık sınırı olan bin 680 lira bile asgari ücretin üstündeydi.
Sendika serbest gibi ama grev kesin yasak!
“Hükümetlerimiz döneminde çalışma barışını, çalışma hayatında hakkaniyeti ve insana yakışır çalışma ortamlarının tesis edilmesini aldık ve almaya devam ediyoruz” diye başlayan Beyanname’de, “1980 darbesi ürünü olan sendikal mevzuatı, AB normları ve ILO Sözleşmelerine uygun olarak Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu ile yeniden düzenledik. Bu kanunla Sendika kuruluşunu kolaylaştırdık, örgütlenme ve sendika kuruculuğundaki sınırlamaları kaldırdık” deniliyor; ancak, ‘Biz göreve geldiğimizde bütün fabrikalarda grev tehdidi vardı. Bunun için kullanıyoruz biz OHAL’i’ diyen Erdoğan, AKP’nin iktidara geldiği 2002’den bu yana aralarında Şişecam, Petlas, Erdemir’in de olduğu 15 grevi yasakladı.
Şeffaflıkta dibe doğru
Beyanname’de “Adalet ve Kalkınma Partisi olarak kurulduğumuz günden bugüne şiar edindiğimiz 3Y’den biri olan yolsuzlukla mücadele etmeyi sürdürdük” denilse de, yolsuzlukla mücadelede dünyanın önde gelen sivil toplum kuruluşlarından olan ve 118 ülkede faaliyet gösteren Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün (Transparency International), her yıl yayınladığı Yolsuzluk Algı Endeksi’nde, Türkiye’nin Yolsuzluk Algı Endeksi puanı ve sıralamadaki yeri 2013 yılından beri hızlı bir biçimde gerilemeye devam ediyor. 2017 yılı Endeks sonuçlarına göre, bir puanlık düşüşle 40 puan alan Türkiye, 6 basamak daha gerileyerek 180 ülke arasında 81. sırada yer aldı. Böylece, endekste son dört yıl üst üste gerileyen Türkiye, son 5 sene içerisinde 10 puanlık bir düşüşle 28 sıra kaybetti.
EKONOMİ SERVİSİ