Yıl 1995’ti ve Ernesto Zedillo Meksika’nın başkanıydı. Şiddet ve ekonomik kriz, görevi için zorlu bir atmosfer yarattı. Zedillo, meşruiyet kazanmak için, Zapatista Ulusal Kurtuluş Ordusu’nun (Ejército Zapatista de Liberación Nacional, EZLN) yerli soykırımına bir tepki olarak ve daha sonra otonomi ve bilgi talebini de ekleyecekleri, tüm Meksikalılar için iş,toprak, barınma, gıda, sağlık, eğitim, bağımsızlık, özgürlük, demokrasi, adalet ve barış talepleri için başkaldırdığı, ülkenin güneydoğusunda bir yıl önce patlak veren çatışmayı çözmeyi önerdi. Ayaklanmanın nedenleri varlıklarını olduğu gibi sürdürüyor.
Zedillo’nun stratejisi, bir yandan halka barış ve diyalog numarası yaparken, aynı anda Zapatista komutanlarını tutuklamaya çalıştığı askeri operasyonu hazırlamaya dayanıyordu. Hükümet Sekreteri Esteban Moctezuma Barragán, operasyonun anahtar bir parçasıydı: Barragán, bir taraftan diyalog sürdürüyormuş gibi yaparken, Zedillo ise Zapatista liderlerinin kimliklerinin açığa çıkarılmasını emretti ve onlar için yakalama emri çıkardı.
9 Şubat 1995’te Meksika Ordusu birkaç Chiapas köyünü aldı.Yasadışı tutuklamalar, aramalar, bombalamalar oldu, küçük çocuklar öldürüldü ve kadınlara tecavüz edildi.“Şubat ihaneti” olarak bilinen bu olay, nihai hedefi olan Zapatista komutanlarının tutuklanması konusunda başarısız oldu.
Meksika’nın yeni devlet başkanı Andrés Manuel López Obrador, kısa bir süre önce, Esteban Moctezuma’nın kendi hükümetinde Milli Eğitim Bakanı olacağını tasdik etti. Ayrıca, Alfonso Romo’yu ekonomik konulardaki dönüşümden sorumlu olanlardan biri ve gelecekteki kabine şefi olarak seçti. Romo, sistem tarafından bozulmuş bir idarecidir. Bizzat López Obrador, Romo’yu birkaç kez kınamıştır.
Romo, tıpkı –López Obrador’un Tarım Bakanlığı’nın başına geçmesi için önerdiği ve Victor M.Toledo ile aynı sayfalarda bir “uluslararası asker” olarak sınıflandırılan–Victor Villalobos gibi, Meksika’daki köylüler tarafından reddedilen bir girişim olan genetiği değiştirilmiş organizmaların ve ıslah edilmiş tohumların kullanımını açıkça desteklemektedir. Benzer şekilde, Özel Ekonomik Bölgeleri (SEZ) destekleyip desteklemeyecekleri sorusu karşısında Romo, 1 Temmuz’da, bu bölgeleri daha da büyüteceklerini ve tüm Meksika’nın bir “yatırım cenneti” olması gerektiğini belirtti. SEZ’ler gerçek sömürgeci bölgelerdir, Magdalena Gómez’nin belirttiği gibi, “yeni mülksüzleştirici bağlantılar”dır.
Ayrıcalıklar, dokunulmazlık ve yolsuzluk sistemini temsil eden ve bir sonraki kabinede önemli görevler üstlenecek olan başka isimlerden de söz edebiliriz. Bu örnekler, bir sonraki hükümetin 180 derecelik bir değişimi hakkındaki şüphelerin, sarsıcı tipik Salinismo beyanları tarafından beslenen şüphelerin meşru olduğunu ve bugün de EZLN’yi “aşırılıkçılar”,“mestizolardan etkilenen yerli halk” ve “radikal bir azınlık” olarak tanımlayan Alejandro Solalinde gibi gelecek hükümetin arabuluculuğunu yapanlar tarafından dile getirildiğini söylemek yeterlidir.
Ancak sistemin yukarısında ne olacağı konusundaki şüpheler de 1 Temmuz’daki seçimlerde sistemin aşağısındakilerin yaptıkları gibi hafife alınmamalıdır. López Obrador’a oy veren 30 milyondan fazla insanın büyük kısmı, savaşa, dokunulmazlığa ve kadın cinayetlerine karşı oy kullandı. Kaçırılarak kaybedilmiş insanların bulunması için, bellek için, hakikat ve adalet için oy verdiler. Onlar, benzin fiyatlarındaki artışlara, eğitim reformuna karşı ve onurlu istihdam için oy kullandılar. Yıllar boyunca biriken hoşnutsuzluk o gün ortaya çıkmaya karar verdi. Mağdur hareketinin, öğretmenlik mesleğinin, gençliğin, sosyal-çevresel direnişlerin, kadınların, cinsel farklılığın, gazetecilerin ve diğer birçoklarının örgütsel deneyimi, sahtekarlığı yendi.
Bütün bu seslere kulak verilmelidir ve bunun için, toplumsal, eleştirel ve bağımsız hareketler gereklidir. Egemen sınıfların yaymaya çalıştığı neoliberal uzlaşmayı bozacak hareketler… Şimdi başımıza gelebilecek en kötü şey, 30 milyon seçmenin birliğine dair yanlış bir argümanla meşrulaştırılmış bir neoliberalizme dönüşmemizdir. Şimdi iyi dinleyin: birçok kişi neoliberalizme karşı oy kullandı, kapitalizm denen ölüm, mülksüzleştirme ve yolsuzluk sistemine karşı oy kullandı. Yozlaşmamış bir kapitalizm yoktur ve de mülksüzleştirme halkların yararına bir şey değildir.
Meksika’da, halklarımızın örgütleri devletin bir uzantısı haline geldiğinde neler olduğunu biliyoruz. Bu tarihi yeniden yaşamak istemiyoruz. Daha da kötüsü, eğer solun demokratik örgütleri orayı yakında işgal etmezse, Claudio X. González’in elindeki sağcılar boşluğu dolduracaktır.
Aşağıdakilerin söylediklerini ve bugünlerde söyleyeceklerini dikkatle dinlemek zorundalar. Artık tsunami sona erdi ve ortaya çıkan yeni dünyanın adaları yürüyüşe rehberlik eden bir ufuk olmaya devam edecektir.
*Chiapas-support’taki İngilizcesinden Gamze Boztepe tarafından çevrilen bu yazı Sendika. Org’dan alınmıştır.