Yıllar önce, efsaneler mekânı İshak Paşa Sarayı, Ağrı Dağı Efsanesi Operası’na ev sahipliği yaptığında bu şöleni kaçırmamak için Kars’tan Doğubayazıt’a gitmiştik. Gürcistan Devlet Senfoni Orkestrası, Azerbaycan Devlet Filarmoni Korosu, Orta Asya ve Türkiye’den sanatçılar yazar Yaşar Kemal’in aynı isimli eserinden uyarlanan operayla Gülbahar’ın vefasını sınayan Ahmet’e ve onlara bunu yaşatan Mahmut Paşa’ya öfkemizi bilemişti. Lakin ben size bu vefadan ve öfkeden değil Mahmut Paşa’nın başka bir vukuatından bahsedeceğim.
Doğubayazıt’ta Karaburun Tepesi’ne kurulu, göreni büyüleyen sarayında, yirmi yıl sancağı yöneten İshak Paşa 1799 yılında vefat ettiğinde yerine oğlu Mahmut Paşa geçer. Baba yadigârı saray, yüzlerce odası, divanı, kütüphanesi, cami, hamam ve ah alan namlı zindanıyla yeni beyin hizmetine girer.
Aynı dönemde komşu İran’da Şah Feth Ali tahtadır ve Rusya ile başı derttedir. Şah bir Ermeni tüccar vasıtasıyla Fransa’nın İstanbul’daki balyoshanesine bir mektup gönderir. Mektubun muhatabı dünyaya ferman okuyan Napolyon’dur ve Şah kendisinden yardım istemektedir.
Napolyon mektubun gerçekliğinden emin olmak ve varsa böyle bir istek, Ruslara ve İngilizlere karşı bir ittifak oluşturmak için elçisi Pierre Amedee Jaubert’i İran’a gönderir.
Jaubert binlerce kilometrelik yolculuktan sonra İran topraklarına geçmeden önce Bazit’te Mahmut Paşa’ya konuk olur. Jaubert’in üzerindeki kıymetli ve eşsiz eşyalar Paşa’yı ve etrafındakileri cezbeder; saatlere, dürbünlere ve iki namlulu silahlara hayran olurlar. “Jaubert’e bir şey olsa da sahiplensek” hesabına, Paşa’nın planı hazırdır.
Bazitli âlim Mela Mehmudê Bazidi o dönemler sekiz, dokuz yaşlarındadır ve altmışlı yaşlarında kaleme aldığı bu olayı uzun ve detaylı anlatır.
Jaubert yola çıktığında Paşa birbirinden haberdar, iki birlik hazırlar. Birliklerden biri Jaubert’in sözde güvenliğini sağlayacak ama diğer birlik Gazi Dağı yakınlarında saldırdığında, çatışmaya girmeden Jaubert’i orta yerde bırakıp kaçacaktır. Saldıran birlik ise Jaubert’i öldürüp kıymetli eşyalarını Paşa’ya getirecektir.
Plan Paşa’nın dediği gibi yürür, lakin Jaubert eşyalarından olsa da canından olmaz, geri saraya döndüğünde Paşa tedirgin olur. Yeniden ölüm planı yapmaya çekinir ama Jaubert’in yaşıyor olmasını da kendi akıbeti için tehlike saydığından onu zindana atar ve olacakları zamana havale eder.
Saray’ın zindancısı Kasım, yufka yürekli ve temiz bir insandır. Çocuğu gibi bakar Jaubert’e. Bazı geceler onu zindandan çıkartıp evine dahi götürür ve Jaubert fırsat olmasına rağmen ihanet etmemek için firar etmez.
Zaman her derde devadır lakin kime ne getireceği de belli değildir. Jaubert’in tutsaklığının birinci yılı dolmadan Mahmut Paşa vebadan ölür, yerine kardeşi İbrahim Paşa tahta oturur.
İbrahim Paşa’nın Jaubert’ten haberi yoktur. Zindancı Kasım durumu Paşa’ya aktarır. İbrahim Paşa; Jaubert’i azat edip, af diler, el konulan eşyalarını da kendisine teslim eder. Altına en iyi cinsten bir at çeker ve Jaubert, İbrahim Paşa’nın konukseverliğinden memnun, yarım kalan seyahatine devam eder.
Jaubert İran’da Şah ile görüşür, iki ülke arasındaki ittifak anlaşmasının maddeleri tartışılır ve karara bağlanır. Jaubert, Şah’ın elçisi ile birlikte anlaşmayı Napolyon’a sunmak üzere Fransa’ya döndüğünde ulusal bir kahraman gibi karşılanır.
Jaubert çok vefalıymış, Fransa’ya döndükten sonra, ölümüne değin her yıl, bir şekilde Zindancı Kasım’a ve ailesine hediyeler gönderiyormuş.