Geçtiğimiz günlerde, bizim için adeta bir “OKUL” olan derneğimizin, 34 yaşını kutladık.
34 koca yıl geçmiş, arkamıza dönüp baktığımızda, “devlet aklının” hiç değişmediğini, çok açık bir biçimde bir kez daha deneyimledik.
İHD, 12 Eylül militarist darbesi ardından kurulan, ilk sivil topum örgütü.
O yıllarda, en çok cezaevlerinden yaşanan hak ihlalleri gündemdeydi. Bu nedenle İHD’nin kuruluşunda birçok mahpus yakını ile coğrafyanın bazı aydınları görev aldılar.
1986-1990 arasında yoğunluk olarak, cezaevlerini temel mücadele alanı olarak benimseyen İHD, zaman içinde yaşamın tüm alanlarına yayılan hak ihlallerini gündemine aldı.
Özellikle 90’larda Kürdistan’da yaşanan savaş hukuku ihlalleri ön plana çıktı.
Akıl almaz bir zulüm uygulanıyordu bölgede.
İnsanlar kontrgerilla cinayetlerine kurban gidiyor, gözaltında kayıp olayları yaşanıyor, kadınlara cinsel işkence uygulanıyordu.
Herkes suskundu, bazı İHD kurucuları bile!
Hatta bizi “Kürtçü” olmakla, “PKK”li olmakla itham ediyorlardı.
1990 kongresinde, sadece anadil ile konuştuğu için sevgili Vedat Aydın, önce tutuklandı, sonra işkence ile öldürüldü.
Bir Temmuz günü doğum günün kutlayan İHD için, Temmuz günleri aynı zamanda çok acılı günlerinde yaşandığı bir ay olmuştur.
Temmuz acıları bugün de devam ediyor.
Geçtiğimiz günlerde Vedat Aydın’ın öldürülmesinin yıldönümü idi.
Bu yazının yazıldığı gün de, acılı bir Temmuz gününe denk geldi.
Suruç Katliamı’nın yıldönümü.
Önümüz, arkamız, sağımız, solumuz acı ve ölümler ile dolu.
Devlet aklı değişmemekte direniyor.
Ancak biz “değişecek” diyoruz. İstemekte bir eylem biçimidir.
İstiyoruz ve mutlaka bir gün değiştireceğiz.