Mısır’ın eski Dışişleri Bakanı Yardımcısı Muhammed Cemal Eldin Beyyuni ile konuştuk: ‘Mısır’a yapılan tüm tehditler, BM uluslararası yasa maddeleri çerçevesinde kendi savunmamızı yapmayı bize hak tanıyor. Bu çerçevede savunmamızı yapacağız
Seyit Evran
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Müslüman Kardeşler ile ilişkisi, silahlı grupları kullanması ve Osmanlıcılık politikası Arap dünyasında ciddi bir tartışma konusu. Osmanlıcılık adı altındaki yayılmacılık eğiliminin merkezinde Kürt karşıtlığı yer alırken, Arap coğrafyasına müdahale Osmanlı’yı canlandırma adımı olarak okunuyor. Önce Kürtler bahane edilerek Kuzey Doğu Suriye topraklarına girildi. Eşzamanlı Federe Kürdistan topraklarına da girildi. En son Müslüman Kardeşler ve Suriye’de yetiştirdiği grupları Libya’ya sevk etti. Cumhurbaşkanı Erdoğon’ın izlediği bu politikalara birçok Arap ülkesinden ve Arap Birliği’nden tepkiler gelmesine rağmen politikalar devam ediyor. Tepki gösteren ülkelerin başında ise Arap ülkelerinin başını çeken Mısır geliyor. Mısır Dışişleri eski Yardımcısı ve diplomat Muhammed Cemal Eldin Beyyuni ile konuştuk. 2004-6 yılları arasında Mısır Dışişleri Bakanlığı’nı yapan şimdi Arap Birliği Başkanı Ahmed Ebulğeyt’in yardımcılığını ve Ebulğeyt’in Avrupa Komitesi başkanlığını da yapmıştı. Beyyuni, Erdoğan’ın izlediği politikaların amacını, Arap ülkelerinin tepkisini ve Mısır’ın tavrını değerlendirdi. Beyyuni, Mısır’ın olup bitenlere sessiz kalmayacağını belirtti. Beyyuni, “Libya’daki 2 milyon vatandaşımızı korumak en doğal hakkımızdır” diyerek, Mısır’ın önümüzdeki günlerde olası bir Libya müdahalesinin olabileceğinin işaretini verdi.
- Libya’daki şeyh ve aşiret önde gelenleri, Libya parlamentosu ve ordusu Mısır’dan durum değerlendirmesini yapma talep etti. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin Birinci ve 50’nci maddeleri, özsavunma hakkını tanıyor. Birileri çıkıp bu konu sadece sınır güvenliği için geçerlidir diyebilir, ancak bilinmelidir ki şuanda 2 milyonu aşkın Mısırlı Libya’da bulunuyor ve onun için de herkes bilmelidir ki Mısır Libya’da bulunan bu 2 milyon vatandaşının savunmasını yapmak zorunda ve bu tehdidin Mısır sınırına ulaşmasına beklememeli.
Türkiye’nin bölgeye girmek için elindeki kart Müslüman Kardeşler’dir. Aynı zamanda Türkiye’nin elindeki kartlar her gün deşifre oluyor. Yine ülkelere karşı o kötü oyunları ve kirli yüzü ortaya çıkıyor. Aynı zamanda Ürdün’de de bu konuyla ilgili bir karar alındı, ancak bu duruma karşı (Türkiye’ye karşı) ortak ve büyük işler yapılması gerekir.
Serac ortak savunma konusunda Türkiye ile görüşme yaptı ve bir anlaşma yaptı. Eğer bu doğruysa bu şu anlama geliyor ki Suriye’den getirilen çeteler yoluyla ve diğer yerler ya da bölgelere müdahalede bulunmaya çalışacak. Doğrusu Libya’daki ileri gelen ve aşiret reisleri ile yapılan görüşmeler iyi bir iştir. Birçok konu üzerinde tartışma yürütüldü ve müdahalle etmesi için Mısır başkanına yetki verildi. Mısır’a yapılan tüm tehditler, BM uluslararası yasa maddeleri çerçevesinde kendi savunmamızı yapmayı bize hak tanıyor. Bu tanınan hak çerçevesinde savunmamızı yapacağız. Britanya’nın bir vatandaşının öldüğü gerekçesiyle yaklaşık 70 yıl boyunca Mısır’ı işgal ettiğini hatırlıyoruz. Zaten o vatandaş da kendisi Malta’nın vatandaşıydı. Bu gerekçe, Britanya’nın Mısır’ı işgal etmesine ve birdenbire İngiliz gemilerinin İskenderiye tarafına geçmesine yetmişti.
- Libya’da Mısır’ın 2 milyon vatandaşı olduğunu söylediniz. Mısır bu vatandaşlarını nasıl savunacak ya da koruyacak? Ayrıca Mısır büyük tehlikelerden birisi olarak bir başka ülkenin ordusu ve ona bağlı silahlı grupların Libya’ya gelmesi olarak mı görüyor?
Mısır’ın uygun bir zamanda müdahale etme hakkı vardır. Biz o konuda üç mesaj verdik. Birinci mesaj Başkan Sisi’nin eski başkan Muhamed Necib’in makamında yaptığı konuşmada, “Kendinizi hazırlayın” mesajıydı. Doğrusu bu konuşmadan sonra herkes Mısır hazır mı ve savaş uçakları gereken alanlara kadar yetişebilir mi sorularnı sormaya başladı. İkinci mesaj ise bizim de takip ettiğimiz askeri tatbikatta verildi. Uçakların havada nasıl savaş hazırlık yaptığını, yine omuzlara alınan RPG silahlarıya piyade güçlerinin hazırlıkları ve buna benzer çok sayıda hazırlıkları gördüğümüz tatbikatla bu mesaj verildi. Özellikle bilinmeyen şeyler de daha da büyüktür. Bu sadece Mısır’ın az imkanları ile yaptığı bir gösteriydi. Bununla amacımız Mısır vatandaşlarına kısa bir rahat nefes aldırma gösterisi değildi. Bununla biz ilgili ülkelere ve dışarıya meselenin sadece gemi ve oyun olmadığını göstermek istedik. Üçüncü mesaj ise Dışişleri Bakanı Samih Şukri’nin Güvenlik Kurulu’na telekonferansla katılarak yaptığı konuşmadır. Eğer onu doğru okumak gerekirse görülecektir ki Mısır dış güçler ve çetelerini uyarıyor. Türkiye ve Akdeniz ülkeleri ve Avrupa Birliği ülkeleri arasında yapılmış bir anlaşma var. Bu anlaşma terör, kaçak yollarla yapılan göçmen ve yolsuzluklara karşı ortak hareket edilmesi gibi maddeler anlaşmanın en önemlileridir. Ama Türkiye Libya’ya girmesiyle bu her 4 maddeyi de ihlal etmiş ve etmeye devam ediyor.
- Bu söyledikleriniz Mısır’ın Libya’ya müdahale edeceği anlamına mı geliyor? Çünkü Mısır’ın verdiği birçok mesaj bu yönde.
Doğrusu, Türkiye çok ahlaksız bir şekilde tutum sergiliyor, Müslüman Kardeşler meselesi de çok kaygı vericidir. Biz Mısır’da bunlara karşı durduk, mücadele ettik ve bellerini kırdık. Onları gözlemleyeceğiz ve tüm planlarını da deşifre edeceğiz. Biz şimdi bunu yapıyoruz. Şuanda Müslüman Kardeşler Tunus’ta da dağılma ve bitme noktasına gelmeyle yüzyüzedir. Biz tüm bunları görüyoruz. Ürdün’de Müslüman Kardeşler yasal olmayan bir örgüt olarak kabul gördü.
- Türkiye’nin yaptığı plan tamamen Libya’yı sömürgeleştirmek mi sadece? Bunun içinde başta Mısır olmak üzere diğer Arap ülkelerine de mesajlar yok mu sizce?
Doğrudur, artık bize göre bu tutumları açığa çıkmış. Türkiye orada yüzyıllarca kalmayı düşünüyor. Zaten Erdoğan’ın Savunma Bakanı kendisi bunu söylüyor ve dedi ki, “Bu bizim toprağımızdı, siz gelip işgal etmişsiniz”. İyi o zaman madem işgal etmek istiyor niye Avusturya ve Macaristan’a gitmiyor. Bunlar hepsi gösteriyor ki ne yapmak istediği gözler önünde, yani el koymak, işgal etmek istiyor ve bu da onun açgözlülüğünü ortaya koyuyor.
- Türkiye bir taraftan Irak’ı diğer taraftan Kürtleri gerekçe göstererek Suriye topraklarına girdi. En son kullandığı grupları Libya’ya gönderdi. Bu uluslararası yasalara aykırı olmasına rağmen neden kimse ses çıkarmıyor?
Bu açık bir şekilde düşmanlıktır ve Erdoğan da geçmiş imparatorluğu tekrardan geri getirmeye çalışıyor, Kuzey Irak’ı işgal etmek istiyor ve Suriye’yi işgal ediyor. Bir uyarı yapmak istiyorum; Türkiye bu son değişimleri fırsata çevirmek istiyor ve Suriye’yi tamamen işgal etmek istiyor. Lîwaya İskenderun o zamanlar onun başkenti Mersin’di, ben Dışişleri Bakanı Yardımcısı iken, bizim Suriye ile ittifağımız olduğu dönemde biz bu bölgenin ismini El Slib koymuştuk. Orası Suriye’nin toprağıdır, Türkiye İkinci Dünya Savaşı sonra burayı işgal etti.
Evet biz tüm barışçıl ve sivil yolları deniyoruz ve biz şimdi tüm güvenlik kapılarını geziyoruz, ancak söz ettiğimiz bu son girişimlerde Fransa da bize yardım ediyor ve özellikle Fransa Başkanı Emanuel Macron tehdit etti ve dedi ki “Türkiye’nin yaptıkları NATO’ya karşıdır”. Tabi Almanya, İtalya, Yunanistan ve Kıbrıs da aynı şikayetleri Türkiye’ye karşı dillendiriyorlar. Yine Avrupa temsilcileri de bu tutum ve yaptıklarından kaynaklı Türkiye’ye nasıl bir yaptırım veya ekonomik ceza verileceği yönünde araştırma içine girdikleri şeklinde bilgiler geliyor bize.
- Görüştüğünüz kesimler arasında Türkiye’nin NATO’nun Avrupa ülkeleri arasında değişen statüsü ile ilgili görüşleri nedir?
Türkiye’ye karşı dünya kamuoyunu kazanmaya yönelik çalışmaları başlatmışız ve öncelikle, Avrupa ve NATO’dakiler gözler önündedir ve Rusya ile birçok Arap ülkesi de bunu yayımlamalarının beklentisi içerisindeyiz. Hatta Amerika’nın tutumu da kabul ediliyor, yani o Türkiye’yi kendisinin stratejik ortağı olarak görüyor ve bunu da Rusya’ya karşı kullanıyor. Ama Amerika’da biliyor ki Mısır’ın güvenliği sağlanmadan kimse Ortadoğu’ya geçemiyor, bu da Eisenhower ve Cemal Abdul Nasir döneminde Amerika Mısır’da kendi ulusal derinliği olarak görüyordu.
- Amerika’nın tutumunu siz nasıl görüyorsun?
ABD’nin tutumu Körfez ülkelerinin tutumlarında ortaya çıkıyor. Körfez devletlerinde görülüyor ki Türkiye’nin komplolarını bildikleri, anladıkları görülüyor.
- Erdoğan’ın yeniden Osmanlı imparatorluğunu canlandırması, bölge üzerinde hakim kılmaya çalışması ile ilgili Arap devletlerin tutumları nasıldır?
Evet, Türkiye’nin yanında bulunan ve düşüncelerini kabul edenlerin başında Katar var. Bunun arkasında birçok ülke ve bu ülkelerin içindeki oluşumlar olduğunu bilmeleri gerekir ki bu da bir bilinçlenmedir, Arap ülkelerine gereklidir. Türkiye’nin proje ve planının tehlikesi ve derinliğini görmeyenler, özellikle Libya sınırındaki devletler Tunus ve Cezayir gibi onlar da doğrudan bu mesele üzerinde durmaları, bu konudaki tutumlarını belirlemeleri lazım.
- Türkiye Libya ve Mısır’daki Müslüman Kardeşler’den devşirdiği gruplarla çalışıyor. Türkiye bu kart ile uluslararası güçleri de etkilemeye çalışıyor. Mısır buna ne diyor?
Türkiye bu çetelerden güç devşirmiş. Devşirdiği bu çete gruplarıyla müdahale etmek istiyor birçok yere. Libya’ya çok sayıda güç götürmüş. 5 taburluk güç olduğu söyleniyor. Libya ve Mısır’dan devşirdiği güce 5. Tabur adını vermiş. Evet bu 5. Tabur’dur, bu konuda bu savaş öyle kolay değildir, halk arasına karışan bu 5. Tabur’a karşı tutum bellidir. Çünkü bunlar ordu ve çetelerden de beterdir. Bize karşı, teröristlerle işbirliği de yapmışlar. Ama herkes bunu kabul etmiyor. Bu örgüt şuana kadar da toplum arasındadır ve birçok üyesi halkın arasındadır. Bunları bir dakika içinde belirlemek çok zordur, bu da bu konuda en tehlikeli meseledir. Ama planları sürekli gözlem altında tutuluyor ve bunun devam etmesi de gerekiyor. Türkiye bundan ziyade Libya dışında askeri olarak Suriye ve Irak topraklarına zorla giriyor, işgal ediyor ve hala da devam etmek istiyor.