Geçtiğimiz hafta birçok kişi gibi benim de içime dokunan bir açıklamaya şahit olduk.
Patrik Bartholomeos, Başpiskopos Ateşyan ve Hahambaşı Rav İsak Haleva’nın da aralarında bulunduğu ruhani önderler ve vakıf yöneticileri bir açıklama yaptılar. Burada bir parantez açalım; aynı kişiler açıklamadan bir gün önce Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ile bir görüşme yaptılar.
Açıklamada kısaca şunlar söyleniyordu: “Ülkemizde asırlardan beri yerleşik farklı din ve inanç mensubu, kadim toplumların dini temsilcileri ve vakıf yöneticileri olarak inancımızı özgürce yaşamakta, geleneklerimize göre ibadetlerimizi özgürce yerine getirmekteyiz. Baskı olduğunu ima veya iddia eden tüm beyanlar asılsızdır.”
Sanırım Ermeni, Rum ve Yahudiler üzerinden devlet ABD’ye bir mesaj vermek istedi.
Bu mesaj adeta, “zorunlu bir biat” ifadesiydi.
Agos gazetesi bu beyan üzerine şu anlamlı başlıkla çıktı: “Özgürmüşüz de haberimiz yokmuş!”
Bu açıklamada en çok “asırlardır” sözcüğü yaralayıcı idi. O, “asırlardır” tanımlaması içindeki SOYKIRIM gerçeğini unutmak mümkündü.
Coğrafyamızın demokratikleşmenin önündeki en büyük engel,“tarihe vurulan bu pranga!”
Yok sayarak, tarihin üzerini örterek daha ne kadar inandırıcı olabilirsiniz!
İşte Agos gazetesinin aynı sayısından iki tane ihlal örneği:
“Heybeliada’da restoranlara gözdağı” başlıklı haber. Heybeliada’da restoranlara Hz. Muhammet’e atıf yapılarak tehdit mektupları yollanmış, içki satmamaları yönünde tehdit edilmişler.
Bir başka haber; Ermeni kimliği nedeniyle kadro alamayan kontrbas Arda Ardaşes Agoşyan’ın açıklamaları.
“Affedersiniz Ermeni” sözcüğü dudaklarından döküldüğünden bu yana ne kadar zaman geçti?
Ya Aysel Tuğluk’un annesinin ölü bedenine yapılanlar. “Bu mezarda Ermeni istemiyoruz” diye bağıran faşist sürüsü! Unutuldu mu?
Aslında ruhani liderlere, vakıf yöneticilerine, böylesine bir açıklama yaptıran bizim suskunluğumuz!
1915 soykırımına bu kadar sessiz kalan hatta inanmayan, yok sayan “sözde muhalifler”!
Ben en çok onlara öfkeliyim.