Ülkenin dört bir yanında ormanlar farklı sebeplerle yok ediliyor: güvenlik, çatışma,turizm, imar, maden… Nedeni ne olursa olsun ortak tek nokta var; kapitailist sistem. Aşırı kâr için imar, turizm, maden. Endüstriyalizm için enerji, maden. Ulus devlet için güvenlik ve çatışma… Hep bir kılıf bulunmuştur bu yok edişe. Artık adrese teslim orman yangınları geleceğin mesleği olmuş yakma Madımak’tan beri legal, tarihsel bir yöntem olarak güncelliğini korumaktadır. Korona günlerinde zorunlu olan maske takmak bu sömürü-talan ve tahribat hızıyla geleceğimizde; Güneş, toprak, hava, su kirletilmektedir. Bu kirletme hızında maske takmak yeme-içme kadar önemli bir ihtiyaç olacak ve bu 30 yıl sonramızın fragmanı olarak yaşamımızda yer almaktadır.
Saf ve iyi niyetlerimizin suistimal edildiği konu-kurumlardan biri de karayollarıdır. Dağ, dere, tepe, köy ve her yere yol yapma görevi olduğunu sandığımız bu kurum aslında talanın nakliyesini almış bir ulaştırma şirketi gibi çalışmaktadır. Bizler saf-temiz duygularlala evlerimizde oturup; “iyi ki karayolları var” derken aslında; Betoni asfalt, fosil yakıt tüketimi, otomobil ve yakıt tüketimini artırım amaçlı yollar yapmak, yeraltı ve yerüstü tüm varlıkların talanı için nakliye yolları açmak temel görevidir, asla vatandaşın konforu, güvenli ve sağlıklı seyahati öncelenmez bu kurumda. Yetmedi kamusal alanları peşkeş çeken bir noktada durmak için çalışmalara son hız başladı.
Amed kenti ve yeni kurulan Türkiye’nin tüm kentleri ;1930’lu yıllarla yeni imar planları ile yeniden inşa edilmiştir. Amed için artacak nüfus için Sur dışında kurulacak kente bir de hava koridoru eklenmiştir. Sümer Park’tan karayollarının da bulunduğu stad ve Anıt Parkı kapsayan tüm alan, yeşil bir hava koridoru olarak planlanmıştı. En az dört bin yıl önce planlanan kentin hava koridoru hesaplanmıştır. 1950’li yıllara kadar; Kalkan balığı şeklinde inşa edilmiş sur ile çevrili Amed kentinin hava sirkülasyanu ve iklimlendirmesi (serinlemesi) için surlara karşılıklı olarak açılmış rüzgar girişleri inşa edilmişti. Bu rüzgar giriş pencereleri kente serin ve temiz hava dağılımını yapmaktaydı. Gel gelelim aradan geçen dört bin yılı görmesek de ilk imar planından sonraki doksan yılda geriye gidişte level atlanmış hava koridoru, habitat, flora, fauana, kamusal alan bilgisi “hiç” edilmiş bir cehalet başını almış gitmiştir. Talan, tahribat ve rant için el ele veren iktidar, hukuk, yasa, kurumları ve kurum çalışanları meslek etiği, vicdan-ahlak bilmez bir yaklaşımla son hız talan-rant projelerini imzalamıştır.
Türkiye’de Cumhuriyet döneminde inşa edilen yapı ve ağaçlar “anıt” tanımıyla koruma kurulunca korunması gerekmektedir. Karayolları yerleşkesinde daha önce cami yapılacak diye yüzlerce ağaç kesilmiş, halkın dini duyguları suistimal edilmiş, talanın önü açılmıştı. Bugün 400-600 arası ekosisteme sahip ağaç kesilmesi ihale edilmiş durumdadır. Bu bilgiye sahip meslek etiğinden, bilgisinden, toplumsal vicdan ve ahlaktan yoksun bazı beyaz yakalılar üç beş kişinin rantına bir buçuk milyonu geçen insanın yaşam hakkını yok sayıp talan için yakalarına doların yeşil mürekkebini bulaştırmıştır. Bu kadar öneme sahip bir ekosistemdeki ağaçların kesimini imzalayanların hiç mi eli titremedi? Onlarca canlı, yüzlerce mikroorganizmanın yok edilmesi vicdanlarını hiç mi sızlatmadı? Sızlatmamış olmalı ki imzalar atılmış, ihale hatta yer teslimi yapılmıştır.
Bilinmelidir ki o ve o zihniyete hizmet eden anlayış bir kenti nefessiz bırakacaktır. Bir ekosistem en az 60 yılda oluşmaktadır. Oluşmuş bir ekosistemi taşımanız imkansızdır. Cahilane bir anlayışla oradaki ağaçları uygun araçlarla söküp başka yere dikeceğiz, kurumayacak anlayışının temsilcileri olmayın. O ağaçta yuva yapan kuşu, tarla faresini, solucanı, haşereyi ve yüzlerce mikroorganizmayı taşıyamazsınız. Yok ettiğiniz ekosistemdir; siz de, biz de onun bir parçasıyız.
Tüm ülke de yüz yılı bulan cahilane beton ve asfalt anlayışı ile yıkmayı ve yerine daha çok beton esaslı yapılarınız tüm dünyada iklim değişikliğine sebep olmaktadır. Merkezi ve sermaye odaklı projelerin karşılık bulmadığı çok açıktır. Yerel halkın bilgisi ve onayı olmadan yapılan bu ve benzeri tüm talan politikaları toplum vicdanında görülecektir. Onlarca yıl geçse de halkın vicdanında muhakeme edilecek ve anımsanacaksınız; iyi ya da kötü…
Karayolları kamu kurumu alanı da kamusal alansa yapılacak tek şey vardır; pılınızı pırtınızı alıp orayı boşaltıp, olması gerektiği gibi bırakmanız, hava koridoru olarak bir çivi çakmadan yeşil alan olarak bırakmanızdır. Ve unutmayın, kimse sizden park bile yapmanızı beklememektedir; ceketiniz alıp gitmeniz küresel öneme sahiptir ve lütfen boşaltıp gidin. Karayolları kamu kurumu bulunduğu yer kamusal bir alan ise bu alan kamuda kalsın…
Tüm canlıların yaşam hakkı mücadelesini yürütenlerin; dayanışması ve elbette direnişi kazanacak. Ahmed Arif’in serinleten dizesiyle bitireyim:
“Döğüşenler de var bu havalar da
El, ayak buz kesmiş, yürek cehennem.
Ümit, öfekli ve mahsun
Ümit sapına kadar namuslu
Dağlara çekilmiş kar altındadır…”
Kaz Dağları’ndan Zilan’a, Çanakklale’den Cudi’ye, Artvin’den Hewsel’e, Çavuşlugöl’den Derik’e direnenler kazanacak…