Gıda güvenliğinin önemine dikkat çeken Çiftçi-Sen Genel Başkanı Abdullah Aysu, ‘Ne yediğimizi bilmeyen insanlar durumundayız’ dedi. Denetim mekanizmasını eleştiren Aysu, ‘Kamu gıda konusunda organize olmalı, halk sağlığını şirketlere terk etmemeli’ uyarısında bulundu
Gülcan Kılagöz / İstanbul
Gıda güvenliği gıda egemenliğinin en önemli alt başlıklarından birisidir. Gıdaların sağlık sorunu yaratmayacak kalitede ve hijyen koşullarda hazırlanması, o şekilde de tüketiciyle buluşturulması demektir. Gıda güvenliği denilince akla ilk gelmesi gereken durum ise gıdanın sağlıklı, besleyici ve hijyen olması gelmelidir. Ancak Dünya Tüketici Örgütü’ne (WCO) göre ekonomik büyüklüğü tüm dünyada 50 milyar dolar civarında olan hileli gıda sektörünün Türkiye’deki büyüklüğü ise 10 milyar lirayı aşıyor. Gıda güvenliğini Çiftçi-Sen Genel Başkanı Abdullah Aysu ile konuştuk.
Denetleme işletilmeli
Geçtiğimiz Nisan ayında Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın 769 firmaya ait bin 605 ürünün hileli üretildiğini açıklamasını hatırlatan Aysu, “Ancak daha önemlisi gıdaların üretim sürecinin en başından itibaren nasıl üretildiğini, kimyasal kullanılıp kullanılmadığını denetlemesi ve önüne geçmesi çok daha önemli” dedi. Bakanlığın denetleme mekanizmasının daha yoğun yapılması ve önlem alması gerektiğini kaydeden Aysu, “Denetleyemediğini bizler tüketmekteyiz ve ne tükettiğimizi bilememekteyiz. Çünkü ne yediğimizi bilmeyen insanlar durumundayız” ifadelerini kullandı.
Gıdaların sağlık sorunu oluşturmaması için üretimden pazarlamaya tüm zincirin kamu tarafından denetlenebilir bir duruma gelmesi için ve Bakanlığın etkin, mevzuatların ise yeterli ve caydırıcı nitelikte olması gerektiğini kaydeden Aysu, “Bu böyle mi? Değil! Ne yapmalı? Kamu gıda konusunda organize olmalı, halk ve doğa sağlığını şirketlere terk etmemeli” şeklinde konuştu. Hilesiz gıdanın yok denecek kadar az olduğunu dile getiren Aysu, “Bugünkü koşullarda gıda kontrolleri yetersiz olduğundan ve şirketlerin üretimden pazarlamaya zincirin halkalarına şirketler kamuya göre daha etkili ve yetkili” dedi.
Yerel tohum alternatiftir
Sertifikalı tohum şirketlerin ürettiği ve pazarladığı ve çoğunluğunu (Yüzde 100’e yakını) hibrit tohumları olduğunu kaydeden Aysu, “Hibrit tohumlardan yüksek verim elde edebilmek için de bol kimyasal gübre, yabancı ot ve böcek ilacı kullanmayı gerektirir. Kimyasal kullanımı da gıdalarda kalıntı dolayısıyla insan sağlığını risk altına sokar. Ekolojiyi tahrip eder. Küresel iklim değişikliğini artırır” diye konuştu. Sertifikalı tohumunda alternatifi olduğunu söyleyen Aysu, yerel tohumun hibrit tohumun alternatifi olduğunu ve günümüze kadar kullanılageldiğini söyleyerek, “Halen de var ve kullanabilecek biricik alternatiftir” diye vurguladı.
Panzehiri yerelleşmedir
Organik üretim modeli yani kimyasalsız üretim olması gerektiğini vurgulayan Aysu, “Ancak organik üretimin sertifikalı ve şirketler tarafından denetlenmesi onu organik olmaktan çıkarır, endüstriyel organik yapar. Bu da ekolojiyi değil kapitalist sistemi restore eder. Ürünlerin üretilmesinde uygulanan endüstriyel (kimyasal) üretim tarzının neden olduğu paniği ranta çevirme işlevini görür. Toplumun tamamı için değil, parası olanlar yani alım gücüne sahip kesimler için sağlıklı gıda üretme işlevi görür” uyarısında bulundu. Son olarak üretim kooperatiflerine ilişkin de konuşan Aysu, “Üretim kooperatifleri şirket tarımına alternatif bir organizasyondur. Sağlıklı gıda üretebilmenin en önemli aracıdır. Küreselleşmenin panzehiri yerelleşmedir. Üretim kooperatifleri bu anlamda küreselleşmenin panzehirdir” vurgusu yaptı.
Çiftçinin iki katı nüfusu besleme potansiyeli var
“BM’nin binden fazla alanda yaptığı araştırmada küçük aile çiftçiliğinin endüstriyel büyük ölçek üretimine kıyasla yüzde 50 ile yüzde 170 civarında daha fazla verim sağladığı kanıtlanmıştır. Yani şu an uygulanan endüstriyel tarım dünyayı açlığa ve kıtlığa taşımaktadır. Küçük aile çiftçiliği dünyanın bugünkü nüfusunun iki katını besleyecek kapasiteye, potansiyele sahip olduğu bir gerçeklik olarak orta yerde durmaktadır.”
En çok hile süt ürünlerinde
Hileli gıda üretiminde en çok hile yapılan ürün grubu yüzde 35’le süt ürünleri; tereyağı ve peynir başı çekiyor. Bakanlığın internet sitesinde açıklanan belgede 173 firmaya ait 282 ürün var. Çok sayıda restoran ve gıda üreticisinin kırmızı et ürünlerinde at, eşek, domuz ve kanatlı etleri, sakatat, baş eti ve deri tespit eden bakanlığın açıklamasında, tek tırnaklı (at ve eşek gibi hayvanlar) eti tespit edilen ürünlerin sayısı ise 60’dan fazla.