Munzur Özgür Aksın Meclisi’nden Avukat Barış Yıldırım ile konuştuk: Şimdi devlet, Munzur Vadisi Milli Parkı ve Munzur Gözeleri için bir takım projeler planlıyor. Bu kanunen yasak…
Hüseyin Kalkan
Dersim sürekli olarak doğasına, kültürüne ve ekosistemine yönelik saldırıları püskürtmek zorunda. Devlet, peş peşe Dersim’in ekosistemine zarar verecek projelerle ortaya çıkıyor. Bölgeyi betonlaştıracak otel ve restoran inşaatlarına yer açmaya çalışıyor. En son akıl almaz uygulama ise dağ keçilerini avlamak için yapılmak istenen ihale idi. Dersim’de 145 maden sahası açılması için ruhsat verdiği belirtiliyor. Dersim’de ve diğer Kürt illerinde, sadece doğayı delik deşik eden madden ocaklarına izini veriliyor, yatırım yapılıyor. Bütün bu olanları değerlendirmek için Munzur Özgür Aksın Meclisi’nden Avukat Barış Yıldırım ile Dersim ve Munzur ekosistemini konuştuk. Barış Yıldırım’ın sorularımıza verdiği yanıtların, Dersim ve Munzur’daki doğa soykırımı üzerine bir daha düşünmemize vesile olması dileğiyle…
-Barış Bey devletin Munzur’a dair planı ne?
Munzur Gözeleri’nden başlayarak ifade edelim. Munzur Gözeleri, Munzur Vadisi Milli Park alanının kaynak değeri olan Munzur’un doğduğu mevkidir. Bölge, 2003 yılında Erzurum Tabiat ve Kültür Değerleri Koruma Bölge Müdürlüğü tarafından 263 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’na göre 1. Derecede Doğal SİT alanı ilan edildi. 1. Derecede SİT alanı bilimsel değer açısında mutlaka korunması gereken ilginç özellik ve güzelliklere sahip olması sebebi ile kamu yararı bakımında bilimsel çalışmalar dışında aynen doğal karakteri korunacak alandır. Buralarda turizm yapılamaz, yapılmasına izin verilemez, yapılaşmaya gidilemez, peyzaja etki edilemez, sülieti bozacak çalışmalar yapılamaz. Topografyasına, jeolojisine etki edilmez. Özcesi insan etkileşimine kapalı alanlardır. Gözeler aynı zamanda bir de Alevilik bakımından inanç alanıdır. Bu sebeple Birleşmiş Milletler’in Doğal Alanları ve Kültürel Mirasın Korunmasına Yönelik Sözleşme’ye göre korunması gerekir.
-Geçmeden, Alevi inancı bakımından gözelerin önemini biraz daha açar mısınız?
Alevilik biliyorsunuz doğa tapınmacı yanı çok güçlü bir inanç sistemi, Munzur Gözeleri su kaynağı olması bakımından kutsaldır. Dersim’de neredeyse bütün su kaynakları kutsal kabul edilir. Buralarda ziyaretgahlar vardır, insanlar oralara gider adak adarlar, niyazlarda bulunurlar, işte yörenin kültürel mirasının ritüellerini ifa ederler. Bunlar çeşitlidir. Munzur Gözeleri aynı zamanda bir sağaltım alanı da olarak biliniyor. Yörede hasta kişilerin Munzur suyu ile temas halinde, hastalıklarının geçtiğine dair bir inanç var. Munzur Gözeleri’nin başka bir özelliği ise, dünyada sadece Munzur Nehri’nde habitat bulan ve endemik olduğu tescillenmiş Munzur alabalığının yumurta bıraktığı bir bölge olmasıdır.
Bölgenin sadece bu sebeplerle bile insan etkileşimine kapatılması gerekiyorken, bugüne kadar Munzur Gözeleri’nin girişine burasının bir SİT alanı olduğunu belirten bir tabela bile konulmadı. Ki Kültür ve Tabiat Varlıklarının Koruma Yüksek Kurulu’nun 738 sayılı kararı gereği şimdiye kadar yapılması gerekiyordu. Yani o bölgeyi insan baskısına karşı koruyacak hiçbir şey yok. Orda bir resmi görevli yok, çöpler düzenli olarak alınmıyor. Bunların yapılması zorunlu, yapılmadığı için gözeler adeta bir mangal istasyonu, bir piknik alanı, bir açık hava restoranı gibi kullanılıyor. Dolayısıyla yoğun insan baskısı hem bölgenin jeolojisine, peyzajına etki ediyor, hem de suyun ta kaynağından itibaren kirlenmesine sebebiyet veriyor. Şimdi Munzur Nehri’nin doğuş yeri olan Ovacık ilçesinin Ziyaret köyü ve takiben Yeşil Yazı köyü, takiben Ada köyü ve takiben Koyun Gölü köyünden itibaren, hatta Ovacık ilçesi merkezi de dahil olmak üzere arıtma tesis olmadığı için bu tür havzanın atıkları Munzur’a karışıyor. Bu kadar önemli bir nehir ağır kirlilik yükü altında.
Özellikle son dönemde ilçenin reklamlarının malum sebeplerden dolayı artmasından dolayı maalesef Munzur Nehri yoğun bir tehlikeyle karşı karşıya. Şimdi devlet, milli parkı, milli parklar kanununa göre ve uluslararası sözleşmelere göre korumak zorundayken, yani projesini biyolojik artık suya göre ayarlamak zorundayken Munzur Gözeleri’ne insan baskısını tamamen artıracak bir proje uygulamayı planlıyor. Munzur Gözeleri bir rekreasyon alanı olamaz. Rekreasyon biliyorsunuz dinlenme, eğlenme amaçlı ayrılan geniş sahalara verilen isim. Munzur Gözeleri bu şekilde ele alınacak bir saha değil. Mevzuat bir defa buna izin vermiyor. Munzur suyunun kaynağından itibaren kirletilmesi, başta bu suyun ekosisteminin bozulmasına sebebiyet verir. Ekosistem yok olursa dünyada sadece orda yaşam bulan endemik Munzur alabalığının da sonu olur. Bu sadece Munzur’da habitat bulabilen bir alabalık türü. Su samurları yok olur. Su samurları temiz akarsularda yaşar. Su samurları Avrupa’nın yaban hayatı koruma sözleşmesine göre kesinlikle korunması gereken bir tür.
Munzur’da yoğun biçimde var su samuru. Yine Bern Sözleşmesi’ne göre korunması gereken dağ keçisi, çengel boynuzlu dağ keçisi, ayı, kurt, tilki gibi koruma altında olan yaban türü istifade ediyor bu sudan. Bu suyun kirletilmesi demek bu yaban hayatın yok olması demek. Bu da kanunen yasak. Bir sahanın milli park ilan edilmesinin gerekçesi ne olabilir? Gözeler milli park alanı içinde değil, orası SİT alanı. Ama sonuçta gözelerden başlayarak kirlilik, milli parkı da ortadan kaldırır. Bir sahanın milli park olmasının nedeni o sahanın insan baskılarına karşı doğal habitat ortamlarının korunmasıdır. Ama bakıyorsunuz Munzur Vadisi Milli Parkı’nda hiçbir yasak yokmuş, hiçbir doğal koruma statüsü yokmuş gibi dileyen dilediği gibi girip çıkıyor. Böyle bir doğa koruma politikası olmaz.
Bu milli park sadece Dersimlilerin değil, aynı zamanda dünyanın kültürel ve doğal miras alanı. Biz bu sebeplerden Munzur Vadisi havzasının dünya kültür mirası listesine önerilmesi için de bir dava açtık. Davamız devam ediyor. Burası insanlığın kültürel miras alanı.
-Halvori Gözeleri’nin yapılaşmaya açılacağı yönünde haberlerde çıktı. Buradaki durum nedir?
Birkaç hafta önce bazı yetkililerin ölçümler yaptığını gördük, tesadüfen. Ne amaçla ölçümler yaptıklarını sorduk, onlar da yol çalışması olduğunu söylediler. Daha sonraki süreçte orada apart otel yapmayı düşündüklerini öğrendik. Ama bu bilgiler sözlü. Yetkililerden henüz bir açıklama yok. Netice itibarı ile basına açıklama yaptık, Halvori Gözeleri’nde herhangi bir yapının, otel başta olmak üzere inşa edilmesinin oradaki yaban keçisi habitatları başta olmak üzere yaban eko sitemine zarar vereceğini, orda insanların toplu halde bulunması nedeni ile ortaya çıkacak artıkların Munzur’a karışacağını, bunun da Munzur’un ekosistemine zarar vereceğini belirterek itiraz ettik. Milli Park’ta yapılaşma olmaz. Milli Park’ta turizm olmaz.
Yaban hayatın olduğu bir alan; siz insanların dinlenmesi için park yapamazsınız. Süreci takip ediyoruz, herhangi bir ihale yapılması halinde dava açacağız. Dersim belleğinde Halvori Gözeleri’nin özel bir önemi var. Orada ciddi katliam yapılmış, onun için orda bir tesis değil, bir anıt inşa edilmesi gerekir. Bir katliam anıtı inşa edilmesi gerekiyor.
-Devletin uygulamak istediği somut bir proje var mı Halvori Gözeleri’ne dair?
-Var. İhalesi yapıldı zaten. Munzur Gözeleri’nde düşünülen şu, bir yürüyüş alanı düşünülüyor. Bir kere orada beton kullanılması yasak. Beton ayaklı bir yürüyüş köprüsü düşünülüyor. Ondan sonra SİT alanı içerisinde bir tuvalet, yine bir otopark düşünülüyor, SİT alanı sınırları dışında da bir kesimhane, bir mutfak, yine bir büfe, büyük bir çadır kamp alanı, gibi yapılar düşünülüyor. Çadır kamp alanı kurulduğunda oraya üremeye gelen alabalık gelmez. Alabalık çok hassas bir balık türü çünkü. Ortaya çıkacak atıklar nereye gidecek? Orada arıtma tesisi yok çünkü. Şu anda bile Ziyaret köyünün bütün artıkları Munzur’a karışıyor. Vicdanen, hukuken, aklen, nereden bakarsanız bakın kabul edilmesi mümkün olmayan bir durumla karşı karşıyayız.
-Sizin açtığınız dava buna karşı mıydı?
Biz Munzur Gözeleri’nin rekreasyonuna karşı dava açtık. Rekreasyon projesinin iptali için dava açtık. Oradan herhangi bir yapılaşmaya gidilmemesi gerektiğini, oranın korunarak gelecek kuşaklara aktarılması gerektiğini ifade eden, isteyen bir dava açtık.
-Bu davayı Dersim Barosu olarak mı açtınız?
Munzur Özgür Aksın Meclisi var, belediyelerimizin, milletvekillerimizin, Tunceli Barosu’nun, siyasi partilerin, sendikaların, sivil toplum kuruluşlarının, çeşitli meslek odalarının, kooperatiflerin içinde bulunduğu bir örgütlenme. Kısaca bu mecliste 30’ün üzerinde kurum var.
-Munzur Özgür Aksın Meclisi’nin diğer çalışmalarından söz eder misiniz?
Bu meclis şu sebeple kuruldu. Munzur Milli Parkı alanında yapılması planlanan en büyük baraj projesi olan Konaktepe barajı ve Konaktepe HES 1 ve HES 2 için Bakanlar Kurulu tarafından alınan acele kamulaştırma kararı vardı. 2017 yılında. Ocak ayında Resmî Gazete’de yayınlanmıştı. Bu karara karşı kurulmuştu. Netice itibarı ile ben o zaman Baro Başkanı idim ve dava da açtık bu acele kamulaştırma kararına karşı. Munzur Özgür Aksın Meclisi’nin kuruluş gayesi bu idi. Fakat o proje iptal edildikten sonra da çalışmalarını devam ettirdi. Başta Munzur Vadisi Milli Parkı olmak üzere Dersim’de ekolojik habitat sahalarına ve doğal miras alanlarına dönük projelere karşı farkındalık yaratmak, bilgilendirmek, girişimlerde bulunmak üzere halihazırda faaliyetlerini devam ettiriyor.
Munzur’un bitki sayısı Holllanda’dan fazla
-Dersim ekolojik geleceğini tehdit eden başka ne gibi projeler var?
145 tane madencilik projesi söz konusu. Tabi bunlar planlama aşamasında. Özellikle Pülümür Vadisi’nde geçmişte projelendirilmiş kum ve çakıl taşı ocağı var. Bir tane Oltu taşı ocağı var. Bu projeler halihazırda varlıklarını sürdürüyorlar. Biz Pülümür Vadisi’nin milli park ilan edilmesi için Bakanlar Kurulu’na başvuruda bulunduk, Pülümür Belediyesi ile birlikte. Oranın ekolojik karakterinin korunması gerekiyor. Türkiye’nin 45 tane milli parkı var. Munzur Milli Parkı en önemlilerinde biri. Bu havzada saptanmış 2 bine yakın bitki türü var. Tek başına Munzur havzasında saptanan bitki sayısı, Hollanda’dan fazla. İngiltere ile neredeyse eş değer. En son bizim başvurumuz üzerine bir çiçek türü kayda geçti. Adı Adonis Fraderika. Bu türün soyunun tükenmiş olduğu sanılırken 2017 yılında Giresun’da dar bir alanda tespit edilmiş, Dersim’de resmi olarak kayıtlı değil envanterde. O başvuruyu yaptık. Bölge flora açısından çok zengin. Sonuç olarak bölgenin hem ekolojik açıdan hem Alevilerin inanç ve doğal alanlarını barındırması bakımında korunması gerekiyor.