HDP Milletvekili Hüda Kaya ve İlahiyatçı İhsan Eliaçık, Ayasofya kararını gazetemize değerlendirdi: Bu kararla kutsallık atfedilen bir yönetim algısı oluşturmaya çalışıyorlar… Kendi içlerindeki çürüme, yozlaşmayı örtmeyi hedefliyorlar. Bu yeni rejim inşasının adımı… Böyle muhalefet varken daha çok böyle adım atarlar!’
Gülcan Dereli
Ayasofya’nın cami yapılmasıyla ilgili tartışmalar sürüyor. 10 Temmuz’da Danıştay 10. Dairesi, Ayasofya’nın camiden müzeye dönüştürülmesine dair 24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararını iptal etti. Böylece Ayasofya’nın cami olarak ibadete açılmasının önü açılmış oldu. Danıştay’ın gerekçesinde, Ayasofya’nın Fatih Sultan Mehmet Han Vakfı mülkiyetinde olduğu, cami olarak toplumun hizmetine sunulduğu belirtildi. Gerekçede, “Vakıf senedindeki cami vasfı dışında kullanımının ve başka bir amaca özgülenmesinin hukuken mümkün olmadığı sonucuna varılmıştır” denildi. Ardından jet hızıyla Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 24 Temmuz’da namaz kılmak için gün verdi. HDP dışında muhalefet partileri kararı destekledi. HDP, kararın insanlığın ortak mirasına aykırı olduğunu kaydetti. Biz de Yeni Yaşam gazetesi olarak konuyu HDP Milletvekili Hüda Kaya ve İlahiyatçı İhsan Eliaçık ile konuştuk.
Rejim inşası adımı
Ayasofya’nın bir rejim inşasının adımlarından olduğuna vurgu yapan HDP Milletvekili Hüda Kaya, “İktidarın politikalarına baktığımızda hiçbir politikasını, hiçbir adımını tek başına düşünemeyiz. Hepsi bir bütünün, bir pazılın parçalarıdır.
Bekçilik yasa tasarısından, infaz yasasına, siyasileri hapsetmelerinden, her eleştirisini yazanı, konuşanı, paylaşanı, potansiyel bir düşman görmekten, konuşan, düşünen başta kadınlar olmak üzere, kadınlara yönelik tüm kazanımlarına, kurumlarına, sözlerine, düşüncelerine, toplum içerisinde var olmalarına karşı yaptıkları her türlü baskı, yaptırımlar dahil olmak üzere ve en son barolarla ilgili düzenlemeler, atılan her adım peyder pey bir şekilde aslında şöyle düşünebiliriz: Birincisi bilinçli bir şekilde bir sistem inşa ediyorlar. Ettiler hatta” dedi. İktidarın adımlarının bunlarla sınırlı kalmayacağını söyleyen Kaya, “Meclis’in kapanma tarihine kadar bu süreçte eksik kalan birkaç adımı daha atarak, hedefledikleri sistemin inşasını tamamlamayı planlıyorlar. Bunu çok bilinçli yapıyorlar. Öyle tesadüfen ortaya getirilmiş yasalar, düzenlemeler değil. Ve sosyal medyayı yasaklamakla ilgili de ciddi bir gündem var. Bununla da ilgili Meclis kapanmadan bir baskın düzenleme gelebilir Meclis’e” diye vurguladı.
Gündem oluşturup sürüklüyor
Bu inşanın bir parçasının da Ayasofya olduğunu belirten Kaya, şöyle devam etti: “Ayasofya meselesi de bu sistem inşasının olmazsa olmaz figürlerinden bir tanesi. Bu aynı zamanda hedefledikleri kutsallık atfedilen bir yönetim algısını toplumda oluşturmaya çalışıyorlar. Bunu yaparken de hem inandıkları ve mensup oldukları zihniyet ile bu dünyayla kavgalılar, hem çevreyle, bölgeyle kavgalılar. İçeride düşünen, yazan, konuşan herkesle kavgalılar. Ve büyük bir ekonomik çöküntü ve yozlaşmayı da önleyemiyorlar ve bunun da farkındalar. İnsanlar normal şartlarda açlığının derdindeler, rahat gündemler, baskın gündemler olmadığında insanlar kirası düşünmek zorunda, akşama eve ekmek götürmek zorunda, fikirlerini ifade etmek, sokakta konuşmak zorunda. Dayanışmanın bir ihtiyaç olduğunun fark ediyorlar. Dolayısıyla yıllardır altını çizerek söylüyorum iktidarın çok başarılı ve ustaca yönettiği alanlardan bir tanesi de toplumda gündem oluşturmak ve tüm toplumu da hatta muhalefeti de bu gündemin arkasına koşturmak.”
‘Çürüme yaşıyorlar’
Ayasofya meselesinde de böyle olduğunu söyleyen Kaya, “Diğer pek çok meselede de böyle oldu. Bugün başta anamuhalefet partisi olmak üzere bugün iktidarın bu denli pervasızca attığı ve sonuç aldığı politikalardan en az iktidar kadar muhalefet çevrelerinin de vebali olduğunu düşünüyorum. Ve Ayasofya meselesi de inşa etmek istedikleri sistemin en önemli sembolik adımlarından bir tanesi. Yoksa kendileri bilmiyorlar mı, dindar ailelerin çocukları bile ateizme yönelmişken, kendi içlerinde önlenemez çürüme, yozlaşma ve her şeyin sadece şekilden ibaret kalmış iken çok mu namaz kılma yerine ihtiyaç vardı? Camiler namaz kılanları mı almıyor muydu?” diye sordu.
‘Bir yılda ne oldu?’
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçen yıl Ayasofya için kurduğu cümleleri hatırlatan Kaya, “Daha bir sene olmadı, kendisi demiyor muydu? ‘Sultan Ahmet’i doldurdunuz da Ayasofya mı kaldı. Ayasofya’nın cami olmasını gündeme getirenler provokatörlerdir.’ Kendisi dememiş miydi AKP genel başkanı? Ne oldu? Vahiy mi indi? Ne değişti? Cami yapma ihtiyacı hâsıl oldu? İdeolojik anlamda yine anamuhalefet partisi bile, çok Atatürkçü olduğunu, Kemalist olduğunu ifade eden çevrelerin bile, Ayasofya kararının ardından toplumun da çok şaşırdığı tepkiler verdiğini hep beraber gördük. ‘Davet edilirsem giderim namaz kılarım’ diyecek kadar böylesine sistemin iflasına sesini çıkarmayan bir muhalefet profili ile bu iktidar daha pek çok haksız, adaletsiz, özgürlükleri, iradeyi, değerleri, tarihimizi, insanlığın ortak hafızasını yok edecek karara imza atabilir” diye kaydetti.
‘Barış mabedi olabilirdi’
Ayasofya’nın gerçekten insanlığın ortak değeri olduğunu kaydeden Kaya, sözlerini şöyle tamamladı: “Ayasofya’da zaten namaz kılınıyordu. On yıllardır zaten isteyen gidip namazını kılıyordu. Tarihsel anlamda, inançsal anlamda, manevi anlamda, bunun Kur’an’da bir karşılığı yok. Uydurdukları milli, hamasi referansları ile toplumda algı oluşturdukları bir söylem yürütüyorlar. Hiçbir şekilde Kur’ani karşılığı yok. Bilakis yasaklanmıştır. Mabetlere dokunmak yasaktır. Değiştirmek, dönüştürmek yasaktır. El koymak hak gaspıdır. Zaten namaz kılınıyorken bir tarafında da Hristiyanlara, nasıl istiyorlarsa ibadete açılabilir belli günlerde. Müslümanlar zaten namaz kılıyor orada ama en azından Hristiyanların da ibadet etme hakkı garanti altına alınarak, orası bir barış mabedine dönüştürülebilirdi. Ve inanç tarafları da kendilerini rencide edilmemiş hissedebilirdi. Ve Türkiye bu anlamda insanlığın ortak paydasında, barış ortamında, ortak alanlarda buluşarak ibadet edebilmenin tarihi bir adımını atabilirdi aslında. AKP iktidarı da kendi imajına çok ciddi pozitif artılar ekleyebilirdi.”
Ayasofya’nın tarihi mimari değeri var
AKP’nin kendisini kurtarmak için son adımlarını attığına dikkat çeken İlahiyatçı İhsan Eliaçık, “Anket sonuçlarında iktidarın sonlarına geldiği günleri yaşıyoruz” dedi. Namaz kılmak için öyle Ayasofya’ya ihtiyaç olmadığını dile getiren Eliaçık, “O kadar camiye gidecek insan da yok. Dolayısıyla o sembolik değeri olan bir yerdir. Ayasofya’nın tarihi mimari değeri vardır. Ancak benim görüşüme göre dini bir değeri yoktur. Çünkü İslam’ın sadelik ve tevazu esaslarını hiçe sayan bir binadır. Sultan Ahmet de öyledir. Bütün sultan camileri öyledir. Peygamberler görkemli camiler yapmazlardı. Eğer bugün Hazreti Peygamber İsa ve Hazreti Peygamber Muhammed gelse Ayasofya’ya girmezdi. Sultan camilerin hiçbirine girmezdi. Çünkü oralar haram parayla ve köle emeği ile yapılıyor” diye konuştu.
İbretlik bir yapı
Ayasofya’nın duvarlarında kölelerin kanları olduğunu söyleyen Eliaçık, “Ve içinde de Allah’a halis bir şekilde dua etme değil sultanlar ve krallara gösteri yapma amacıyla o binaları yaptırdılar. Esasında Ayasofya bir dini sembolü değil sınıfın sembolüdür. Kralların ve sultanların sembolüdür. Halk ayaklanmalarında 2 kez yıkılmıştır. Zulmün merkezi olarak görüyorlardı. Dolayısıyla ibret alınacak bir binadır. İslam’da öyle şatafatlı mabetleri yoktur. Peygamber gelse kenar mahallerindeki mescide giderdi, oralara gitmezdi. Ama bütün bunlara aykırı olarak yapılmıştır. Bizim katılmadığımız zamanlarda, bizim yaşamadığımız zamanlarda yapılmış, o zaman ne yapalım; o zaman tarihi mimari olarak korunmalıdır. Ve buna da en uygun olan müze olmasıydı. İbretle seyredilmesi, dersle seyredilmesi, dersler çıkarılması, ona bakarak tarihle yüzleşilmesi, Müslümanların Ayasofya’ya bakarak, batı Hristiyanları kendi tarihleriyle, imparatorluk geçmişiyle, Emevilerle, Selçuklularla, Abbasilere kadar olan tarihle yüzleşmeliydi. Kuran’ı ilk çiğneyen bu imparatorluklar olmuştur. Onunla yüzleşmeyi sağlayan ibretlik bir bina idi” ifadelerini kullandı.
Devlet eşit saf da durmalı
İslami açıdan kimin nerede namaz kıldığının hiçbir önemi olmadığının altını çizen Eliaçık, “Cami olmasa da evin karalık bir odasında olur. Kabenin dibinde veya görkemli bir camide kılınan namaz ile bir evin karanlık köşesinde ya da bir dağ yamacında kılınan namaz arasında hiçbir fark yoktur. Allah binalara içinde namaz kılınan yerlere, görkemli levhalara, halılara, süslere değil insanların kalplerine, niyetlerine ve davranışlarına bakar. Benim görüşüme göre Ayasofya sosyolojik gerçekler göz önünde bulundurularak şu anda cami oldu ama haftada bir gün cuma namazı için Müslümanlara pazar günleri için de Hristiyanlara tahsis edilmesi idi. Ben hükümet olsam böyle yapardım. Ama onlar öyle yapmadılar. Camiye çevirdiler. Burada devlet eşit safta durmalıdır. Tüm tapınaklar, mabetler ve dinler karşısında” dedi.