Eğitim, ıslah ve yayım, tarımın üçlü sacayağıdır. Bu sacayakları üzerinde tarım gelişir, yükselir. Ayaklardan birinin noksanlığı tarımı sacayağını işlevsiz kılar, kullanılamaz olur.
Eğitim
Günümüzde verilen tarım eğitiminin müfredatı sorunlu.
Nasıl?
Üniversitelerde yeterli genel tarım eğitimi almadan bölüm ağırlıklı eğitime geçilmektedir. Bu tarz eğitimi alan öğrenciler, tek bir konuda/dalda yetişmektedir. Ancak tarım faaliyeti tek bir dal değil. Kapsamlı ve bütün(lüklü).
Küçük aile çiftçiliği
Kırsaldaki bir başka sosyal ve kültürel gerçeklik var. Öncelikle şunu belirtelim. Türkiye’deki çiftçilerin çoğunluğu küçük aile çiftçisidir. Küçük aile çiftçileri de yaşadıkları yerlerin yakınında tavuk, inek ve koyun besler. Evinin bahçesinde aile ihtiyacını gidermek için (kullanım değeri için) sebze, kiraz, vişne, dut, elma, armut gibi meyve yetiştirir. Satma amaçlı, sebze ve meyve hayvan ve tarla bitkileri de üretir ve yetiştirirler. Yani küçük aile çiftçiliği, biyoçeşitliliğin menbaı, sürdürücüsüdür.
Doğa
Doğa bir bütündür. Birbirine bağlıdır, bağımlıdır, etkiler, etkilenir. Bütün olan bu faaliyet bilgelik gerektirir. Yani çiftçinin eli toprakta, gözü tarlada, ağaçta, arazide, hayvanında fır döner. Gerçekler böyle, ama okullardaki genel tarım dersleri önemsenmemektedir. Tek bir konuda yetiştirme/uzmanlaştırma eğitim sistemine önem verilmekte ve uygulanmaktadır.
Şirketler
Tek branşta uzmanlaşma, daha çok tarım şirketleri için yararlı ve ihtiyaç. Fakat bitkisel üretim ile hayvan yetiştiriciliğinin birçok çeşidini bir arada yapan -ki doğrusu budur- küçük aile çiftçileri için tek branş eğitimi almış eleman eksik, yetersiz kalır. Çünkü zootekni bölümü mezunu bitki koruma ve bahçe konularından bihaber yetişir. Bahçe bölümü mezunu, tarla bitkileri konusunda bilgisi yetersiz kalır. Eğitimdeki bu dilimleniş, teknik elemanları köylü karşısında yetersiz bırakmaktadır. Dediğim gibi eğitimin dilimlenişi şirketlerin yararına. Çünkü şirket tarımı yapanlar, çok çeşit değil monokültür üretim yapmaktadır. Şirketler, sadece o dilimlenmiş bilgiye sahip, o konuda kendini geliştirmiş elemanları öncelikli olarak işe alır.
Kamu
Bakanlık yayımcılıktan elini eteğini çekti, bu yüzden yeni mezunlar işsiz ve çaresiz. Çiftçiler ise şirketlerin ne kadar çok satarsa o kadar çok para kazanacak olan playserlerin eline terk edilmiş durumda. Kamu, tarımda ıslah işlerini de bıraktı. Ar-ge’leri şirketler yapmaktadır. Üniversite eğitimde pratik eğitimi terk etti, yalnızca teorik eğitim vermektedir. Eğitimin dilimlenişi ile de genel tarım bilgisi, kültürünün bütünlüğü de kaybolmaktadır. Velhasıl kelam eğitimde başlangıçtaki genel eğitimin azaltılması-önemsizleştirilmesi, şirketler lehine tarımdaki uzmanlığın dilimlenişini getirmiş, çiftçiyi yok saymıştır. Türkiye tarımsal yapısının gerçekliğine uygun eğitim, ıslah ve yayım ihtiyaç ötesidir. Zorunluluk arz etmektedir.