AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan “HDP’nin barajı aşmasını isteyenler ve Meclis’e sokanlar hesap verecekler”, diyor. Hukuki olarak böyle bir hesap sorma ve ceza verme olamayacağına göre Tayyip Erdoğan ya da emrindeki güçler HDP’ye oy verenlere ne yapacaklar? Kürtlerin nabzı ve eğilimi Amed’de belli olur. Yüzde 65 oy veren bir şehir olan Amed’e ne yapılacak? Bu söylem Kürt düşmanlığıdır. Kürtlere siz siyasi irade olamazsınız; siyasi irade olmak isteyenler hesap verecek, yani cezalandırılacak anlamına gelmektedir. Hukuki bir hesap sorma olmayacağına göre hukuk dışı yöntemlerle Kürtler üzerinde baskı kurulacak. Hatta 21.yüzyılda bunlar söylendiğine göre cumhuriyetin kuruluşunda beri böyle bir Kürt düşmanlığı görülmemiştir, demek yanlış olmaz.
HDP barajı aşmayacaksa neden seçime girsin. Aslında Tayyip Erdoğan bu söylemiyle Türkiye’de demokrasi olmadığını itiraf etmiş oluyor. Hiçbir demokratik ülkede bu tür şeyler konuşulmaz. Bu tür konuşma yapan birisi hakkında hedef gösteriyor diye dava açılır. Bu söylemi yapana kesinlikle ceza verilir. Türkiye’de ise hedef gösterilen cezalandırılacak olarak görülüyor. Bu konuşma seçim öncesi şöyle hile ve oyun yapın; HDP’yi baraj altında bırakın söyleminden daha ağır bir durumdur.
Türkiye’de demokratik zihniyet olsaydı HDP dışındaki tüm partiler Tayyip Erdoğan’a tepki gösterir, savcıların harekete geçmesi istenirdi. Ama muhalif olduğunu iddia eden CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi’nden ses yok. Sen böyle konuşamazsın, bu HDP’ye oy veren tüm seçmenleri tehdittir, diyemiyorlar. Aslında bu durum karşısında tüm demokratik kurumlar, sivil toplum örgütleri ve demokratların bir araya gelip Tayyip Erdoğan’a tutum göstermeleri gerekirdi. Bazı demokratik kurumlar ve sosyal medyadan tepkiler geldi. Ama konuşmanın ciddiyeti göz önüne getirildiğinde tepkileri yeterli görmek mümkün değil.
Tayyip Erdoğan ittifak kanunu çıkararak MHP’yi Meclis’e sokma tutumu gösteriyor. İttifak nedeniyle İYİ Parti Meclis’e giriyor. Ama HDP her türlü baskıya rağmen ittifak dışında barajı aşıyor. Bu HDP’yi halkın sahiplendiğini gösteriyor. Demokrasi güçleri önemli oranda HDP’ye oy verdi. Tayyip Erdoğan esas olarak başta Aleviler olmak üzere demokrasi güçlerini tehdit etmiştir. En fazla da Aleviler ve demokratik çevreler HDP’nin barajı aşmasını istiyorlardı. Bu kesimler tehdit ediliyor. Her oy barajı aştırdığından tüm oy verenler tehdit ediliyor. Tayyip Erdoğan HDP üzerinde böyle baskı kurarak, kriminalize ederek yerel yönetim seçimlerinde HDP’yi başarısız kılmak istiyor.
Demokrasi güçleri ve Kürt halkı bu baskılara boyun eğmez. Zaten AKP-MHP iktidarının baskılarına karşı mücadele ederek 24 Haziran seçimlerinde başarılı oldular. Bu baskılara karşı mücadeleyi en temel demokrasi görevi olarak görüyorlar. Tayyip Erdoğan böyle mi diyor, buna inat daha fazla HDP’ye sahip çıkacaklar ve demokrasi mücadelesi içinde olacaklar. Hatta demokrasiden yana olan ama HDP’ye oy vermemiş birçok insan da HDP’ye sahip çıkacak ve yerel seçimlerde oyunu HDP’ye verecektir. Artık Türkiye’de HDP’ye sahip çıkmak demokrat olmanın ve demokrasinin ölçülerinden biri haline gelmiştir. Zaten şu anda demokrasi mücadelesini esas olarak veren HDP’dir. Bu nedenle Tayyip Erdoğan ve emrindeki tüm erkler HDP düşmanlığı yapıyorlar. Her gün milletvekilleri hakkında basın üzerinden baskı kuruluyor; savcılar harekete eçiriliyor. HDP’nin yürüttüğü demokrasi mücadelesini engellemeye çalışıyorlar.
Şu anlaşıldı, Tayyip Erdoğan’ın AKP-MHP ittifakına dayalı iktidarı HDP üzerinde hukuk dışı baskıları sürdürecektir. Zaten milletvekili şu cenazeye katıldı, şurada şu konuşmayı yaptı, diyerek sürekli bir baskılama yapıyorlar. Erdoğan’ın son konuşması ve tehdidi de bir yönüyle de HDP’ye yönelik bir baskı oluyor.
Erdoğan’ın demokrasi karşıtı, halkların iradesini baskı altına almaya çalışan sözlerine ve HDP’nin baskılanmasına Avrupa’nın tepkisi ne olacak? Türkiye ile ilişkilerini düzeltmek isteyen Avrupa ülkeleri Erdoğan’ın bu söylemlerine ne diyecekler? Çünkü böyle bir söylemi dünyadaki hiçbir faşist siyasetçi bile dile getirmemiştir. Ancak Avrupa da CHP gibi oportünist. Tayyip Erdoğan’ı diktatör görüyorlar ama ekonomik çıkarları gereği ilişkileri sürdürüyorlar. Böylece Türkiye’deki baskıcı iktidara meşruiyet kazandırıyorlar.
Aslında Tayyip Erdoğan demokrasi güçleri için hayırlı işler yapıyor. Demokrasi güçleri Erdoğan için, AKP iktidarı için ne kadar diktatör, baskıcı deseler de pek dikkate alınmazken Erdoğan konuşmalarıyla bu tespitleri doğrulamaktadır. Diğer yönden Erdoğan bu konuşmalarıyla HDP’nin Türkiye’deki demokrasi mücadelesi açısından ne kadar önemli olduğunu bir daha ortaya koymuştur. Aslında Tayyip Erdoğan’ın HDP’ye yönelik bu saldırıları HDP için onurdur. Demek ki Türkiye’deki demokrasi mücadelesinin en temel aktörüdür.
Bu tür konuşmaların yapılması Tayyip Erdoğan’ın başında olduğu iktidarın zayıflığını göstermektedir. Demokrasi güçlerine ve Kürt halkına bu kadar düşman bir siyasi gücün iflah olması mümkün değildir. Demokrasi güçleri mücadele ederse Tayyip Erdoğan’ın korktuğu başına gelecek; tek adamlık sisteminin sonu gelecektir.