AKP’nin yeni krediler ile yurttaşı borçlandırdığını belirten Alp Altınörs’e göre kriz büyütülerek erteleniyor ancak kaçış yok. Kredinin afyon etkisi ile geçici rahatlama yarattığını söyleyen Altınörs, ‘Daha büyük mali kriz kapıda’ diyor
Yadigar Aygün/İstanbul
Giderek derinleşen ekonomik kriz ile birlikte bankalara olan borç ve borçlu sayısı sürekli artıyor. Mart 2020’de açıklanan CHP TBMM Grubu’nun Haftalık Ekonomik Göstergeler Raporu’nda, yurttaşların vadesinde geri ödemesini yapamadıkları için bankaların takibe aldığı tüketici kredisi ve kredi kartı borcu, yılbaşından bu yana 476 milyon lira artarak 20 Mart itibarıyla 21,2 milyar lira oldu. Yurttaşların bankalara ve finansman şirketlerine olan tüketici kredisi ve kredi kartı borçları yılbaşında bu yana ise 41,7 milyar lira arttı. 20 Mart itibariyle 632,7 milyar lira olan bu borcun 517,5 milyar lirası tüketici kredilerinden, 114,6 milyar lirası da kredi kartlarından kaynaklanıyor. BDDK’nın verilerine göre bankalara tüketici kredisi ve kredi kartı borcu (ya da her ikisi birden) bulunan vatandaşların sayısı bu yıl ocak ayında 31 milyon 983 bin kişiye yükseldi. Borçlu vatandaş sayısı bir yıl öncesine göre 725 bin kişi arttı.
Sürekli borç
Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Risk Merkezi’nin Nisan ayı raporuna göre, bankaların vatandaşa kullandırdığı bireysel kredi hacmi bir yılda 122 milyar lira artışla 642 milyar liraya yükseldi. Bankalara bireysel kredi borcu bulunan kişi sayısı 1.2 milyon artışla 31.8 milyona çıktı. Yurttaşlar, en çok ihtiyaç kredisi kullandı. 2019’un Nisan ayında 217 milyar lira olan ihtiyaç kredisi borcu aradan geçen bir yılda 312.6 milyar liraya ulaştı. Mart ayında bankalara 24.8 milyon kişinin ihtiyaç kredisi borcu varken, bu sayı nisanda 25.8 milyona yükseldi. Bankaların sürekli kredi vererek yurttaşları borçlandırmasını HDP MYK Üyesi ve Ekonomist Alp Altınörs, değerlendirdi.
‘Geleceğimizi tüketiyoruz’
Alp Altınörs, bankaların sürekli kredi vermesinin giderek derinleşen ekonomik krizin ertelenmesi yöntemlerinden olduğuna dikkat çekti. Bankaların yeni krediler verilmesinin yeni bir mali krize yol açacağının altını çizdi. Altınörs, “Bu bir tür ekonomik krizi erteleme yöntemidir. Türkiye’de 2017 yılında çok yoğun olarak kullanılan bir yöntemdir ve 2018 yılındaki büyük finansman krizi beraberinde getirdi. 2018 Ağustos ayında doların aniden 7 TL’lere yükselmesi ve ekonomideki büyük sarsıntının temelleri 2017 yılındaki kredilerin genişlemesiyle atıldı. Bugün yapılan kredi genişlemesi 2017 yılından daha geniş ölçekli. Koronavirüs salgını faktörünün getirdiği işyerlerinin kapatılması, bunun yol açtığı üretimin belirli alanlarda durması, özellikle hizmet sektöründeki büyük daralma beraberinde büyük bir kredi genişlemesini getirdi. Bu noktada özellikle kamu bankaları aktif olarak kullanılıyor. AKP’nin, yurttaşın ihtiyaçlarının karşılanmasından daha ziyade özellikle inşaat sektörüne dönük bir rahatlatma çabasını görüyoruz. Bu noktada inşaat kredilerinin düşürülmesi bu konudaki kredilerdeki genişlemeyi beraberinde getirdi ama burada yurttaşın sağladığı fayda minimal düzeydedir. Faizleri düşürdükleri anda konut fiyatlarında sıçrama yaşandı. Bu krediler müteahhitlere fazlasıyla yaradı. Satılmamış 1 milyon civarında konut fazlası var. Bunu eritmeye dönük kredi genişletilmesi yaşandı. Bunun dışında da günlük yaşamın sürdürülmesi konusunda yurttaşlar için sürekli krediler çıkarılıyor. Bunlar faizli krediler. Yurttaşlar elbette bu kredileri geri ödeyecek ama nasıl ödeyecek? Bugünü kurtarmak adına yurttaşlar, bu kredilere sarılıyor. Yaz tatili için kredi, dükkanını ayakta tutmak için kredi, çocuğuna bisiklet almak için kredi alıyor. Bu verilen kredilerin çoğu gelecekten ödünç alınan şeyler. Aslında geleceği tüketiyoruz. Merkez Bankası’nın çok yoğun bir şekilde para basması ile de geleceğimizden yiyoruz. Bunun farkında olmamız gerekiyor” dedi.
AKP yüzde 1’in partisi
Ekonominin kötüye gittiğini söyleyen Altınörs, AKP’nin sermayeyi ve kendi yandaşlarını koruduğunu söyledi. İşsizliğin ve yoksulluğun giderek artmasıyla birlikte yurttaşların en temel gereksinimlerini bile sağlayamadığını hatırlatan Altınörs, gelir adaletsizliğine dikkat çekti. Altınörs, “Borç oranının bu kadar yükselmesi Türkiye’de yeni bir mali krizin temellerini atıyor. Şu anda iktidar açısından ‘Ekonomide her şey yolunda’ görüntüsü vermek, belirli bir düzeyde işi götürebildiklerini göstermek adına veriliyor bu krediler. AKP finansman konusunda Katar’dan gelen paralara bel bağlayan bir konumda. Merkez Bankası rezervlerinde çok ciddi bir erime var. Swapları çıkardığımız anda zaten ortada rezerv kalmıyor. Petrol fiyatlarındaki genel düşüş Katar’ı da etkiliyor. Katar da finansman konusunda eskisi kadar bir dayanak oluşturamayabilir AKP iktidarının siyasetine. Buradaki temel sorun insanların gelirinin artması ile ilgili yani gelir artmadığı zaman kredi vererek yurttaşlarda geçici rahatlamalar sağlanmak isteniyor. Buna afyon etkisi deniliyor. İşsizlik sorunu sürekli tırmanıyor. Gelir adaletsizliği çok ciddi oranda artmış durumda. Türkiye’de nüfusun yüzde 95’i büyük gelir kaybına uğrarken tepedeki yüzde 1’lik mutlu azınlık ciddi gelir artışı yaşadı. AKP döneminde zenginleşen kesim yüzde 40’dan yüzde 55’lere çıktı. AKP, temsil ettiği yüzde 50’in partisi değil yüzde 1’in partisidir. Yüzde 1’lik kesim muazzam ölçülerde servetlerine servet katarken toplumun yüzde 99’u giderek gelir kaybına uğruyor. Özellikle en yoksul yüzde 20’lik kesimlere indiğimiz zamanda gelir kaybı sürekli artıyor” diye belirtti.
Hayatlar ipotek altında
Alp Altınörs, derinleşen ekonomik kriz ile birlikte yoksul yurttaş sayısının sürekli arttığına dikkat çekti. AKP’nin rıza üretimini ve hegemonyasını kurmak için yurttaşları borçlandırdığının altını çizen Altınörs, “İşçi ve emekçilerin gelirinin yükselmesi gerekiyor. SSK’li çalışma ve güvenceli çalışma koşullarının sağlanması ve sendikalı olmak gerekiyor. Emekçilerin, yoksul yurttaşların yaşam şartların değiştirilmesi lazım. Tabi bunlar asla AKP iktidarının asla yapmayacağı şeyler. Tam tersine sermayeyi ve kendi yandaşlarını koruyan bir iktidar var karşımızda. AKP, işçi ve emekçileri taşeronlaştırarak, güvencesizleştirerek işçilerin gelirlerini azaltıyor. Bir taraftan da sürekli kredilerle borçlandırıp kendi sistemine bağımlı olmaya çalışıyorlar. Borç aslında insanların hayatlarının üzerinde bir ipotektir. İnsanlar, sesini çıkarıp başını kaldırırsa o borç ipoteği onu boğan şeye dönüşür. Sesini çıkardığında borçlarını ödeyemez hale gelir. Bu noktada AKP yurttaşları özellikle ev ve araba almaya razı etmeye çalışıyorlar. İnsanları, ev aldığı zaman insanları 20-30 yıllığına borçlandırıyorsunuz. Bir borç zinciri içerisine sokuyorsunuz. Konut ve otomobil satılmadığında AKP bu rızayı üretemiyor. 31 Mart Yerel seçimlerindeki AKP’nin kaybını da buna bağlıyorlar. AKP’nin politikasına baktığımıza konut ve otomobil satışlarına alabildiğine yüklenen en çok müteahhitlere kazandırıyor” diye konuştu.
TL’nin değer kaybı sürüyor
Merkez Bankası’nın para basmasının enflasyon rakamlarını yükselteceğinin altını çizen Altınörs, TL’nin değer kaybettiğini söyledi: “Ziraat Bankası’nın Yönetim Kuruluna sporcu Hamza Yerlikaya’nın atanması ve eski AKP’li milletvekillerini koyarak kendi politikasını uygulayacak birisini orada tutmak. Kendi istediklerini iki etmeyecek insanları kamu bankalarına atıyorlar. Buradaki kaynakları da iktidarın politikası doğrultusunda kendi yandaşlarına dağıtıyorlar. TÜİK tarafından enflasyon yüzde 11,4 olarak açıklanıyor. Yapılan anketlere göre yurttaşların yüzde 77’si TÜİK rakamlarına inanmıyor. AKP’nin seçmenin çoğunluğu bu rakamlara inanmıyor. Gerçek enflasyonunu yansıtmıyor. Yurttaşın gündelik yaşamında ağırlığı olmayan ürünleri sepete ekleye ekleye enflasyonu düşük gösteriyorlar ama mutfak enflasyonuna baktığımızda çok yüksek. Faiz oranlarını düşürerek enflasyonu aşağıya çekeceğiz dediler ama faizler düştüğü halde enflasyon artıyor. Bu yoğun para basmalar talep yükseldiği oranda talebi canlandırmak için yapıyorlar. Talep yükseldiği oranda enflasyona yansıyacak. Mısır Raundu aynı dönemde yüzde 7 değerlendi. Türkiye seviyesindeki ülkelerin parası değer kaybetmiyor. TL’de yüzde 20’lerde kadar değer kaybı yaşandı. Merkez Bankası’nın para basması gelecekten ödünç aldığımız, geleceğimizden harcadığımız anlamına geliyor. Şuanda herhangi, bir üretim yapmadan ekonomi durma noktasına gelmişken bu basılan paraların TL değer kaybına yol açacağını söyleyebiliriz.”