Evlilik gibi bir hata başlıklı yazıya ilginç tepkiler geldi ancak verilen olumsuz tepkilerin tamamı erkeklere ait. Önce mağdurmuş gibi yapıp acındırma taktikleri denenmiş az biraz. Bakılmış ki tutmuyor başlanmış tehdide, hakarete, aşağılamaya. İstanbul Sözleşmesi’nin Bulgaristan Anayasa Mahkemesi’nce Bulgaristan Anayasası’na aykırı bulunmasının ardından buna ilişkin haberlerin sosyal medyada bolca paylaşılması ile birlikte ‘biz de mağduruz, biz de sözleşmeyi aykırı bulalım’ diyen erkekler bu vesileyle kadın hareketinin kazanımlarına dair bir iki sözü de araya sıkıştırmışlar ve başta feministler olmak üzere kadın hareketinin bütününe yönelik saldırgan ve ayrımcı tavırlarını pekiştirmişler.
Daha önce sözü kısacık da olsa bu köşede edilmişti aslında. Erkeklerin ‘çocuğum olmadan asla’ dediği bir elin parmağını geçmez. Ben böyle söyleyen biri ile karşılaşmadım. Çocuklar genel olarak babaları tarafından araç olarak kullanılırlar annelerini acıtmak ya da anneye diz çöktürmek maksadıyla. Çocuk baba için yorgunluğunu atsın diye kucağında hoplatılacak, işten keyifsiz geldiğinde ise keyfini yerine getirecek bir şey çoğu zaman. İlk mızmızlanmada ‘al şunu başımdan’ ya da ‘ne istiyor bu?’ sözlerinin babaların %99’unca sarf edilmesi bundan değildir de nedir? Ama sonunda hep erkekler mağdur (?!)
Mağduriyet algısı yaratmak erkeklerin pek sevdiği şey. Aynı bizi yönetenler yani iktidar gibi. Pek hisliymiş gibi davranmak, sanki yitip giden evliliğini aslında kurtarmak için her şeyini feda etmiş de kadın oralı olmamış, çocukları, ailesi ve onların geleceği için her şeyi yapmış da karısının gözü dışarıdalığı, yükseklerdeliği ya da kadının ailesi gibi faktörlerce eli kolu bağlanmış olmak ya da KANDIRILMAK… gibi yalan, dolan, aslı astarı olmayan, özetle ‘suç bastırmak’ veya içindeki niyeti karşısındakine yüklemek amacıyla üretilen, uydurulan bir sürü hikayeden ibaret çoğu kocanın hayatı.
Boşanma gerçekleştiğinde nafaka ödememek için kırk takla atanlar kimler? Tüm evlilik birliği içerisinde rakamla ölçülemeyecek kadar büyük bir kadın emeği sömürüsünü gerçekleştiren kocalar kadına ödenen nafakayı bir biçimi ile bertaraf etseler dahi müşterek çocuğa da ödememek için türlü yalan dolan üretmekte çok ustalar. Kendileri bizzat kadını ve çocuğu maruz bıraktıklarına (şiddetin ve ayrımcılığın her türlüsüne) kendileri maruz kalmış gibi yapmaktan hiç hicap duymuyorlar. Pek çoğunun bilinçli bir tercih ile sigortasız çalışması buna örnek verilebilir. Açıklama ise ‘doğru dürüst bir işim bile yok’ olur. Çocuğunu çok önemseyen bir babadan beklenecek bir davranış bu olmasa gerek.
Ama bir yerde muhakkak açık verir ve rol kendini hakikate bırakır. Adı içindekilerden fena ‘Mağdur Boşanmış Kocalar Derneği’ nin başkanının 2015’te söylediği “karılarını öldüren erkekleri alınlarından öpüyorum” sözü buna küçük bir örnek olabilir belki.
Babalar ve kocaların sicilleri oldukça kalabalık, evlilik süreci, bitimi ve sonrası bakımından. Anlat anlat bitmez özetle. Bitmeyen bir şey varsa o da kadınların hak kazanımlarının, kadınları tarih boyu sömüren ve onları her türlü şiddete maruz bırakan iktidarın ve erkeklerin eliyle çok ciddi bir tehlikeyle karşı karşıya olduğu gerçeği. O nedenle bilhassa şimdiden sonra kadınları erkek egemenliğine karşı daha fazla mücadele bekliyor.