HDP’li Coşkun’un açıkladığı 3 aylık basın hak ihlali raporuna göre, bu sürede 16 gazeteci gözaltına alındı, 5’i tutuklandı
Halkların Demokratik Muş Milletvekili Şevin Coşkun hazırladığı Nisan-Mayıs ve Haziran aylarını kapsayan 3 aylık “Basın Hak İhlalleri Raporu’nu” Meclis’te düzenlediği basın toplantısı ile açıkladı.
Yılın ilk yarısında gazetecilere yönelik had safhaya ulaşan hak ihlallerine şahit olduklarını belirten Coşkun, “Türkiye, basın özgürlüğü konusunda dünyanın en geri kalmış ülkelerinden biri olmayı bu dönemde de sürdürdü” dedi. Türkiye’nin basın özgürlüğü sırasında dünyada 154’üncü olduğuna işaret eden Coşkun, “Türkiye’de basın özgürlüğüyle alakalı olarak hiçbir ilerlemenin kaydedilmediği hazırladığımız raporda da açık şekilde kendini gösteriyor” diye konuştu.
Son üç ayda, 16 gazetecinin gözaltına alındığı ve 5’inin tutuklandığını dile getiren Coşkun, gazetecilerin yaptıkları haberler ve sosyal medya paylaşımları nedeniyle haklarında 21 ayrı soruşturma açıldığı ve bu soruşturmalar kapsamında 27 gazeteci, yazar ve medya çalışanının ifade verdiğini belirtti. Coşkun, “ 16 gazeteci hakkında yeni dava açıldı. 54 TV, radyo, gazete, internet haber sitesi, program ve diziye; para cezası, erişime engel ve kapatma, yayın durdurma ve kaldırma, ilan ve reklam kesme cezası verildi” dedi.
5 yıl ceza
Koronavirüs nedeniyle, Nisan ve Mayıs aylarında onlarca gazetecinin, davasının görülmeden ertelendiğini aktaran Coşkun, “Ancak Haziran ayında duruşmaların başlamasıyla birlikte, 4 gazeteciye 5 yıl 20 gün hapis cezası verildi. 32 davada 66 gazeteci yargılandı. Bir ayda 66 gazetecinin yargılanması bir utanç tablosudur. Bu tablo iktidarın baskı rejimini gözler önüne sermektedir” ifadelerini kullandı. Coşkun, 11 gazetecinin bu süreçte tahliye edildiğini belirterek,“ Bizler biliyoruz ki tahliye edilen arkadaşlarımız zaten hiç tutuklanmaması gereken, bu süreçte dışarıda haber yapması gereken kıymetli basın çalışanlarıydı” ifadelerini kullandı.
Terör ile ilişkilendiriliyor
Raporunun “Gazeteciler ve Medya Üzerine Yönelik Hükümet Politikaları” bölümünde “Gazetecilerin davalarında, koronavirüs günlerinde, ekonomik krizin ortaya çıktığı ya da sınır ötesi operasyonlara dair yapılan haberlerde görüldüğü gibi, mesleğini yapan gazeteciler ve ürettikleri haberler “terör” kavramı ile ilişkilendirildi” denildi.
Coşkun, bu noktaya dair, “Gazeteciler üzerinde neden bu kadar sistematik saldırı var? Neden iktidar gerçeklerin ifade edinilmesinden bu denli korkuyor? Neden gazetecilerin haberleri sürekli “terör” kavramı içine yerleştiriliyor? Çünkü iktidar topluma sistematik olarak saldırıyor, topluma sürekli yalan söylüyor” değerlendirmesinde bulundu.
Kendine göre gazetecilik istiyor
Raporda, “Hedef Gösterme, Nefret Söylemi ve Manipülasyon” başlığı altında, siyasi iktidara yakın medya kuruluşlarının yaptıkları yalan ve manipülasyonlara yer verildi. Bu başlık altında, cevap hakkı verilmeksizin HDP’liler hakkında iddialarda bulunması ile “İstismarı, kadın düşmanlığını ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğini meşrulaştıran haberler” konu edildi.
Coşkun, raporun ilgili bölümüne dair şunları söyledi: “AKP-MHP iktidarı, yargı gücü ve “terör” manipülasyonu ile sadece gerçeğin peşinde olan gazetecileri hedef almıyor, aynı zamanda kendine yeni bir gazetecilik anlayışı ortaya çıkarmak istiyor. Açığa çıkan tabloda iktidarın “beğenisini” kazananlar; yalan ve aldatmayla özdeşleşmiş, adına gazetecilik denilemeyecek bir güruhtur.”
Coşkun, gazetecilerin dördüncü kuvvet olarak her türlü baskıya rağmen tarihi rolünü oynadığını söyledi. “Unutulmamalıdır ki, özgür bir toplumun temeli ancak ve ancak özgür bir basınla atılabilir” diyen Coşkun, “Bu yıl 100’üncü yaşına giren Musa Anter şahsında, gerçekler uğruna yaşamını yitiren tüm gazetecileri saygıyla anıyorum” diyerek sonlandırdı.
ANKARA