Yok hükmüne alınan herkes ve her şey suça ve cezaya hedef olur. Gündelik yaşam içinde o kadar çok tekrarı olur ki bu hüküm, cazibe dahi yaratır. Burada kötülüğün inşa edilmiş cazibesi, vazgeçilmez konforu var. Her gelip oturan idmanıyla tekrarını yineler. Profesyonel kötülük yoktur, deneyimi birikmiş, organize edilmiş kötülük vardır. Uluslararası bir mevzu varsa, işte orada örgütlü bir kötülük deneyimi de vardır.
Denilebilir ki bir devletin varlığı kadar tecrübesi vardır. Yine aynı şekilde devletsizlerin de bir o kadar devrettiği vardır. Yarışır böyle, bir tarih yazımı var çünkü ufukta. Devletlerarası kara atlaslarda sınırın ve zulmün kadar yer kaplarsın. Bu bir arena, bir anlaşma. Var gücüyle yeniden zulmünü tazeleyen devletler hep en önde. Burası o kadar ve öyle, şimdilik.
1993’te devlete bağlı bir çete 7 Kürdü evinden alıp öldürür, sonra da köyü yakar. Bu olay kayıtlara geçen 4 bin beş yüze yakın Kürt köyünün yakılma serüveninden sadece biridir. Hasbelkader devlet barışayım derken yargı da bir davayı gündeme alma kararı verir. Bilen bilir, o dönemin modasıdır. Tabi devlete göre işleyen yargı, devletin ‘dur’ dediği yerde durmasını hukuka giydirmesini de bilir. 1993’te öldürülen köylüler için bir soruşturma hayata geçer. Şimdi o soruşturma takibe, insan haklarına, hukuka değmeyen bir dava.
Mardin Dargeçit’e bağlı Çelik köyünde yedi insan 3 Temmuz 1993’te “PKK’li” denilerek katlediliyor. Katledilmekle de kalmazlar. Bugünlerde olduğu gibi ölü Kürt bile bir tehdit. Bunu bilen devlete bağlı çete Ahmet Kavakçıoğlu, Mehmet Kavaçıoğlu, Alaattin Acar, Fahrettin Acar, Mahmut Erol, Süleyman Erol ve Zülfer Akkurt’u öldürür ve ardından yakar.
2013’te Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı dönemin Dargeçit İlçe Jandarma Komutanı Ali Tapan hakkında başlatıp Dargeçit Cumhuriyet Başsavcılığınca sürdürülen soruşturmada 7 yıl sonra “kovuşturmaya yer olmadığı” kararı verir. Çelik köyüne baskın yapan askerler tarafından “PKK’li” denilerek öldürülen ve sonra kişilerin yakınları, JİTEM tarafından 90’lı yıllarda işlenen cinayetlere dair soruşturmalar başlatılması üzerine 1 Kasım 2013’te Özel Yetkili Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvuruda bulunur. Hasbelkader hukuk hasbelkader bir yüzleşme yapabilir. Rövanş bazen karışık bir anda tekabül eder. Talimatlı hukuk tedbir için karar da verebilir. Burası Türkiye, her karar kararsız olmaya teşne.
Bu başvurular doğrultusunda dönemin Dargeçit İlçe Jandarma Komutanı Ali Tapan hakkında “Birden fazla kişiyi kasten öldürme” suçu kapsamında başlatılan soruşturma dosyası, özel yetkili mahkeme ve savcılıkların kaldırılması ile 2014’te Dargeçit Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderiliyor. Tapan’ın ifadesini alan Dargeçit Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma sonucunda kovuşturmaya yer olmadığına hükmediyor.
Tapan hakkında daha önce “FETÖ tarafından 2009’da Ergenekon’a üye olmak, örgütte aktif olarak görev yapmak iddiaları ile soruşturma başlatıldığı” değerlendirmesinde bulunan başsavcılık, öldürülen kişileri ise “PKK’li milisler” olarak tanımlayıp, yakınlarının ifadelerinin soyut olduğunu savundu. Yakınlarını kaybeden insanların şahitliği havada püf, yani soyut. Köyün haritadan yakılarak yok edilmesi de soyut. Hukuk çıkmazında sanatsal göndermeler devri. Talimat neyse o, mağduriyet çalınıp kanıt olur, iddia zafer diye hukuksal yargı olur.
İnsanlığa karşı suç kavramı 2005’te Türkiye’de yürürlüğe girdi. Bu nedenle başsavcılık, “İnsanlığa karşı suç kavramının yürürlüğe giriş tarihinin 1 Haziran 2005 olduğu kanunilik ilkesine göre işlendiği zaman kanuna göre suç oluşturmayan bir fiil için kimseye ceza verilemeyeceği ve güvenlik tedbirleri uygulanamayacağı” savunmasında bulunuyor. 7 kişinin öldürüldüğünü bilen devlet 6 yıl yerinde sayarken geçen gün dosyayı meşgule değmez görüp kapattı.
Örneğin baraj diyoruz, ekolojik ve tarihi tahribat diyoruz. Evet, buraya kadar doğru. Bazı suç adresleri de bundan nasibini alıyor. Dargeçit’in Çelik köyünde olduğu gibi. Bu köy 7 kişinin katledilip yakıldığı yer. 1993’ten beri fail belli olmasına rağmen delillerin karartılması için burası bir barajın altına gömüldü. Bu baraj, 12 bin yıllık tarihi Hasankeyf’in sular altında kaldığı ve adına Ilısu Barajı denilen yer. Suç mahalli baraj altında bırakıldı. Suç ve delil suya boğuldu. Devlet bu, yargıyı da zanlıyı da suda yüzdürüp boğar. Alışkanlık ve tecrübe kendini unutturmaz. Yedi insan katledildi. Biz biliyoruz. Bilenler nereye gömülür? Bilenler biter mi? Kendinden emin bir cevaptır: Nırç. Bilenler unutur mu? Nırç, nırç, nırç.