Ya tuz kokarsa deyimi vardır. Tuz kokmayı ve çürümeyi engelleyen bir maddedir. Tuz kokarsa her şey kokmuş demektir. Adalet de toplumsal yaşamda tuz gibi her türlü kokuya ve çürümüşlüğe çaredir. Dolayısıyla adalet kokarsa orada toplumdan, toplumsal yaşamdan geriye bir şey kalmaz. Bu nedenle adalet her türlü yaşamın orta direğidir. Şimdi Türkiye’de bu orta direk çökmüştür. Bu aslında toplumun çürümesi, bitmesidir. Adaletin çöktüğü yerde kafası, eli, ayağı olan canlılar olsa da insanlık kalmamıştır. Çünkü insanı insan, toplumu toplum yapan temel değer adalettir. Türkiye’de mumla arasan bulunmuyor. Faşist Almanya’da bile Berlin’de yargıçlar, yani adalet varmış, deyimi siyasal ve toplumsal literatüre yerleşmiştir. Türkiye’de yargıçla var, diyecek bir durum kalmamıştır. Bu durum insanlığın dibe vurmasıdır. Dibe vurma her zaman yukarı çıkma, yani isyan gerekçesi olarak görülür. Gerçekten de Türkiye’de mevcut iktidara isyan etmemek için tek bir neden kalmamıştır. Ya da bu duruma isyan edilmeyecekse neye isyan edilecektir? Gelinen noktada artık yeter demek dışında bir sözün anlamı yoktur.
Geçen haftaki makalemizde değerli hukukçu Turgut Kazan’ın anayasasızlık belirlemesine vurgu yapmıştık. Gerçekten de Türkiye’de ne anayasa, ne de anayasal düzen kalmıştır. Ceza hukukunun meşhur deyimiyle anayasa ilga edilmiştir. Bilindiği gibi en büyük suçlardan biri anayasayı ilga etmektir. Bunu kim yapmıştır? Seçimle cumhurbaşkanı olduğu söylenen Tayyip Erdoğan. Zaten bir zamanlar asker ve polise mevzuata, yani yasaya takılmayın, demişti. Bunu en fazla kendisi yapmış, anayasa ve yasalara takılmayan bir yönetim sistemi kurmuştur. Anayasa artık anayasasızlığı örtmek için kullanılan kara kaplı kitaptan başka bir şey değildir.
Şu anda hiçbir toplumsal kesimi, farklı çevreyi, bireyi ve topluluğu olumlu ya da olumsuz etkilemeyecek bazı genel geçer yasa ve yönetmelik maddeleri dışında anayasayı gerçek anayasa, yasayı gerçek yasa yapan hiçbir maddenin, fıkranın, bendin, cümlenin mevcut iktidar için bir bağlayıcılığı ve anlamı yoktur. Artık yasa ve tüzük o anda uygulanandır. Bırakalım siyasetçileri ya da başka kesimleri, artık yargıçlar, savcılar yasalara uymuyor. Yasaya göre karar vermiyor. Birilerinin eline ve gözüne bakılarak karar veriliyor. Artık gözü kapalı, karşısındakinin kim olduğunu bilmeden karar veren ve adalet dağıtan bir adalet gerçeği yoktur.
Anayasasızlık Türkiye’nin ana yasası haline gelmiştir. Artık hiç kimse hangi durumda ne olacağını bilmiyor. Hukuk fakültelerinde öğretilen en basit cümle hiçbir vatandaşın bunun suç olduğunu bilmiyorum, diyemeyeceğidir. Bunun diğer anlamı ise her vatandaş açısından neyin suç olup olmadığı önceden bellidir, ilkesinin varlığıdır. Şimdi suç olmayan bir şey hemen suç haline getiriliyor. Bu artık istisna olmaktan çıkmış, bu iktidarın ve onun adalet sisteminde genel bir kural haline gelmiş.
Türkiye’de mevcut anayasa demokratik değildir. Baskıcı bir düzeni öngörüyor. 12 Eylül anayasasının yamalı halidir. On yıllardır her toplumsal kesim bu anayasanın değiştirilmesini istiyordu. Hatta toplumun temel mutabakat olduğu konu bu anayasanın değişmesiydi. Çünkü bir darbe anayasasıydı. Faşist bir iktidarın yaptığı anayasaydı. Ama yine de herkesi bağlayacak bir metindi. Şimdi böyle bir anayasa da yok. Hatta denize düşen yılana sarılır misali insanlar bu anayasa uygulansın diyorlar. AKP-MHP iktidarı en kötü anayasa anayasasızlıktan iyiymiş, dedirtti. İşte bu iktidar da Türkiye tarihine böyle geçecek, zemzem suyuna işeyen zat gibi.
Her gün Kürt şehirlerinde onlarca insan tutuklanıyor. Peki suçları ne? Tek suçları mevcut anayasaya göre hareket etmek. Onlar anayasaya uyarak kurumlar açmışlar. Anayasaya göre bir yere üye olmuşlar. Şimdi bir anayasa varmış gibi düşünerek hareket ettikleri için tutuklanıyorlar. Tutuklananların %95’ini hiçbir anayasa ve yasaya göre suç kategorisine göre koyamazlar. İşte Hilkat Garibesi bu. Anayasaya göre davran ama sonra suçlu ol! Herhalde Turgut Kazan’ın anayasasızlık düzeni var, dediği bu olmalı.
Böyle bir düzen de olabilir! Ama hiç değilse böyle bir anayasa yok diye ilan etsinler. Türkiye’de düşünce ve örgütlenme özgürlüğü yoktur, bir derneğe üye olamazsınız diye açıklamada bulunsunlar. Tüm halk da anayasasızlığı bilsin; varmış sandığı anayasaya göre hareket edip sıkıntılara düşmesin.
Biz tabi ki mevcut Türkiye’nin durumunu tespit etmek ve anlaşılır kılmak için bunları söylüyoruz. Tabi ki hiçbir insan haksızlığa, zulme boyun eğmemelidir. Zulme karşı isyan her kutsal kitapta, her anayasada, her toplumsal ahlak ve vicdanda haktır. Mevcut anayasasızlık da bu hak kullanılarak ortadan kaldırılır; toplumlar anayasasızlığın ve adaletsizliğin olmadığı bir toplumsal düzene kavuşurlar.