Saruhan Oluç, Rojbin Çetin’in köpekli işkenceye maruz kalmasına ilişkin, “Diyarbakır zindanın işkencecisi Esat Oktay Yıldıran’ın ruhu Diyarbakır Emniyetine hakim olmuş” dedi
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, gündeme ilişkin Meclis’te basın toplantısı düzenledi. Oluç, Orhan Doğan’ın ölüm yıldönümü, idam edilişlerinin 95’inci yıldönümü olan ve mezar yerleri halen bilinmeyen Şeyh Said ve arkadaşlarına, Sevil Rojbin Çetin’e yapılan işkenceye, kıdem tazminatına, baroların yapısının değiştirilmek istenmesine ve eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün “parti devleti” açıklaması ve ekonomiye dair yorumlarına ilişkin konuştu.
Orhan Doğan ve Şeyh Said
Orhan Doğan’ın ölüm yıldönümü olduğunu anımsatarak, “Hem Orhan Doğan’a hem de bütün hayatını yitirmiş olanlara halkımıza verdiğimiz barış, demokrasi mücadelesini başarıyla sonuçlandıracağımızı sözümüzü bir kez daha bu anmada dile getiriyorum. Halkımıza verdiğimiz barış mücadelesini sürdüreceğiz” dedi. İdam edilişlerinin 95’inci yıldönümü olan ve mezar yerleri halen bilinmeyen Şeyh Said ve arkadaşlarını da anan Oluç, “O günden bu yana mezarları hala nerededir bilinmiyor, bu talebi bir kez daha dile getiriyoruz. Tarihimizle yüzleşmek zorundayız” diye belirtti.
Oluç’un konuşmasının satır başları şöyle:
“HDP Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu üyesi ve önceki dönem Edremit Belediyesi Eşbaşkanı Sevil Rojbin Çetin’in köpekli işkence yöntemi, bu Türkiye’de ilk kez karşı karşıya kaldığımız bir olay değil. Eski dönemleri hatırlarsak, 1980 Darbesi sonrasında özellikle Diyarbakır zindanlarında Esat Oktay Yıldıran adı herkesin malumudur. Onun köpeği ‘Co’ vardır, o da herkesin malumudur. Üstüne filmler bile yapıldı. Esat Oktay Yıldıran, köpeği ‘Co’ ile zindandaki tutsaklara ağır işkenceler yapıyordu. Bugün yeniden o anlayışın hortladığını görüyoruz. Yeniden bu uygulamaların bir yöntem olarak seçildiğini görüyoruz.”
Valiliğin açıklamaları
“Olayın sorumluları hakkında bir hukuk devleti olursa, hukukun üstünlüğü geçerli olsa, yapılması gereken bellidir. Olayın sorumluları hakkında soruşturma açılır. Görevi kötüye kullanmak suçundan bu kişilere görevden el çektirilir ve hukuki işler devam eder. Fakat Diyarbakır Valiliği ne yaptı? Valilik bu işkenceyi yapanları koruyacak ve aklayacak bir senaryo yaratma uğraşına girdi. Ve bir açıklama yaptı. Açıklamanın hangi cümlesini okursanız okuyun, tam bir kepazelik ile karşı karşıyayız. İddiaların ortaya çıktığı ilk andan beri maalesef bir soruşturma başlatmadı ve tam tersine bunu yapanları koruma ve kollama çabasına girdi.”
“Diyarbakır Valiliği, işkencecileri aklamayı kendisine vazife edinmiş. Her işkence görüntüsünden sonra onları aklayacak ve daha kötüsü de onları cesaretlendirecek açıklamalar yapmayı kendine görev edinmiş. Neden köpek kullanılıyor ev içinde gözaltına alınmaya gidildiğin de? Şimdi söyleyince kızıyorlar ama Diyarbakır zindanın işkencecisi Esat Oktay Yıldıran’ın ruhu Diyarbakır Emniyetine hakim olmuş, sadece oraya değil, belli ki bu işi teşvik eden yürütme kademelerine de hakim olmuş durumda. Maalesef köpeği Co’nun ruhu da. Şimdi şunu hatırlatayım, Diyarbakır zindanında Esat Oktay Yıldıran’ın 1980’den sonra yaptığı o ağır işkenceler, o insanlık suçları insanları hakları için mücadele etme konusunda hiç yıldırmadı. Şimdi sizin yaptıklarınız hiç yıldırmayacaktır. Yapılan işkencenin sorumlularının yargılanması için konunun takipçisi olacağız. Hem işkenceyi yapanlar hem de Diyarbakır Valiliği hakkında suç duyurusunda bulunacağız.”
Bakanlığa çağrı
“İşkence insanlık suçudur. İşkence yapanları cezasızlıkla ödüllendirilecek adımlar atılmamalı. Bu iktidar işkenceye sıfır tolerans diyor ama o sıfırı düşmüş durumda. Bu iktidar işkenceye tolerans gösteriyor. Çok açık ve net. Eğer bu soruşturmalar yapılmazsa daha önce yapılan işkence vakalarını da hatırlatıyoruz, Diyarbakır ve Urfa’da olan işkence vakalarını da hatırlatıyoruz, eğer işkenceye tolerans gösterdikleri, eğer soruşturma açılmazsa bu çok ve net bir biçimde ortadadır.”
Baro yapısında değişiklik
“Barolar makul avukat, makul baro yaratma projesine itiraz ediyor. Eleştirilerini dile getiriyorlar. Yarın Türkiye’nin çeşitli illerinde baroların savunma yürüyüşleri olacak. Bu savunma yürüyüşlerinde herhangi bir provokasyona yol açılmaması iktidarın elindedir. İktidara çağrıda bulunuyoruz savunma hakkını kullanan ve savunan insanlara herhangi bir saldırının olmaması için gereken önlemleri alın, avukatların baroların ve baro üyelerinin özgürce eleştiri düşüncelerini ifade etme toplantı ve gösteri yapma hakkını sağlayın. Aksi takdirde alacağınız her adım yargıda var olan büyük usulsüzlüklerinin ve tuz kokma sürecinin yeni aşamasını getirecektir.”
Kıdem tazminatı
“Kıdem tazminatı işçilerin emekçilerin alın teriyle elde ettikleri bir haktır ve uzun süredir kullandıkları bir haktır. Kıdem tazminatı konusunda sendikalar olduğu gibi bizler de son derece hassasız. Bu konuda atılacak olan hiçbir adımın işçiler emekçiler aleyhine olmaması gerektiği konusundaki fikrimiz ve tutumumuz nettir. Sendikaların taleplerinin çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Tartışmalarını izliyoruz. İktidarı da uyarıyoruz işçilerin hakkı olan kıdem tazminatını gasp etmeye çalışmak kabul edilemez. Ne siyasi olarak ne insanı olarak ne ahlaki olarak kabul edilebilecek bir şey değildi. İşçiler kıdem tazminatı elde etmek için canlarını ortaya koyarak çalışıyorlar.”
Gül’ün açıklamaları
Oluç, eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün “parti devleti” açıklaması ve ekonomiye dair yorumlarını da değerlendirdi. Oluç, şunları söyledi: “Birçok uygulamanın parti devleti uygulaması olduğunu görüyoruz ve söylüyoruz da. Maalesef daha önce ifade ettik Türkiye tarihinde bir kez daha parti devleti uygulamaları gündeme gelmiştir. Yıllar sonra Türkiye hem halk hem toplum parti devleti uygulamaları ile karşı karşıya kalmıştır. Bakın valiler adeta AKP il başkanları gibi davranmaktadır. Kaymakamlar AKP’nin ilçe başkanı gibi davranmaktadır. Yürütmenin başı Cumhurbaşkanı sıfatı ile aynı zamanda AKP başkanıdır. Yani yürütmenin başı yasama ve yargıyı tahakkümü altında tutarken bunu bir parti genel başkanı olarak yapmaktadır. Yargıya atamaları yaparken bir partinin genel başkanı olarak bunları yapıyor. Kanun tekliflerini torbalar şeklinde gönderirken bir parti genel başkanı olarak yapmaktadır. Parti devleti uygulamaları parti ile devletin örtüşmesi uygulamaları demokrasi açısından, hukukun üstünlüğü açısından kabul edilebilir değildir. O nedenle bu yöndeki eleştirler doğrudur. Biz de bu konudaki sistem eleştirilerimizi, yani Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi’nin bir ucube olan sisteminin mutlaka tartışılarak güçlendirilmiş bir parlamenter sistem olarak değiştirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.”
ANKARA