Hükümet, kıdem tazminatını ‘Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi’ planıyla aşmayı hedefliyor. Yürürlükteki 30 günlük kıdem tazminatı payını ikiye bölüyor. Bu parçanın 11 günlük kısmını kendi nakit ihtiyacı için bir fonda toplamayı amaçlıyor
Hüseyin Deniz
AKP hükümeti, 2019’dan bu yana süren ve pandemi ile derinleşen ekonomik krize karşı yeni bir cephe açtı. Bu cephenin temel meselesi nakit para ve muazzam bir artış gösteren, işsizlik sorunu. Kısmi işsizlik ödeneğinin de sona ereceği temmuz ayı ile problemin can yakar hale gelmesinden duyulan endişe seslendirilmeye başlandı. Son yıllarda hızla artan yabancı işçi sayısı, yükselişe geçen işsizlikle çakışırken sendikaları baskı altına alarak örgütlenmeyi zayıflatmak kadar, var olan kazanılmış hakların budanması, ücret düzeylerinin daha da aşağıya çekilmesi gibi birtakım sonuçları barındırıyor. Kısmi çalışmanın da son bulacağı Temmuz 2020 ile işsiz sayısında beklenmedik bir yükseliş kapıda. Bu süreçte Kürt meselesini şiddetle çözme yöntemi, Suriye ardından da Libya savaşına dahil olmanın yol açtığı kurşuni hava içinde AKP iktidarı, “İstihdam Kalkanı Paketi”yle ortaya çıktı. Hükümete göre bu paket işsizliğe çare olacak, emekli rahat edecek! Ancak diğer taraftan bu paket, 17 yıllık AKP iktidarında şimdiye kadar istihdamı koruyacak bir şey yapılmamış olduğu anlamı da taşıyor. İçinden tavşan çıkma ihtimali yüksek paketin bir ayağını ise “kıdem tazminatı”nın değiştirilmesi oluşturuyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tamamlayıcı emeklilik sigortası ile aynı zamanda ilave emeklilik desteği alınabilmesini de sağlayacağız. Böylece çalışanlarımız emeklilikte daha da rahat edecekler” kadar iddialı konuşuyor. Devamında, “Türkiye’nin istihdam kalkanını hızlıca devreye aldıktan sonra tamamlayıcı emeklilik sistemini de 2022’de yürürlüğe sokacağız” dedi. Bu durumda emekçileri neden şimdiye kadar rahat ettirilmediği sorusu gündeme geliyor.
Peki, emekçiler ne diyor? Kıdem tazminatına dokunulmasına karşı. İşçi cephesinde kıdem tazminatı, bir nevi iş ve yaşam güvencesi. Yani iktidar gibi düşünmüyor. En son 1 Mayıs 2019’a damgasını kıdem tazminatının değiştirilmesine yönelik tepkiler ile erken yaşta emeklilik meselesi vurdu. Birçok kentte yapılan kutlamalarda işçiler tepkisini özet bir cümle ile “Kıdemime dokunma” diyerek dile getirdi.
İlk büyük yontma askeri darbe ile geldi
Bugün olduğu gibi olağanüstü durumların yaşandığı her dönemde, işçiler bir hak gaspına maruz kalmışlardır. En iyi bilinen örneklerinden biri 12 Eylül 1980 askeri darbe dönemidir. Sendikal hareketi bir silindir gibi ezip geçen beşli yönetim idaresi, işçi ve emekçilerin büyük bedeller karşılığı elde ettikleri kazanımlarına el koydu. Bunlardan biri de kıdem tazminatı oldu.
17 Ekim 1980’de yapılan düzenlemeyle işçilerin çalıştıkları her yıl için alabilecekleri kıdem tazminatı bir aylık ücretin 7.5 katıyla sınırlandırılıyordu. Yasanın yürürlüğe giriş tarihi 12 Eylül 1980 olarak kabul ediliyor, bu tarihte kıdem tazminatı almış olanların da yasanın getirdiği sınırlamaya tabi olması ve sınırlamanın üzerinde aldıkları tazminatın vergisini ödemeleri öngörülüyordu.
Yasa kıdem tazminatının ancak emeklilik, askerlik ve haklı bir nedene dayanmayan iş akdi fesihlerinde ödenebileceği hükmüne getiriyordu.
Oysa önceki uygulamada iş akdinin feshi ahlaki fesih, istifa gibi hallerde toplu sözleşmelere konuluş hükümlerle işçiler kıdem tazminatı alabiliyordu.
Yasa buna son verirken, kıdem tazminatı ödenmeyecek durumları genişletiyordu.
Deyim yerindeyse işçi işveren karşısında gayriihtiyari yere tükürse işverence hakaret sayılıp tazminatsız işten atma imkanı doğuruyordu. Yasa bununla da kalmıyor özellikle kamu kuruluşlarının yöneticilerini bu konularda duyarlı davranmaları konusunda sorumluluk altına sokuyordu.
Bu düzenleme özellikle de tekelci sermaye için nefes aldırıcıydı.
(Mustafa Sönmez. Özal Ekonomisi ve İşçi Hakları. Belge Yayınları. 1984. s. 93-96)
Kıdem tazminatının ilk ortaya çıkışı
Kıdem tazminatı 1800’lerin sonlarında gündeme gelmiştir. Ancak ilk ve ne zaman, nasıl başladığı tam bilinmiyor. Fransa’da 1870 ve 1880’lerde demiryolu sektöründe yaşanan büyük çaplı işten çıkarmalarda işverenlerin tazminat ödemesine yönelik ilk yargı kararları kıdem tazminatının ilk örneklerinden sayılabilir. Bilinen ilk kıdem tazminatı 1889 yılında Almanya’da Carl Zeiss fabrikalarında uygulanmış. Firma bazlı kıdem tazminatı uygulamaları yasal düzenlemeler öncesinde görülmüştür. Birinci Dünya Savaşı’nın ardından Uluslararası Çalışma Örgütü ILO’nun da etkisiyle Avrupa’da kıdem tazminatı uygulamaları yaygınlaşmaya başlamıştır. Edinilen bilgilere göre, uygulama 1929 krizi döneminde yerleşmeye başlamış. Almanya’da 1927 yılında 12 milyon işçinin kıdem tazminatı hakkı tanındığı toplu iş sözleşmeleri kapsamında yer aldığı biliniyor. Kısa bir süre sonra ILO, 1932 yılında işçilere kıdem tazminatı ödenmesi yönünde bir rapor hazırladı. 1940 yılına gelindiğinde 40’a yakın ülkede ihbar öneli ve kıdem tazminatı hakkını tanıyan yasal düzenlemeler dikkat çekmektedir.
Bu durum asıl olarak toplumsal mücadelenin bir sonucu olarak ortaya çıkmakla birlikte Sovyetlerin kurulması, ardından faşizmin Kızıl Ordu tarafından Moskova önlerinde devrilmesi, Batı’da sosyal devlet anlayışının gelişmesini tetiklemiştir. Bunun sonucu olarak kıdem tazminatına dair düzenlemeler dünyada hızla yaygınlık kazanmıştır.Kıdem tazminatı yıllardır hedeftePeki, AKP iktidarı neden kıdem tazminatı sistemini değiştirmek istiyor? Bu AKP’nin ilk kez yaptığı bir şey değil. Sadece AKP hükümetine özgü olan bir durum da değildir, tek başına iktidara gelen bütün hükümetler döneminde bu girişimler yaşanmış.
Kıdem tazminatlarının tasfiyesine ilişkin ilk tartışmalar 15 Şubat 1954 günlü toplanan 2. Çalışma Meclisi’ne kadar uzanıyor. DP’nin ezici bir çoğunlukla iktidara geldiği yıl.
1970’li yıllar
12 Mart darbesinin yaşandığı, sağ hükümetler ile teknokrat hükümetlerin işbaşında olduğu 70’li yıllarda da kıdem tazminatını değiştirme girişimleri yaşandı. Birçok iş yerinde kıdem tazminatları grev, direniş ve işten atılma nedeni oldu. Örneğin Yün Teks San. Fabrikası’nca işten çıkarılan ve kıdem tazminatları konusunda işverenle sendikanın anlaştıklarını ileri süren 200 işçi Teksif Topkapı Şubesi’ni işgal ederek yöneticilerini rehin aldı. Şark Sanayi Tekstil Fabrikası’nda çalışan bin 300 işçi kıdem ve ihbar tazminatlarını alabilmek için iş yerini işgal ettiler.
Kıdem tazminatı meselesinde dikkat çekici gelişme DİSK’e bağlı Lastik-İş Sendikası ile Uniroyal işvereni arasında yaşandı. Sakarya İş Mahkemesi’nin kıdem tazminatının hesaplanması konusundaki kararını temyiz eden Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, kıdem tazminatı günlük asgari ücretin 30 günlük tutarının 7.5 katından fazla olamaz” kararını aldı. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi bu konuda aldığı kararında “30 günlük sürenin hizmet akitleri veya toplu iş sözleşmesi ile işçi lehine değiştirilebileceğine dair hüküm ancak bu sınır içinde geçerlidir” diyerek, toplu sözleşmeler yoluyla 30 günün üstünde kıdem tazminatı almaya hak kazanan işçilerin kıdem tazminatları hesaplanırken, gün sayısının göz önünde tutulacağını fakat asgari ücretin üzerinde fazla miktarı bu hesaplamaya dahil edilmeyeceğini karara bağladı.
Toplu sözleşme uzmanları Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin kararını şöyle bir örnekle açıkladı: “Bir işçi 10 yıldır aynı işyerinde çalışmakta ve günlük ücreti toplu sözleşme ile 100 liraya, kıdem tazminatı ise 40 güne çıkarılmış olsun.
Burada kıdem tazminatı hesabı şöyle oluyor:
Yıl x Kıdem tazminatına esas tutularak gün sayısı x günlük ücret.
10x40x100=40,000. – lira.
Oysa yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin yeni kararına göre, aynı işçinin kıdem tazminatı şöyle hesaplanıyor:
60x40x7.5=18.000. – lira
Görüldüğü gibi işçinin 100 lira olan günlük ücreti ve çalıştığı 10 yıl göz önüne alınmamıştır.
Başka bir deyişle İş Kanunu’na göre 30 gün olan kıdem tazminatına uygun olarak bir işçi 8 yıl ve daha fazla çalıştığı sürece, kıdem tazminatı açısından zararlı çıkmaktadır. Bu işçinin kıdem tazminatının tavanı 13 bin 500 lira olarak saptanmış bulunmaktadır.
Aylık asgari ücret x 7.5= 13.500
Kaynak: (Politika. 30.8.1976) Özkan, Sevgi- Abdullah. Türkiye İşçi Sınıfı Yıllığı, 1976. Gözlem Yayınları 1976. s. 237-238.
1 Mayıs 2019: Kıdemime dokunma
Son birkaç yıldır işçi sınıfını diken üstünde tutan kıdem tazminatı meselesi hem 2017 hem de 2019 1 Mayıs kutlamalarına damgasını vurmasıyla hafızalarda. Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay, İzmit’teki 2019 1 Mayıs kutlamasında, kürsüde yaptığı konuşmada çalışma yaşamındaki sorunlara dikkat çekti. Atalay konuşmasının önemli bir bölümünü reform paketiyle gündeme getirilen kıdem tazminatı fonuna ayırdı.
Atalay, “Kıdem ile ilgili olumsuz bir çalışma yapmayın. Kıdemle ilgili nokta kadar geriye gidecek bir çalışma yapmayın. Kıdem bizim kızımızın çeyiz parası, oğlumuzun düğün parası. Kıdem bizim nefes almamızı sağlıyor, duymamızı sağlıyor. Kıdem bizim görmemizi sağlıyor. Kıdemle ilgili 17 milyon çalışan var. Bu ülkede kıdemle ilgili olan insan sayısı 40 milyon. Bu ülkenin yarısıyız. Buradan bir daha sesleniyorum. Kıdemin nokta kadar geri gidişini aklınıza getirmeyin. Mevcut yapıya nokta kadar dokundurmayız” diye konuşmuştu. Türk-İş, 24 Haziran 2020’de yaptığı açıklamada kıdem tazminatına dokunulursa genel greve gidilecek uyarısında bulundu.
YARIN DEVAM EDECEK…