OMCT, İHD, SOHRAM, TOHAV ve TİHV, 26 Haziran “İşkenceye Karşı Mücadele ve İşkence Görenlerle Dayanışma Günü” kapsamında ortak açıklama yaptı.
Dünya İşkence Karşıtı Örgütü (OMCT), İnsan Hakları Derneği (İHD), Sosyal Hizmet Rehabilitasyon ve Adaptasyon Merkezi (SOHRAM), Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı (TOHAV), Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) 26 Haziran “İşkenceye Karşı Mücadele ve İşkence Görenlerle Dayanışma Günü” nedeniyle ortak yazılı açıklama yaptı.
“Yeniden başlatma tuşuna basmak: Türkiye’de işkenceye karşı sıfır tolerans politikasına dair 10 ölçüt” başlıklı açıklamada hiçbir şeyin, ceza yargılaması sistemi ve işkencenin önlenmesi ile ilgili problemleri koronavirüsün ortaya çıkardığı netlikte çıkaramadığına işaret edildi.
Salgının, işkencenin ortadan kaldırılmasına ilişkin politikaların ve uygulamaların tüm eksikliklerini; aynı zamanda insan hakları savunucularının on yıllardır tekrar tekrar uyardığı ceza yargılaması alanına yeterince bütçe ayrılmamış ve ihmal edilmiş olma durumunu da açığa çıkardığı ifade edilen açıklamada, “Pandemi yeni bir başlangıç yapmak ve hakları öncelikli kılmak, krizin üstesinden gelindiğinde gerçek değişimi sağlamak için bir olanak da olabilir” denildi.
Cezasızlık sorunu
Açıklamada, Türkiye’deki işkence ve kötü muameleye ilişkin düzgün işleyen kurumsal ve hukuki güvencelerin tesis edilmesi için hukuki ve kurumsal çerçeve ile uygulamaya ilişkin ciddi ilerlemelere ihtiyaç duyulduğu ifade edilerek, yaşananlar şöyle sıralandı: “Ancak, Türkiye’nin Güneydoğusunda güvenlik operasyonları tekrar daha yoğun bir şekilde başladıktan ve 2016’daki darbe girişiminin ardından uygulanan sokağa çıkma yasakları, olağanüstü hal gibi çok sayıda geriletici önlem uygulanmıştır: Bazı kanunlar ve kararnameler kabul edilmiştir ki bunlar cezasızlıkla mücadele ve temel insan haklarının güvence altına alınması bakımından ciddi gerileme olarak değerlendirilmektedir. Darbe girişiminin ardından cezaevinde bulunan kişi sayısında çok büyük bir artış yaşanmıştır.”
İşkence ile mücadele
Yargısal koruma ve adil yargılanma hakkının ciddi riskler altına girdiğinin altı çizilen açıklamada, “Son birkaç yıllık sürede Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi İşkenceyi Önleme Komitesi, BM İşkence Özel Raportörü ve Sonuç Gözlemlerinde BM İşkence Karşıtı Komite gibi uluslararası insan hakları organları Türkiye’nin uluslararası insan hakları yükümlülüklerini yerine getirmedeki eksikliklerine dair kaygılarını açıklamış ve ülkeye çok sayıda tavsiyede bulunmuştur. Dini, etnik ve cinsel kimlik bakımından azınlık olan kesimlerle ilgili süregiden problemler nedeniyle Türkiye’deki insan hakları ile ilgili meseleler tarihsel olarak şüphesiz oldukça karmaşık bir bağlamdadır; ayrıca son 60 yılda yaşanan çeşitli askeri darbeler bulunmaktadır. Dahası, on yıllardır ağırlıklı olarak Doğu’daki illerde Kürt militanlara karşı yürütülen, çok sayıda yargısız infaz, işkence ve kötü muamele ve yüksek sayıda sivil kaybın kaydedildiği askeri operasyonlar söz konusudur. İşkencenin tekrardan gündeme alınması için yeniden başlatma tuşuna basma, işkence ile mücadelenin yenilenmesi yaşamsal öneme sahiptir ve bu durum, aşağıdaki Türkiye’de işkenceye sıfır tolerans politikası için 10 ölçütü takip edilerek, ülkede hukukun üstünlüğüne ilişkin daha geniş bir reform yapılmasında köşe taşı olacaktır” denildi.
Açıklamada son olarak takip edilmesi gereken 10 ölçüt şöyle sıralandı:
“1. Cezasızlıkla mücadele her türlü işkence karşıtı stratejinin turnusol testidir: işkence ile mücadeleye, mensubiyetleri ne olursa olsun mağdurların durumunu kabul etmeye ve işkence, diğer zalimane, insanlık dışı veya küçük düşürücü muameleyi teşvik edici unsurların ortadan kaldırılmasına yönelik yeniden taahhütte bulunmak.
2. BM İşkenceye Karşı Sözleşme ve İstanbul Protokolü uyarınca işkence vakalarına ilişkin bağımsız, tüm yönlerini ele alan ve hızlı bir soruşturma ve belgeleme gerçekleştirilmesini güvence almak.
3. Güçlendirilmiş usul güvenceleri ile işkencenin etkili bir şekilde soruşturulmasını sağlamak ve hakların koruyucusu olan bağımsız yargıyı yeniden tesis etmek.
4. Mağdurların, ailelerinin ve tanıkların her türlü baskıdan korunması ve işkence karşıtı aktörlerin işkence karşıtı hakkı savunması için alan oluşturmak
5. COVID-19’dan ders çıkarmak: hapishanelerdeki kalabalığın BM Mandela Kuralları uyarınca kalıcı ve insani koşular temelinde önlenmesi.
6. Uzun gözaltı süreleri ve resmi gözaltı kaydının geciktirilmesinden uzak durmak ve avukata derhal erişim sağlamak
7. Sağlık bakım ve doktora erişim hakkını güvence altına almak ve işkence, kötü muamele mağdurlarına yönelik mağdur odaklı yaklaşıma dayalı olarak bütüncül bir rehabilitasyon hizmeti sunmak.
8. İtirafa dayalı soruşturma pratiğini gözden geçirmek ve işkence, zalimane, insanlık dışı veya küçük düşürücü yöntemlerle elde edilen hiçbir bilginin yasal prosedürlere olumsuz etki etmeyeceğini güvence altına alan bir yargı reformu gerçekleştirmek
9. Şeffaflık gizlilikten üstündür: Kişilerin özgürlüğünden mahrum bırakıldıklarında tutuldukları yerlerin sivil toplumun katılımıyla uygulanabilir ve sistematik bir şekilde izlenmesini sağlamak, sivil toplumun faaliyetlerini baskı ve eziyet görmediği bir şekilde yürüttüğü bir alanı garanti etmek.
10. Demokratik bir toplumun gerekliliği olan çoğulculuk, farklılık prensiplerinin geliştirmek, kırılgan olan kişi ve grupları işkenceye karşı korumak, ulusal, dini ve cinsel azınlık grupları ve mülteciler gibi kırılgan gruplara yönelik nefret söyleminden uzak durmak.”
HABER MERKEZİ