Yaşanan onca hengamenin arasında bazı olaylar ya yeterince haber olmuyor ya da hemen gündemden düşüyor. Sonra da hiç yaşanmamış gibi unutuyoruz.
Şırnak’ta yaşadıkları baskılar sonucu doğup büyüdükleri toprakları terk etmek zorunda kalan Keldani-Süryanilerin son temsilcisi Hurmüz Diril (71) ve eşi Şimuni Diril (65), topraklarını en son terk eden Hristiyanlardandı.
Diril çiftinin Şırnak-Beytüşşebap ilçesine bağlı Merge (Kovankaya) köyündeki evleri 1994’te bölgedeki birçok köy gibi yakılıp yıkılıyor. Göç etmek zorunda kalan çift yıllarca İstanbul’da zorluklarla yaşamaya çalışmış. Köye dönme projesiyle 2011 yılında tekrar köylerine geri dönmüşler. Bir süre çadırda yaşayarak yıkık evlerini onarıp yeniden köyde yaşamaya başlamışlar. Bağ bahçe işlerini de yoluna koymaya çalışırken geçen 11 Ocak’ta ortadan kayboluyorlar.
Gazeteci Ahmet Sümbül’ün anlatımına göre: Diril çiftinin çocukları, bu konuyu kuşkulu bularak hem savcılığa hem de askeri yetkililere bildirmiş ancak bir sonuç alamamışlar. Diril çiftinin kaybolmasından sonra İstanbul Keldani Kilisesi papazı olan oğulları Remzi Diril köye gelerek anne ve babasının akıbetini araştırmaya başladı. Ancak yoğun kar nedeniyle arama çalışmalarından bir sonuç çıkmadı.
En son, Diril ailesinin oğlu Kemal Diril tarafından annesi Şimuni Diril’in cenazesi karların erimesinden sonra Merge köyü yakınlarında bir dere kenarında bulundu.
Hurmüz Diril’den ise aradan bunca zaman geçmesine rağmen hâlâ haber yok. Aile, olayın aydınlatılmasını istiyor. Diril ailesi, etkin bir soruşturmanın yürütülüp yürütülmediğini bilmediklerini söylüyor.
***
Bu arada geçen 15 Haziran tarihi Süryani katliamını anma günüydü. 1915’te 300 bin Süryani katledildi. Süryani Ortodoks Kilisesi’nin yüreği sayılan Turabdin bölgesi ateşe verildi. Soykırımda Süryanilerin büyük çoğunluğu yok edildi. Sağ kalanlar ise topraklarını terk etmek zorunda kaldı.
Bugünün Keldani-Süryaniler yüzyıl öncesindeki katliama maruz kalan Süryanilerin torunlarıdır. Bilindiği gibi Sayfo ya da Seyfo diye adlandırılan Süryani katliamı 1915’te dönemin ittihatçı liderleri ve kimi Kürt feodal ağaları işbirliğiyle yapıldı.
Raporlara göre: 1915’te, Süryani dilinde “kılıç” anlamına gelen Sayfo’dan, yani soykırımdan önce Zaz tümüyle bir Süryani köyüydü. Midyat ve çevresinde, yani Turabdin bölgesinde, kimi tümüyle Süryani kimi Süryani-Müslüman Kürt karışık nüfuslu çok sayıda köyden biriydi. Köyde 200 Süryani aile yaşamaktaydı. Süryani nüfus 2000 civarındaydı.
Sayfo’dan sonra bu köyde Süryani kalmamış. Kurtulan çok az sayıda Süryani’nin bir kısmı komşu köylerdeki kiliselere ve Müslüman Kürtlere sığınmış. Komşu köylerden insanlar, kiliseye sığınan Süryaniler içinden, “pazardan hayvan seçer gibi” işlerinde kullanabilecekleri gençleri ve genç kızları alıp götürmüşler. Hayatta kalan bir avuç Zazlı Süryani 1920 civarında köylerine dönüyor. Bugünkü Zazlılar dönenlerin çocuklarıdır.
Hep kültürel bir sindirme ya da kimlik kazandırma çabasında oldu bu devlet. Başkalarının kendisinden farklılıklarını kabul etmemek buna saygı duymamak ve bunu reddetmek üzerine kurdu paradigmalarını. Buna karşı duranları da sindirdi, sürgünlere yolladı, zindanlara attı, imha etti.
***
Bir ülkede ‘öteki’ olmak, insani değerlerden nasibini almamışların hassasiyetinin hazzetmediği ve hazzetmekle kalmayıp her türlü hak ve hukuk dışı muameleyle karşılık verdiği bir realiteye dönüşüyorsa hayat nefes almakta zorlanıyor demektir.
Konuyla ilgilenen Süryaniler; olayın etkili bir şekilde soruşturulmadığını, resmi makamların daha ilk günlerde arama faaliyeti sürdürmediklerini, göstermelik bir fotoğraf verip, haber servis ederek köyden ayrıldıklarını söylüyor.
Diril çifti, rüyalarını süsleyen ve yıllar öncesinde geri dönüş yaptıkları köylerinden kaçırıldılar. Aylar sonra anne Şimuni Diril’in cesedi bulundu. Eşi Hurmüz Diril ise hâlâ kayıp.
Şimuni Diril beni kim öldürdü, Hurmüz Diril beni bulun diyor!
Ve sessizlik devam ediyor.