Geçtiğimiz pazar günü Babalar Günü’ydü. Tüm dünyada Babalar Günü olarak kutlandı. Çocukken Anneler Günü’nü kutladığımızı hatırlarım. Geleneğimizde yoktu ve elbette okulda öğrenmiştik diğer pek çok gün gibi Anneler Günü diye bir gün olduğunu da. Bugünde annelere çiçek verildiğini de okulda öğretmişlerdi. Kolaydı aslında, etrafımızda çiçekten bol bir şey yoktu. Anneler Günü’nün sorumluluğunu bir çiçekle atlatmak mümkündü. Okulda bize verilen ödev gereği çıkar çiçeğimizi bulur, annemize verirdik. Okulda da öğretmenimize, annemize hangi çiçeği verdiğimizi ve çiçeği aldığında annemizin ne kadar sevindiğini anlatınca ödevimizi yapmış olurduk. O kadar çocukla, ev işleriyle baş etmeye çalışan ve Anneler Günü diye bir günden haberi olmayan annemize çiçeği verdiğimizde şaşkın şaşkın yüzümüze baksa da yine de çiçeği elimizden alırdı. Sonra da bir kenara koyup işine devam ederdi. Yani öğretmenimize anlattığımız, annemizin çiçeği aldığında çok sevindiği kısmı yalandı. Yani çocukluğumuzda Anneler Günü diye bir mefhum vardı. Ama Babalar Günü yoktu. Eğitim hayatım boyunca öyle bir günden hiç söz edilmedi. Belli ki, 365 günden birinin “kadın annelere” verilmesi gücüne gitmişti erkek sistemin, “erkek baba”nın da bir günü olmalıydı.
Babalar Günü’nün tarihçesinin Antik Roma’ya kadar uzandığını söyleyen araştırmacılar olsa da bugün kutladığımız Babalar Günü, Kuzey Amerika menşeli bir gün. Babalar Günü resmi olarak 1924 yılında Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Calvin Coolidge’in desteğiyle kutlanır. 1966 yılında ise o dönemin başkanı Lyndon Johnson, her yıl haziran ayının üçüncü pazar gününün Babalar Günü olarak kutlayacağını açıklayan bir bildiri yayınlar. Bir savaş gazisi olan ve eşi öldükten sonra altı çocuğunu tek başına büyüten fedakâr baba William Smart’a adanmış bir gündür. Savaş gazisi ve fedakâr oluşu temel belirleyendir. Yani büyük devlet ve küçük devlet aile için kendini feda etmenin kahramanlık kültü olarak babalığın, dolayısıyla devletin yeniden üretimi için dolaşıma sokulur.
Türkiye’de de Babalar Günü her haziran ayının üçüncü haftası kutlanır. Yazılı ve görsel medyada ve elbette ki artık sosyal medyada iyi, yürekli, fedakâr, koruyan, kollayan babalarla ilgili bolca şey söylenir, yazılır. Babalar Günü deyince benim göz ekranımın önüne bir film karesi gibi yerleşen bir fotoğraf var. Ankara’nın Çubuk ilçesinde Yaşayan Harun Yıldız’ın lise öğrencisi kızı ile çektirdiği fotoğraf. Baba bütün haşmeti ile kızını kollarının altına almış ve objektife öyle bakıyor. Kız biraz ürkek, ama yine de babasına güvendiği belli gözlerinden. Biraz korku ama daha çok güvenle sarılmış babasına. Bir gün kızını alıp şehir dışına götürüyor, yol kenarında duruyor. Kız başına gelecekleri anlıyor olmalı ki kaçmaya çalışıyor. Baba belinde taşıdığı tabancayı çıkarıp iki el ateş edip öldürüyor 17 yaşındaki kızını. Dört çocuğundan tek kızını kaybeden, eşi de cezaevine giren Emine Yıldız, evde taziyeleri kabul ederken, “Benim en kıymetlim, yavrum gitti. Benim ‘canım’ dediğim, canımı aldı. Benim eşim böyle bir adam değil, kötü bir adam değil, 28 senelik hayat arkadaşım, yavrularımıza da bana da kıymaz. Bize bir gün bile sesini yükseltmedi. Onun kızı çok kıymetliydi. Benim çocuğum da kocam da çok temiz insandı” diyor.
Babalar çok temiz, çok iyi, çok fedakârdırlar. Çocuklarını ve ailelerini koruyup kollarlar, tıpkı devletin vatandaşlarını koruyup kolladığı gibi. Bu da onlara gerektiğinde babası oldukları çocukları öldürme hakkını verir. Tıpkı devlete, gerektiğinde vatandaşını öldürme hakkı verdiği gibi. Toplumun ve ailenin dirlik düzenini korumak öyle o kadar kolay değildir. Babanın ve devletin merhameti aile ve vatan söz konusu olduğunda yalnızca bir teferruattır.
Babalık erkek egemen sistemin en muhkem kurumudur. Devlet ve iktidar her gün her gün yeniden bu kurum vasıtasıyla üretilir, dolaşıma sokulur, pekiştirilir. Anneler Günü nasıl ki kadını, sadece anne ve itaat eden kadın olarak kurmak ve kutsamak, bunun dışında kalan kadınları iblisleştirmek için varsa Babalar Günü de devlet ve iktidarı yeniden kurmak ve meşrulaştırmak için erkeğin ve gücün kutsandığı gündür. Güzel babalar vardır, sevilesi, özlenesi babalar. Babalar Günü vesilesiyle babalığa yapılan övgü, hele hele eril dili böylesine yeniden üreten övgüler, kadına ve topluma dönük her türlü şiddet ve baskının meşrulaştırılmasına hizmet etmekten başka bir şey değildir.