Şimdi “nereden çıktı bu KKK” diyenleriniz olacaktır. KKK bir siyaset biçimidir. Bugün AKP-MHP Hükümeti’nin uygulamalarına bakan çok sayıda kişi sanki Türkiye siyasetinde bunlar ilk kez yapılıyormuş gibi yorumlarda bulunuyor. Evet, özellikle son birkaç yıldır siyasette otoriterlik çok yoğunlaştı, toplum nefes almakta zorlanıyor ama iktidarın otoriter uygulamalarındaki bu artış sadece nicel bir artış. Siyasetin niteliği Türkiye’de Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana hep aynı kaldı. Yani KKK siyaseti. Bu 3 K siyaseti devletin paradigmasının özetidir ve Türkiye’deki her hükümet bu paradigmadan çıkmadan siyaset yapar, paradigmasını 3K siyaseti ile ayakta tutar. Bu 3K, sırasıyla Kürtler, Kızılbaşlar ve Komünistler’dir. Ben Türkiye’de devletin ve seçilmiş hükümetlerin siyasetini bu üç grupla mücadelenin belirlediğini ileri sürüyorum. Bu 3 K, Türkiye hükümetleri tarafından hem düşman ilan edilir, öyle görülür hem de bu hükümetler tarafından kolaylaştırıcı olarak kullanılır. Cumhuriyet tarihi boyunca bütün toplumsal mühendislik de bu sayede sürdürülebilmiştir, bütün krizler bu şekilde aşılmıştır. Bu üç grubu düşman olarak ilan ederek. Bütün sorunlara bu 3 grubun sebep olduğunu iddia ederek.
Kürtler, daha Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren hızla bir iç düşman olarak toplumun diğer kesimlerine empoze edilmiştir. Savaşın ardından dış düşmanlar ifadesinden vazgeçilmiş ve Kürtleri düşmanlaştırma milli birlik oluşturmanın bir yöntemi olmuştur. Bugün küreselleşmenin sonucunda otoriter yönetimler iktidarda oldukları her ülkede dış düşman ile iç düşmanı birlikte ifade etmektedir. Bu Türkiye’de de böyle.
AKP-MHP iktidarının bütün nutukları bu dış düşman-iç düşman işbirliğine dayandırılıyor. Bugün siyasi soykırım, kayyım operasyonları , rehin almalar, tecrit gibi yargı eliyle Kürtleri siyaset dışı bırakma çabaları bir asırdır Kürt halkına yönelik olarak sürdürülen asimilasyon siyasetinin uygulamalarıdır.
Hükümet bugün de siyasi ve ekonomik krizleri Kürt düşmanlığı ile açıklamakta ya da gündemden düşürmektedir.
2’nci K Kızılbaşlar’dır. Hem Kürt hem de Alevi oldukları için milliyetçi muhafazakâr resmi ideolojinin düşmanı olarak görülür bu toplum. Bürokrasi ve siyasetin her alanından uzaklaştırılmaya çalışılan Kızılbaşlar sık sık katliamlarla karşılaşır. Maraş katliamı, Madımak katliamı gibi olaylar Kürt Alevilere yönelik düşmanlığın nasıl kolay şiddete dönüştüğünü gösterir.
3’üncü K Komünistler’dir. Hem ülkedeki kapitalist sömürü düzenine karşı mücadele verdikleri hem de toplumun ezilen kesimleri ile dayanışma içine girdikleri için Komünistler, yine kuruluşundan bu yana Türkiye devleti tarafından düşman ilan edilmiştir. Mustafa Suphi ve yoldaşlarının katlinden bugüne kadar her siyasi ve ekonomik kriz döneminde Komünistler krizin sebebi olarak gösterilmiş ve karşılarında kapitalizme hizmet için bir milliyetçi cephenin oluşması komünizm tehlikesi iddiasıyla pekiştirilmiştir.
Bugünkü AKP-MHP hükümeti de kendisinden önceki hükümetler gibi 3K siyasetinden vazgeçmese de, Türkiye’de refah ancak bu 3 grupla barışmakla mümkün olacaktır.