22 Temmuz 1963 günü Beyaz Saray’da Başkan John F. Kennedy ile Amerikan Siyah hareketin liderleri arasında ilginç bir toplantı gerçekleşir. Philip Randolph, Bayard Rustin ve Martin Luther King, başkent Washington’a ülkenin her yanından bir siyah yürüyüş ve miting planlamaktadırlar. Başkan Kennedy’ye göre ABD müesses nizamı köleliği 1862 yılında ilga etmiş ve yasalar nezdinde eşitsizlik ortadan kalkmıştır. Yasaların uygulanması için ayrı bir yasal düzenlemeye gerek yoktur. Siyah hareket önderleri ise, formel özgürlük ve eşitliğin yüz yıldır pratiğe geçirilemediğini, bu nedenle yeni yasal düzenlemelere ve tedbirlere gerek olduğunu savunmaktadır.
Bunun üzerine Kennedy, ülkenin kritik bir dönemeçte olduğunu belirterek, provokasyon ve şiddet potansiyeli taşıyan bu eylem için ‘yanlış zamanlama’ tespitinde bulunur. Martin Luther King, “Doğruyu söylemek gerekirse Sayın Başkan, bugüne kadar yanlış zamanda olduğu söylenmeyen hiçbir doğrudan eylem hareketi içinde bulunmadım” yanıtını verir. King’in sözünü ettiği, özellikle güney eyaletlerde ayrımcılığa karşı on yıllardır yükselmekte olan sivil itaatsizlik hareketleridir. Beyazlarla aynı okullarda eğitim görme, aynı otobüste yolculuk etme ya da aynı lokantada yemek yeme gibi temel haklar için süregelen ve bedeli bazen insan hayatı ile ödenen bir mücadele…
Sonunda Kennedy ikna olur ve 28 Ağustos 1963 günü ABD başkenti, çoğunluğu siyah 250 bin gösterici tarafından adeta işgal edilir. İş ve Özgürlük İçin Washington’a Yürüyüş olarak tarihe geçecek olan bu eylem, hafızalara Martin Luther King’in ünlü ‘Bir Rüyam Var’ söylevi ile kazınacaktır: ‘Bir rüyam var. Gün gelecek benim çocuklarım, derilerinin rengine göre değil yeteneklerine ve karakterlerine göre değerlendirildikleri bir ülkede yaşıyor olacaklar.’
Washington’a Yürüyüş eyleminin somut sonucu, 2 Temmuz 1964’te yürürlüğe giren Sivil Haklar Yasası’dır.
Bu olaydan yaklaşık elli yıl sonra ortaya çıkan ‘Siyahların Hayatı Önemlidir’ (Black Lives Matter) hareketi, ABD’de kurumsal ve konvansiyonel ırkçı pratiklerin hala canlı olduğuna işaret ediyor. George Floyd’un sokak ortasında polisler tarafından işkence edilerek infaz edildiği günden beri Amerikan toplumunu adalet, eşitlik ve özgürlük için sokaklara çağırıyor. Yükselen hareket karşısında zamane başkanı Donald Trump yine provokasyon ve şiddet kartını oynuyor. Ama protestocularla diyalog yerine onları provokatör militanlar olarak etiketliyor. Aşırı sağcı beyaz ırkçı militanları protestocuların üzerine salacağı tehdidinde bulunuyor. ‘Yüzde elliyi evde zor tutuyorum’ diyor adeta.
Trump’ın tavrına rağmen protestoların somut sonuçları, birçok eyalette polis teşkilatının ilga edilerek yeniden düzenlenmesi biçiminde yasal metinlere geçmeye başladı bile. Devamı da geleceğe benziyor. Protestoların sembolik karşılığını ise görmemek olanaksız. Irkçı ve köleci tarih ile hesaplaşma, bazı büst ve portrelerin Kongre ve Senato binalarının duvarlarından kaldırılması sonucunu verirken, Washington DC’nin ana caddesinin adı ‘Siyahların Hayatı Önemlidir’ olarak değişiyor. Ülkenin her yanında adı sömürgeci ve köleci tarih ile anılan figürlere ait heykeller yıkılıyor; bazen yetkililer, protestoculardan önce davranıp heykelleri kaldırıyor.
Irkçılık, sömürgecilik, heykel; böyle şeyler Türkiye’de olur mu? Zümme haşa! İşte bu nedenledir ki HDP’nin adalet ve eşitlik talepleriyle gerçekleştirdiği yürüyüş, tıpkı 1963’te Beyaz Saray’da dillendirildiği gibi provokasyon ve şiddet iddialarıyla engellenmeye çalışılıyor. Corona salgını, HDP konvoyunun geçme ihtimali olan kentlerde her ne hikmetse aniden tavan yapıyor; bu durumda İl Sağlık Kurulları’ndan kısıtlayıcı kararlar çıkartılıyor ama o tavan yapmış virüs AVM’ler, kıraathaneler, lokantalar vb. mekanlarda her nedense görülmüyor olmalı ki hepsinin kapıları ardına kadar açık. Devletin polisi de, toması, gazı, kalkanı, jopu ve plastik mermileri ile sağlık mücadelesinde yerini alıyor. ‘Özel bir sektör’ olan medya sermayesinin konu mankenleri ve iliştirilmiş gazetecileri de öyle…
Ama kervan yine yürüyor. Çünkü HDP; adaletin, eşitliğin ve özgürlüğün değerini ve nasıl kazanıldığını çok iyi biliyor.