20 Haziran Dünya Mülteciler Günü’nde milyonlarca mülteci, şiddet, ayrımcılık, cinsiyetçilik ve yoksullukla mücadele etmeye çalışıyor. Türkiye’de yaşayan mülteciler koronadan korunacak tıbbı malzemeye erişemiyor
Ortadoğu ve Afrika başta olmak üzere dünyanın birçok bölgesinde milyonlarca insan savaşlar, yoksulluk ve otoriter rejimlerinden kaçarak, daha iyi koşullarda yaşamak için ülkelerini terk etmek zorunda kalıyor. 2012’den bu yana yaşanan savaşta Suriye neredeyse tamamen yıkıma uğrarken, yüzbinlerce insan hayatını kaybetti ve bir o kadarı da yaşam alanlarını geride bırakmak zorunda kaldı. İçişleri Bakanlığı’nın son açıklamasına göre Türkiye’de toplam 4.9 milyon mülteci yaşıyor. Kayıtlı olmayanlarla beraber 5 milyona yakın kişinin yaşadığı tahmin edilen Türkiye’deki mülteciler, salgının da etkisiyle son derece kırılgan hayatlar yaşıyor. Dün 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü’ydü. Açlık ve yoksullukla boğuşan milyonlarca mülteci aynı zamanda Türkiye’de büyük bir emek sömürüsüne de maruz kalıyor
Evsizler
Türkiye’de 11 Mart’ta ilk koronavirüs vakası açıklanıp “Evde kal” çağrıları ile kısıtlamalar getirilmeye başlanırken, Yunanistan sınırından 150 bin 600 kişinin geçtiği, 4 bin 600 kişinin Pazarkule’de beklediği açıklanmıştı. Edirne Valiliği mültecilerin otobüslerle misafirhanelere gönderildiği, koronavirüs tedbirleri kapsamında karantina altında tutulacak mültecilerin daha sonra uygun bölgelere gönderileceğini açıkladı. Mülteciler bu tarihten sonra görünmez oldu. Hak örgütleri ve dernekler, mültecilerin Türkiye’nin farklı illerindeki Geri Gönderme Merkezleri’ne (GGM) ve çoğunlukla sahil illerine taşındığını belirtti.
Malzemeye ulaşamıyorlar
Mültecilere yönelik düzenlemeler ve onların yaşadıklarına bakıldığında, haklarından mahrum bırakıldıkları, ayrımcılık, ötekileştirme, cinsiyetçilik ve yoksullukla karşı karşıya. Mülteci Destek Derneği, ulaşabildiği 385 aileden edindiği bilgiler ışığında ‘Covid-19 Krizi Sürecinde Türkiye’deki Mültecilerin Durum Analizi’ hazırladı. Araştırmada 20 yaş altı ve 65 yaş üstü kişilere yönelik ‘sokağa çıkma kısıtlamalarının’ mültecilerin geçim kaynaklarına erişimini daha da kısıtladığı, temel ve acil ihtiyaçlara erişebilmelerinin de zorlaştığı kaydedildi. Ankette ulaşılan kişilerin yüzde 90’ı yeterli gıdaya, yüzde 39’u barınma olanaklarına, yüzde 30’u gerekli enerji kaynaklarına, yüzde 28’i hijyenik materyale, yüzde 17’si minimum sağlık koşullarına ve yüzde 10’unun eğitim ve giyeceğe erişimde engelleme ile karşı karşıya kaldığı belirtildi.
Emek sömürüsü
Göç Araştırmaları Derneği (GAR) ise Nisan ayında Dr. Lülüfer Körükmez, Dr. İlhan Zeynep Karakılıç ve Dr. Didem Danış tarafından hazırlanan “Mecburiyet, Müzakere, Değişim: Suriyeli Kadınların Çalışma Deneyimleri ve Toplumsal Cinsiyet İlişkileri” isimli rapor yayınladı. Rapor Mersin, Antep ve İzmir’deki Suriyeli 18-45 yaş aralığındaki 48 mülteci kadın baz alınarak hazırlandı. Raporda Suriye’de yaşam koşullarının daha rahat olması ve toplumsal cinsiyet rolleri gereği evde kaldıklarını söyleyen kadınların ilk işe giriş sürecinde, çevrelerinden tepki gördüklerini aktarılıyor. Kadınların genellikle güvencesiz, geçici ve düşük ücretli ve ev içi emeğin uzantısı niteliğinde işlerde çalıştığının ifade edildiği raporda, kazanılan paranın hanenin geçimi için harcandığı, işyerinde ayrımcılık ve ırkçılığın yaşandığı belirtildi
Hakları güvence altına alınmalı
HDP ise 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü’ne ilişkin yaptığı yazılı açıklamada, “Mülteciler yaşadıkları ülkenin eşit yurttaşlarıdır” dedi. HDP Göçmen ve Mülteciler Komisyonu Eşsözcüsü Gülsüm Ağaoğlu imzalı açıklamada, “Mülteci ve göçmenlere reva görülen, insan onuruna yakışmayan şartları kabul etmiyoruz. Mülteci ve göçmenlerin insan olduğunu hatırlatıyor ve ekonomik, politik veya doğal sebeplerle yurdundan olmuş kişilerin, yaşam ve insan haklarının korunmasının her devletin en temel görevi olduğunu hatırlatıyoruz” denilerek, Türkiye’deki mültecilerin temel hakların güvence altına alınması gerektiğine vurgu yapıldı.
Melike Aydın/İzmir-Jinnews