Diana Paton
Köle taciri Edward Colston’un Bristol’daki heykelinin bir hafta önce devrilmesi, internette Atlantik köle ticareti ve bu ticaretin nasıl sonlandığına dair birçok tartışma yarattı. Tartışmanın konusu, geçmişte yaşanmış ve değiştirilmesi mümkün olmayan hadiseler olsa da, işaret ettikleri yoğun bir biçimde siyasaldır. Yorumda bulunanlardan bazıları hatalı bir biçimde, köleliği kaldıran ilk ülkenin Britanya olduğunu iddia ediyor. Köleliğin ilgası ile köle ticaretinin ilgasını birbirine karıştıranlar da var. Pek çok kişi bu ikisi arasındaki ayrımdan ve Britanya hükümetinin köleliği ancak 1838’de, köle ticaretinin kaldırıldığı 1807 yılının üstünden bir kuşaktan fazla zaman geçtikten sonra tamamıyla kaldırdığından habersizmiş gibi görünüyor.
Kölelik ilk defa Britanya’da değil, Fransız kolonisi Saint Domingue’de (şimdiki Haiti) 1793 yılında ilga edilmişti. Kolonideki köleleştirilmiş halkın Ağustos 1791’de başlattığı ve Fransız kuvvetlerinin bastırmayı başaramadığı devasa ayaklanmayla birlikte gelen köleliğin de facto olarak ilgası, 1793’teki kararnamelerle de tanındı. Paris’teki devrimci Jakoben hükümeti bu kurtuluşu, Fransız kolonilerinin hepsinde köleliği kaldıran bir kararname yayınlayarak 1794 yılında tasdik etti. Bu kararla birlikte Fransız Atlantik köle ticareti de fiilen nihayete ermiş oldu. Köle ticaretini yasal olarak ilk kaldıran ülke Danimarka olsa da (1792), bu yasa 1803’e kadar yürürlüğe girmeyecekti.
Fransa Napolyon’un başa geçmesiyle birlikte köle ticaretini yeniden başlatmış, Guadeloupe, Fransız Guyanası ve Mauritius’ta köleliği yeniden getirmiştir. (Martinik’te köleliğin ilga edilememesinin sebebi, Britanya kuvvetlerinin koloniyi 1794’te işgal edip Fransız kararnamesinin yürürlüğe girmesini engellemesidir.) Bununla birlikte Haitililer kendilerini kölelikten, köle ticaretinden temelli azat etmeyi başarmışlardı. Bu konudaki tarihi belgeler su götürmezdir. Hâlâ bazı gazetecilerin bunun tartışmalı bir konu olduğunu, Haiti’deki ilganın Britanya’dakinden yalnızca birkaç yıl önce gerçekleştiğini ima ediyor olmaları gariptir.
Bazı yorumcular, yanlışlığı bu kadar bariz olan iddialarda bulunmakta neden ısrar ediyorlar peki? Büyük ihtimalle bir kısmı saf bir cehaletten kaynaklansa da bu cehalet, Haitili antropolog Michel-Rolph Trouillot’nun “tarihten silme tertipleri” dediği, Haiti Devrimi’nin yaşandığının inkarına dayanan, uzundur süren bir geleneğin parçası. Bu cehaletin getirdiği bazı sonuçlar da var. Haiti Devrimi tarihten silinince, Britanya’nın ırk ve ırkçılık meselelerinde ilerici, ayrıksı bir konuma sahip olduğuna, olmaya devam ettiğine dair masalın da sürdürülmesi mümkün hale geliyor. Başbakan’ın, kanıtlara rağmen, Britanya’nın ırkçı olmadığını iddia etmesinin önü açılıyor. Devrimin tarihten silinmesiyle birlikte, tarihsel değişimin esas itibariyle aşamalı reform süreçleriyle, “doğru araçlar”ın kullanılmasıyla gerçekleştiği masalı da sürdürülmüş oluyor. Bunlar Bristollülerin, işleri kendi ellerine alıp Colston heykelini devirmeden evvel, heykeli kaldırtmak için yıllar yılı başvurduğu “doğru araçlar”ın ta kendisi.
Gerçeklikse o kadar iç rahatlatıcı değildir. Atlantik dünyası boyunca köle sahipleri, insanlara, özellikle de siyahi insanlara mal olarak sahip olma gücünden vazgeçmemek için ellerinden geleni artlarına koymamışlardır. Bunun sonucu olarak da, kölelik çoğunlukla reform yoluyla değil şiddetle ilga edilebilmiştir. Haiti’de bunu başaran devrim olmuştu. ABD’de ise köleleştirilmiş insanların, W. E. B. Du Bois’nın genel grev olarak tanımladığı bir yolla, plantasyonlardan topluca firar ederek katıksız bir özgürlük kavgasına dönüştürecekleri, uzatmalı bir İç Savaş’la mümkün olacaktır bu. Napolyon tarafından köleliğin tekrar yürürlüğe koyulduğu Fransız kolonilerindeki ikinci ilga, Martinik ve Guadeloupe’deki halk ayaklanmalarını da içine alan 1848 devrimleriyle birlikte gelir. Parlamento yoluyla kurtuluşun sembolü olarak öne sürülen, Britanya’nın 1833 tarihli aşamalı ilga yasası bile, Jamaika’da Sam Sharpe’ın önderliğinde Aralık 1831-Ocak 1832 tarihleri arasında gerçekleşen kitlesel ayaklanmanın yoğun etkisi sonucu çıkmıştır. Bu olaylar olmasaydı, yasaların dışına çıkmayan bu insanlar olmasaydı, köleliğin daha ne kadar süreceğini kim bilebilir…
*e-skop.com’dan alınan bu yazı Mehmet Fahrettin Biçici tarafından çevrilmiştir.