BM Çalışma Örgütü (ILO) ve BM Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) 12 Haziran Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günü’nde yeni bir analiz yayınladı. Bu analize göre, acilen önlem alınmazsa düşük ve orta gelirli ülkelerdeki yoksul hanelerde yaşayan çocukların sayısı yüzde 15 artarak 672 milyona ulaşabilir.
Bu artışın önemli sebebi elbette COVID-19 küresel salgını. İki örgüte göre küresel salgın tüm dünyadaki aileler için kaynakları tüketen ve benzeri görülmemiş bir sosyo-ekonomik krizi tetikledi. Bazı çalışmalar yoksulluk oranlarında yüzde 1’lik artışın, çocuk işçiliğinde en az yüzde 0,7’lik bir artışa yol açtığını gösterirken tetiklenen bu krizin sonuçlarının çocuklar için oldukça ağır olacağını tahmin etmek hiç zor değil.
ILO ve UNICEF yayınladıkları analizde önemli bir tespitte daha bulundu: Salgın süresince okulların kapanmasıyla beraber çocuk işçiliğinde artış görülmeye başlandı.
Okulların geçici olarak kapanmasının 130’u aşkın ülkede hâlihazırda 1 milyarın üzerinde çocuğu etkilediği belirtilirken analizde altı çizilen bir diğer konu ise okullar tekrar açıldığında, bazı ebeveynlerin maddi imkânları çocuklarını okula göndermeye yetmeyebileceği.
Bu tahminler ve rakamlar da gösteriyor ki COVID-19; var olan ekonomin sistemin, neoliberal politikaların sonuçlarıyla bizi yüzleştirmeye devam edecek: çocukların, göçmenlerin, ayrımcılığa maruz bırakılanların yaşadıklarıyla sömürünün tüm mekanizmalarıyla…
ILO’nun ve UNICEF’in tahminlerine göre çocuk işçiliğindeki en büyük artış, yüzde 44 ile Avrupa ve Orta Asya ülkelerinde görülecek. Latin Amerika ve Karayipler’de ise yüzde 22’lik bir artış bekleniyor. Zaten bu bölgeler, çocuk işçiliğinin en yoğun olduğu yerler…
Geçen hafta FİSA Çocuk Hakları Merkezi ve İHOP, bu bölgelerdeki çalışan çocukların kurdukları örgütlenmelerden çocuk ve yetişkin temsilcilerin katıldıkları bir web-konferans düzenledi. Konferansa katılanların tamamı Peru’daki MOLACNATS adlı çocuk ve ergen işçi örgütlenmesinin bir parçasıydı. MOLACNATS’ın kuruluşu 1990’larda başlıyor. 1988 yılında Peru’da; Şili, Brezilya, Arjantin, Bolivya, Paraguay ve Peru’daki çocuk örgütlerinin bir araya geldiği bir toplantı yapılıyor. Toplantıda bütün kıtadaki örgütleri bir araya getirecek şemsiye bir örgüt kurulması tartışılmaya başlanıyor. Bu toplantıların ikincisi 1990’da Buenos Aires’te, üçüncüsü 1992’de Guatemala’da, dördüncüsü 1995’te Bolivya’da yapılıyor. Sonunda 1997 yılında 15 ülkenin katılımıyla MOLACNATS’ın kuruluşuna karar veriliyor.
Ancak bu örgütlenmenin dayandığı gelenek daha eski. 1975 yılında Peru’daki askeri diktatörlük ardından işlerini kaybeden ebeveynlerin çocukları çalışmak zorunda kalınca o dönem “Hristiyan İşçilerin Çalışan Çocuklarının Haklarını Koruma Hareketi”, MANTHOC kuruluyor. MANTHOC bugün en az 2500 üyesiyle çalışan çocukların haklarını korumaya çocuklarla devam ediyor.
MOLACNATS’a Arjantin, Bolivya, Şili, Kolombiya, Ekvador, Meksika, Paraguay, Peru ve Venezuela’dan örgütler dahil. MOLACNATS bir ağ ama aynı zamanda bu ağ, Asya ve Afrika’daki çocuk işçi örgütlenmeleriyle işbirliği halinde…
Konferansa katılan çocuklar sömürülmek istemediklerini, insan onuruna yaraşır şekilde çalışabileceklerini söylüyor. Zaten çalışmak zorunda olduklarını belirtiyor. Çocuk işçiliğini ortadan kaldırmaya çalışmanın; var olan ekonomik-politik sistemle ilişkili olan çocuk işçiliğinin devam etmesini önlemediğini, aksine bu yüzden çalışan çocukların daha fazla görünmez olduklarını ve böylece daha fazla sömürüldüklerini söylüyor. Örgütlenmiş olmalarının onları sömürüye karşı koruduğunu ve bu şekilde eğitimlerine devam edebildiklerini, oyun oynayabildiklerini belirtiyor.
Türkiye için oldukça yeni bir tartışma. Zaman zaman kabul edilmez görünse de bunu Türkiye’deki çocuklarla, çocuk hakları ve emek hareketiyle tartışmak oldukça önemli…
McKenzie Wark’ın “Moleküler Kızıl” kitabındaki ilk cümlesi “Bambaşka zamanlar bambaşka yöntemleri gerektirir” diye başlıyor. Kim bilir çocukların sömürülmesinde de “bambaşka zamanlara” çoktan gelmişizdir.