KDP; Türkiye’nin sadece PKK üzerine yürüyeceğini sanıyor ve çok büyük yanılıyor. Osmanlı hayalleriyle yaşayanlarla sonsuza dek dost kalacağını sanıyor. Oysa ki, İran’ın büyük bir saldırıya uğraması durumunda, Hewlêr ve Süleymaniye’yi de topraklarına katma planını hiç hesaba katmıyor
Necmettin Salaz
Önce işin haber boyutuna bakalım. On dört haziran gece yarısı, onlarca Türk savaş uçağı eşzamanlı olarak, harita üzerinde Irak, normalde Güney Kürdistan toprağı olan alanları bombalamaya başladı ve bombardıman yaklaşık iki saat sürdü. Gece yarısı yapılan saldırılar, Zap, Avaşin ve Xakurk gibi HPG alanlarını, Ezidi Kürtlerin yaşadığı Şengal’i ve Kuzey’den göçmek zorunda kalmış sivillerin yaşadığı Maxmur Mülteci Kampı’nı kapsadı. HPG yaptığı açıklamayla, herhangi bir can kaybının olmadığını açıkladı. Bizler de işimiz gereği Şengal ve Maxmur’la görüşmeler yaptık, olup biteni yerel kaynaklardan ve oralardaki meslektaşlarımızdan öğrendik. Maxmur’un hemen yanıbaşında, dönem dönem DAİŞ’lilerin gelip sivillere yönelik eylemlere teşebbüs ettiği bir tepe var: Karaçox. Bu tepe kırk beş dakika bombalandı. Halk tepelere doğru yürümeye başladı. Bine yakın insanın yürümesi sırasında bile bombardıman devam etti. Ancak Maxmur halkından da herhangi bir kayıp söz konusu değil. Şengal’de ise durum biraz farklı, orada bir insanlık suçu var, zira şehir merkezi vuruldu. Dünyadaki hemen her savaşta, tarafların hassas davrandığı şey hastanelerdir. Şengal’de hastane vuruldu ve hasta insanlardan dördü yaralandı. Şengal Öz Savunma Güçleri’nden de üç yaralı var. Bu bombardımanın ertesi günü, akşam saatlerinde bu kez İran, Irak, Türkiye ve doğal olarak da üç parçamızın kesişme noktasında bir bombardıman başladı. Bradost adıyla bilinen bu bölgede çok sayıda köy var ve KDP peşmergelerinin olduğu alanlarda Türkiye çok sayıda asker de bulunduruyor. İşte bu mıntıkadaki bombardıman sırasında (ki sıklıkla olan bir şey bu) Siran, Alikan, Gerwa Zirara ve Xelifan köyleri de vuruldu. Bu köylerdeki yaralı ya da ölü sayısı konusunda herhangi bir açıklama yok.
Ankara İran’ı bekliyor
Türkiye, aynen geçmişte Kuzey’de yaptığı gibi bu bölgedeki köyleri de tümden boşaltmayı, bölge halkını Güney şehirlerine sürmeyi, boşalan bu alanları da kendi topraklarına katarak çok daha rahat hareket etmek istiyor. Gücü yetecek olsa aynı şeyi Şengal ve Maxmur için de istiyor. AKP–MHP hükümeti gerek Rojava ve Suriye’de gerekse de Libya’da yaptığı saldırıların dünya tarafından sadece seyredildiğini gördükçe şımarıklığın dozunu artırıyor. Maxmur yakın zamanda bir kez daha vurulmuş ve üç sivil kadın yaşamını yitirmişti. Çok az süre sonra tüm çevresi tekrar vuruldu. Karada herhangi bir varlık gösteremediğinden, HPG’nin bulunduğu alanlara hava saldırılarında belli bir artış var. Bradost mıntıkasına da çok sayıda asker, ağır silah taşıyan araçlar, kepçe ve dozerler yığıyor. Hewlêr’e yirmi beş kilometre mesafede tankları, Güney genelinde 20 civarında, Musul’un burnunun dibindeki Başika’da kampları var. Türkiye, bir yandan bölgede yaptıklarına kanıksanma yaratmaya çalışırken, dünyada ya da bölgede beklediği fırsatı yaratacak bir olağanüstülük bekliyor. Dört gözle, ABD ve Batı dünyasının İran’a olası bir müdahalesini bekliyor ki bu olasılık çok mümkün, hem de çok uzak olmayan bir vadede…
KDP’nin büyük yanılgısı
Kürdistan Demokrat Partisi ve bölge hükümeti, olası bir kargaşada; Türkiye’nin sadece PKK üzerine yürüyeceğini, sadece Şengal’le, Maxmur’la uğraşacağını sanıyor ve çok büyük yanılıyor. Bombardımanın ardından Hewlêr’de protesto için toplanan yurtseverlerden kırk yedi kişiyi gözaltına almanın Türkiye’ye yeteceğini, Osmanlı hayalleriyle yaşayanlarla sonsuza dek dost kalacaklarını sanıyor. Oysa ki, İran’ın büyük bir saldırıya uğraması, bir savaş içerisine düşmesi durumunda, hava-kara gücünü önemli ölçüde yitirdiğinde; Kerkük’ün ve Musul’un iyiden iyiye sahipsiz kalacağını, hazır oralara girmişken Hewlêr ve Süleymaniye’yi de işgale yelteneceğini hiç hesaba katmıyor. Amerika’nın Türkiye’yle başka başlıklarda anlaşıp, kendilerini (Referandum dönemi kayıplarında görüldüğü gibi) hemen satacağını hiç hesaplamıyor. Türkiye’nin bütün bu ve yaptıkları (bölgedeki yurtsever halk haricinde) ve hazırlıkları hiç tepki görmüyor. Batı dünyası sessizce seyrediyor. Arap ülkeleri seyrediyor. İran seyrediyor. Bunların anlaşılır yanı var. Ama Irak kendi toprağı olan Başika’daki kampı sadece seyrediyor. Sınırları içindeki birçok alanın bombalanmasını, kendi sınırları içinde ve BM ile birlikte sözde koruması altında olan Maxmur’daki bombardımanları ya görmezden geliyor ya da içinde ‘kabul edilemez’ cümlesinin geçtiği basit bir protestoyla geçiştiriyor. Kürt yönetimine gelince: Yukarıda yazdığım gibi bombardımanları kınayan halkı tutukluyorlar. Sonuç olarak: Türkiye, Medya Savunma Alanları’na karşı saldırılarını sürdürecek. Ara ara canının istediği kasabaları vurmaya devam edecek ve Güney Kürdistan’ı topraklarına katmak için bölgedeki genel kargaşayı bekleyecek…