Hüseyin Bul
Kötü Eğitim (Bad Education) Cory Finley’in yönettiği film 2019 yılında dünya prömiyerini Toronto Film Festivali’nde yapmış. Hugh Jakman hayranlarının alışık oldukları X-Men serisi, Çelik Yumruklar, Chappie karakterinden apayrı bir rolle karşılaşacakları için belki biraz hayal kırıklığı yaşayabilirler; alışılmışın (beklentilerinin) dışında olduğu için. Oysa buradaki oyunculuğuyla göz doldurduğu kesin.
Pedro Almadovar’ın 2003 yapımı Kötü Eğitim’le (La Mala Educacion) aynı adı taşısa da seyirciyle buluşması açısından aynı kaderi taşımıyor. Zira Bad Education’ın koronavirüs nedeniyle sinemaların kapalı olduğu döneme gelmesi filmin ülkemizde belki çok seyirciyle buluşmasına engel olmuş olabilir. Aslında filmin konusu bize hiç yabancı gelmiyor. Her gün şahit olduğumuz yolsuzluk olaylarına Hollywood’un kamerayı doğrultması ilginç hale getirse de asıl ilginç olan yaşanmış bir olaya dayanması. Oysa bu topraklarda buna benzer ne yolsuzluklar, hırsızlıklar yaşanıyor.
Sarı Öküz
Hugh Jakman’ın bilinenin dışında biraz daha sakin, ‘kahraman’ tiplemelerinin dışına çıkması, olağanüstü yeteneklerinden arınmış bir tiple hayat verdiği filmin konusu belki biraz Sarı Öküz’ü andırıyor olabilir. Zira kendisinin de bir sahnedeki repliği şöyledir: “Önce 20 dolarlık bir alışveriş yaptım hafta başında yerine koyacaktım sonra baktım ki kimse sormuyor, sorgulamıyor sonrasında sadece 60 sentlik bir harcama daha yaptım, onu da soran olmayınca milyarlarca dolarlık alışverişin, harcamanın, yolsuzluğun önü açılmış oldu.”
Frank Tassone (Hugh Jakman) bir eğitimcidir, müfettiştir. Kontrolündeki bir liseyi üniversite eğitimi için en iyi duruma getiren, ilk sıralara çıkaran, her bir öğrenciyle veliyle özel konuşan, görüşen başarılı biridir. Bu başarısı bölgede de sevilmesine vesile olmuştur. Kendisine gelen hediyeleri okul yönetimine bağışlaması, pay etmesi tok gözlü biri olduğunu da işaret etmektedir. Frank’in gelen hediyeleri mesai arkadaşlarına gönderdiği sahneyi yönetmenin parlatması seyirciyi tam bir peşin hükme zorlarken ters köşe etmeyi de ihmal etmiyor.
Gazeteci refleksi
Dediğim gibi Frank her yaşta öğrenciyle ilgilenip yönlendirirken okul öğrencilerinden Rachel’in (Geraldine Viswanatan) okul gazetesi için bir haber hazırlamak için kendisine danışması üzerine, haberin küçüğü büyüğü olmaz minvalindeki tavsiyesi filmin sonuna işarettir. Rachel’in, okulun büyük ve prestijli bir projeye yatırım yapmak için seferber olurken neden tavanından su damlayan döşemeyi tamir etmeyip ödenek ayırmadığına kafası takılır ve bu okulun faturalarını didik didik etmesine sebep olur.
Kurban
İlk etapta kendini kurtarmak, hırsızlığın üstünü örtmek için en yakın arkadaşını Pam’i (Allison Janney) topun ağzına atmaktan çekinmez. Bundan sonrası çorap söküğü gibi gelir. Kendisiyle görüşmeye gelen hırsızlıkta kendisinin de payı olduğunu düşünen, şüphelenenleri kendi korkularıyla tek tek tehdit ederek savurur. Bu sahneler toplum olarak çok aşina olduğumuz durumlardır. Elindekini (konforunu) kaybetmemek için susan insanlar cehennemidir aslında kötülüğün başkenti. Balık baştan kokar, baş giderse çözülme başlar.
Sağlıklı yaşamaya, iyi görünmeye, cildine, kilosuna dikkat eden hatta estetik için bıçak altına bile yatan Frank’in bütün bu harcamalarını okul bütçesinden yapması olağan görünür kendisine. Pam’in birkaç lüks ev alması, bu evlerin masraflarını, çocuklarının şatafat içinde yaşatması, çocuklarının bu durumdan hiç şikâyetçi olmamaları bütün harcamaları velilerin iyi bir öğrenim için ödedikleri okul ödeneklerinden harcaması ne Pam’i ne de Frank’i rahatsız eder, çünkü işlerini iyi yaparlarken bunu hak ettiklerini düşünürler.
İlk birkaç sekansta seyirciye biraz sıkıcı gelse de film genelinde başarılı oyunculuklarla düze çıkan tam bir festival filmi havasında.