Bir yandan ekonomik, diğer yandan siyasi kriz sürerken, olası bir erken seçim de gündeme iyice yerleşiyor. Kamuoyu araştırma şirketleri art arda anketler yapıp sonuçlarını açıklıyor. Anketlerin ortaya koyduğu manzara iktidar bloğunun oy kaybettiği yönünde. Ve bu durum HDP’nin son birkaç seçimdeki kilit parti rolünü daha da önemli hale getiriyor. Bu yüzden de televizyon tartışmalarının ve siyasi parti kulislerinin şu günlerdeki en önemli konusu HDP’nin seçimlerdeki tavrının ne olacağı, herhangi bir ittifak yapıp yapmayacağı, dahası Millet İttifakı’nı destekleyip desteklemeyeceği oluyor.
HDP’ye yönelik geniş çaplı medya sansürü sürdüğü için, bu tartışmalar etik dışı bir biçimde partinin gıyabında yapılırken, seçimleri kazanmak için HDP’nin desteğine ihtiyacı olan muhalefet partileri de ittifak görüşmelerini kapalı kapılar ardına çekmeye çalışıyor.
HDP ise bu konuda son derece açık konuşuyor. Eşbaşkanlar art arda açıklamalar yapıyor ve hem partinin üçüncü yol politikasının geçerliliğini ortaya koyuyor, hem de yapılacak herhangi bir ittifakın, verilecek herhangi bir desteğin ülkenin yeniden parlamenter demokrasiye dönüşünü sağlamak için olacağını ifade ediyor. Yani HDP’nin seçim stratejisi öncelikle ülkenin genelini ilgilendiren ve bütün muhalefeti uzlaştıracak bir mesele. Parti bu seçim strateji ve taktiği konusunda son derece kararlı ve bu konuda önemli de bir tecrübeye sahip.
Yani aslında televizyonlarda HDP’nin gıyabında HDP’yi konuşan o kalabalık boşa konuşuyor. Muhalefet partilerinin ürkeklikleri ise utanç verici ve gereksiz. HDP’nin seçim siyasetini belirleyecek olan onun Kürt halkına, Türkiye’nin ezilen halklarına, yoksullara, emekçilere, ötekileştirilen herkese karşı sorumluluğudur ve bu milyonlarca seçmenin talebi de öncelikle parlamenter demokrasinin kazanmasıdır.
“HDP, Türkiyelileşme projesinden vaz mı geçti, vaz mı geçiyor?” diye ortaya atılan iddialara verilecek en iyi cevap işte buradadır. HDP’nin, Türkiye’ye ihtiyacı olan parlamenter demokrasiyi getirmek için gösterdiği çaba, Türkiyelileşme projesinin ne olduğunu bütün kamuoyuna net biçimde göstermektedir.
Daha da ileri gidip, Meclis’teki gerçek anlamda Türkiyelileşmiş tek partinin HDP olduğu söylenebilir. Gerek Meclis Grubu’nun bileşimi gerekse Meclis pratiği bunun ifadesidir. HDP, iktidar ile muhalefetin gerilimli kutuplaşmasının arasındaki yolda toplumun ihtiyacı olan siyasetleri üretmeye çalışmaktadır Meclis’te de.
Geçen cumartesi Selahattin Demirtaş, cezaevinden gönderdiği tweet’lerle bir kez daha bu ittifak meselesini ele aldı. Hem sembolik hem siyasi açıdan önemli bir açıklamaydı yaptığı. Ve bu açıklama medyada da toplumda da güçlü bir heyecana sebep oldu.
Çünkü bu açıklamada da, Demirtaş yine bir HDP’li olarak parti değil toplum faydasını öne çekmiş ve “önce parlamenter demokrasi” demiştir. Yani seçmenlerin önüne ortak bir hedef koymuştur. Herhangi bir seçim işbirliği için kolaylaştırıcı bir işlevi olacak olan bu hedef, aynı zamanda barış ve demokrasi mücadelesinin önünü açmak için sağlanması gereken elzem bir şarttır bu ülke için.