Tuzla tersanelerinde ağır koşullar altında taşeron olarak çalışan 170 işçi koronavirüse yakalandı. İşçiler çalışırken fiziki mesafenin imkansız olduğunu açlıktan ölmektense salgını seçtiklerini söylüyor
Türkiye’de gemi yapımı, bakım ve onarımının önemli bir bölümü İstanbul Tuzla ve Yalova’daki bölgelerde yapılıyor. Tuzla’da irili ufaklı 83 tersane bulunuyor. Söz konusu tersanelerde yaklaşık 500 bin kişi çalışıyor ve bunların büyük bir bölümü taşeron firmalar üzerinden çalıştırılıyor. Bölgedeki işletmelerin birçoğu birden fazla taşeron firma ile çalışıyor.
Çalışma koşullarının ağır olması, iş cinayetlerinin yaşanması, çalışma esnasında yaşanan kazaların kayda geçmemesi gibi problemlerin yanı sıra şimdi de salgın tehlikesi ile karşı karşıya. Limiter-İş Genel Sekreteri Hakkı Demiral, 170 tersane işçisinin salgına yakalandığını ve fiziki mesafe kurallarının ihmal edildiğini paylaştı.
Verilen mücadele ve önlemler
MA’dan Erdoğan Alayumat ve Naci Kaya tersane işçilerinin sorunlarını işçiler. ile konuştu. 35 yıldır tersanelerde çalışan Gemi Yapımı ve Deniz Taşımacılığı, Ardiyecilik ve Antrepoculuk İşçileri Sendikası (Limter İş) Genel Sekreteri Hakkı Demiral, 2008 yılında 121 işçinin yaşamını yitirdiğini hatırlattı. Demiral, 2008 yılı içerisinde işçilerin verdiği mücadele sonucu kısmi de olsa tersanelerde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlandığını söyledi.
İş cinayetlerinin geçmişe göre çok yoğun olduğuna dikkati çeken Demiral, iş cinayetlerinin yaşanmasının temel nedenlerinden biri taşeron siteminin yaygın olması ve tersane patronlarının “Maliyetli” diyerek almadığı iş güvenliği önlemleri olduğunu kaydetti.
Tersanelerdeki kazaların yüzde 90’nının alınmayan önlemlerden kaynaklandığını ifade eden Demiral, insan hatasının devre dışı bırakılması için tersanelerde teknolojik sistemin kurulması gerektiğini söyledi.
170 işçi salgına yakalandı
İşverenlerin, iş sağlığı ve güvenliğini sağlamak zorunda olduğunu vurgulayan Demiral, patronların maliyetleri düşürme adına birçok önlemi paypas ederek işçilerin can güvenliğini hiçe saydığını ifade etti. Olası iş cinayetlerinde mahkemelerin patronları yargılamak yerine sıradan bir iş sağlığı ve güvenliği uzmanını yargıladığını ifade eden Demiral, bu şekilde yaşananların üstünün örtüldüğüne işaret etti. Salgın döneminde yapılan “Evde kal” çağrılarına rağmen binlerce işçinin tersanelerde çalıştırıldığını hatırlatan Demiral, salgının halen devam ettiğini ve işçilerin tersanelerde iç içe çalışmak zorunda kaldığını söyledi. Tersanelerde çalışan 170 işçinin salgına yakalandığını paylaşan Demiral, salgına yakalanan işçilerin virüsü ailelerine bulaştırdığını kaydetti.
Koruyucu ekipman eksiği
Sendikaların yaptıkları uyarıların görmezden gelindiğini ifade eden Demiral, salgın döneminde binlerce taşeron işçinin işten çıkarıldığını, yüzlercesinin de ücretsiz izne gönderildiğini ifade etti. Demiral, tersanelerde kadrolu çalışan ve 65 yaş üstü olan işçilerin izne gönderdiklerini, ancak bu izinlerinin de işçilerin yıllık izninden düşürüldüğünü söyledi. Demiral, sokağa çıkma yasaklarında çalışmayan tersanelerde telafi çalışması adı altında bir hafta boyunca işçilerin bir saat fazla çalıştırıldığını aktardı. Salgın döneminde tersanelerde tek bir testin yapılmadığına dikkati çeken Demiral, salgın belirtileri gösteren işçilerin kendi imkanlarıyla test yaptırdıklarını ve kendi kendilerini karantinaya aldıklarını ifade etti. Karantina sırasında işçilerin çoğunun kolonya, maske ve dezenfektana ulaşamadığını belirten Demiral, 40 yıldır devlete vergi veren bir işçiye 5 tane maske verilmediğini kaydetti.
İşçiler bel fıtığı oluyor
Çalışma koşullarının oldukça ağır olduğunu söyleyen tersane işçisi Barış Bulat ise, 2 yıldır çalıştığı tersanede boru montaj işi yaptığını ve en hafif ağırlığın 100 kilonun altında olmadığını ifade etti.
Kendi bölümünde çalışan her işçinin sırt ağrıları yaşadığını ve birçok işçinin de kaldırdığı ağırlıktan kaynaklı bel fıtığı olduğunu belirten Bulat, bundan kaynaklı bir çok işçinin ayda birkaç kere hastaneye gidip tedavi olmak zorunda kaldığını söyledi. Bulat, salgın döneminde kısmı iş azalması olduğunu, ancak buna rağmen kendisinin sürekli çalıştığını ifade etti. Salgında iş verenlerin aldığı önlemlerin çok yetersiz olduğunu kaydeden Bulat, işçilerin çalışırken kullandığı toz maskelerinin kaldırılarak yerine hastanelerde kullanılan cerrahi maskelerin verildiğini söyledi. Bulat, kendilerine verilen cerrahi maskelerin çalışırken kendilerini korumadığını vurguladı.
Fiziki mesafe imkansız
“Normalleşme” sürecine geçildikten sonra tersanelerde çalışma sisteminin eskiye dönüldüğüne dikkati çeken Bulat, tersanede fiziki mesafenin sağlanmasının imkansız olduğunu ve bir boruyu kaldırırken diğer işçi ile mecbur yan yana gelmek zorunda olduklarını kaydetti. Çalıştığı tersanede 500 kişinin çalıştığını aktaran Bulat, hemen her gün iş kazalarının yaşandığını dile getirdi.
Yoğun çalışma kazaları beraberinde getiriyor
Tersanede boru onarım işinde çalışan Abdullah Kaya da 6 aydır tersanede çalıştığını söyledi. Ağrılı olan Kaya, daha önce inşaat işçisi olduğunu, inşaatlarda işler durunca tersanede çalışmaya başladığını anlattı. Salgın döneminde iş yoğunluğu çok olmasa bile çalıştıklarını ifade eden Kaya, Pazar günleri tersane patronları özel izin alarak işçileri çalıştırdığını belirtti. “Normalleşme” sürecine geçildiğinden bu yana iş yoğunluğunun arttığına işaret eden Kaya, iş yoğunluğundan kaynaklı sürekli mesaiye kaldıklarını ifade etti. Yaptığı işin ağır olduğunu ve beden gücünü kullandıkları için çok fazla yorulduklarını belirten Kaya, sürekli mesailer olduğundan kaynaklı işçilerin yorgunluktan dikkatlerinin dağıldığını ve bunun da kazalara neden olduğunu söyledi. Maaşlarının düşük olmasından kaynaklı işçilerin mecburen fazla mesaiye kalmak zorunda olduğunu dile getiren Kaya, iş yerinde işçiler arasında birlik olmadığı için yaşanılan haksızlıklara bir şey diyemediklerini vurguladı.
HABER MERKEZİ