Cumhur İttifakı’nın, Kürt meşru yasal siyasetine yönelik izlediği politikanın açmazları derinleşiyor. Kürt siyasetinin varlığını kabul etmek istiyor edemiyor, yok saymak istiyor sayamıyor. İki derede bir arada kalma açmazı. Bu açmazı derinleştirecek yeni gelişme, Aydınlık Gazetesi’nin “HDP kapatılsın” çağrısı ile haftalardır TV ekranlarında tek kale maç misali “HDP Türk siyasetini zehirliyor kapatılsın” kampanyasının Cumhur İttifakı’nın bilgisi dahilinde sürdürülüyor olmasıdır. Oldu olacak “Kürdün seçme ve seçilme hakkı yok” deyin!
Açmaz esas rejimin açmazıdır. Kürtler “dağda silah taşıyacaklarına düz ovada siyaset yapsınlar” çağrısının yapıldığı süreçte bile, düz ovada siyaset yapan Kürdün önünü kesmek için % 10’luk seçim barajı ısrarla sürdürüldü. Fakat Kürtlerin baraj engelini söküp atmaları ve merkezi siyasette de kilit haline gelmeleri; bu kez adrese teslim misali vekil dokunulmazlıkların kaldırılması, sonu gelmeyen keyfi baskı ve tutuklamalar, belediyelere kayyım atamalarıyla önünü kesme adımları aralıksız gelmeye başladı. Ancak Kürt siyasetini “durdurmak için her yol mubah” siyasetiyle de Cumhur İttifakı hedefine varamayınca yeni arayışlar başladı.
Bu arayışlar yine adrese (Kürde) teslim yeni kanun, yasa, “reformlar”ı içeriyor. Örneğin, siyasi partiler ve seçim yasası, TBMM İçtüzüğü, siyasi etik yasası ve yeni milletvekili dokunulmazlık dosyaları, Baro ile TMMOB’ni hedefleyen “kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarıyla ilgili kanuni düzenleme”leri 1 Ekim’den itibaren Meclis gündemine getiriyor ama beraberinden AKP, müttefiklerinden gelen itirazlarla da yüzleştiriyor.
Uygulanan mevcut D’hondt Sistemi yerine; “esnek dar bölge adı verilen ve 5 milletvekiline kadar olan illeri tek bölge, sonrasındaki her 5 milletvekiline de bir seçim bölgesinin düşmesini hedeflediği” esnek daraltılmış “bölge sistemi ve barajın % 5’e indirilmesi” önermesi AKP’yi ikili bir itirazla yüzleştiriyor. Bir yandan bir bölgedeki milletvekili sayısı 5 ile sınırlı olduğu için en yüksek oy alan partinin hepsini elde etme olanağına kavuşacak olması “Doğu ve Güneydoğu’da güçlü olan HDP’nin işine yarar” denilerek MHP ve BBP karşı çıkıyor. Diğer yandan, “% 10 barajla nasılsa Kürtleri engelleyemiyoruz % 5’e çekelim ki DEVA Partisi ile Gelecek Partisi’nin Meclis’e girişini engelleyelim” önermesine de başta MHP ve BBP’den itiraz var. Hatta BBP “% 5 oy alan ittifak yapabilir şartı getirilirse bu karşı cepheyi güçlendirir, sağda yeni bir blok yaratır” tehdidiyle barajın % 1’e çekilmesini istiyor.
Dün Cumhurbaşkanlığı seçiminde yüzde 50+1 oy barajını koyan AKP, şimdi bu orana Cumhur İttifakı’yla ulaşamayacağını görüp % 50+1’i kaldırarak “adaylardan en çok oy alan kazansın” düzenlemesiyle MHP’ye bağlılığını bitirme arayışı da var. Durumun farkında olan Bahçeli bir süre önce AKP’yi pozisyonunu açıklamaya zorlayan açıklama yapmıştı. Özetle Cumhur İttifakı ve AKP, anket sonuçlarının soğuk rakamlarını gördükçe yeni arayışlara giriyor ama her yeni adım kendilerini başka açıdan yeni açmazlarla yüz yüze bırakacak.
Ayinin 40 hikayesinin 39’nun armutla ilgili olması misali, Türk rejimi ve iktidarları da 40 sorunlarından 39’unu Kürt sorunu olmaktan çıkartmazlarsa yasa ve kanunlarla oynayarak Kürt meselesinden kurtulamaz.
“Kürt siyaseti ile olmuyor, yapıyoruz” ama Kürtsüz de olmuyor açmazı derinleşiyor!
Türk rejimi, ne Kürdistan meselesinin demokratik çözümünün yolunu açarak ilerleyebiliyor ne de yok sayarak da taşıyabiliyor. Üstelik Kürdistan’ın derinleşen jeopolitiği ile sırtındaki yük de her geçen gün ağırlaşıyor! Rejimin siyasal partileri ise, Kürt siyaset dinamikleriyle açıktan yan yana görünmekten kaçınırken, Kürt siyaset desteğine de ihtiyaç duyuyorlar. Çünkü Kürtler, rejimin bütün engellemelerine rağmen, yerel seçimlerde Kürdistan’da belirleyici politik aktör haline gelirken; Türkiye metropollerinde yerel yönetimleri kimin alacağında olduğu gibi merkezi iktidarın belirlenmesinde de kilit güç haline geldiler. Rejim bu durumu kendi krizi olarak algılıyor.
Sıkça Kürt siyasetinden özelde HDP’den “ne kadar uzak oldukları” yarışında olan AKP, MHP, İYİ Parti, SP hatta CHP aynı zamanda hepsi Kürdün oyunu alabilmek yani HDP’den destek için türlü yollara başvuruyorlar. İlkesizliğe bakın; Meclis’te olan ve aynı salonda yan yana oturan HDP ile açıkça aynı karede görünmek yerine HDP’ye karanlıkta göz kırpma yolunu seçiyorlar! Açıktan HDP’nin kapatılması kampanyasını tetikle ya da sessiz kal ama kapalı kapılar arkasında ilişki ve destek arama sahtekarlığını sürdür. Bunlar ırkçılıkla defolu demokratlar!
Erken seçim, hem var hem yok ya da her an var-yok sarmalında!
Erken seçim gündemde mi değil mi sorusu iktidar, muhalefet ve Kürtler cephesinden ele alınarak yanıtlanabilir.
AKP her durumda iktidarın elinden gideceğini görüp geriliyor! Çünkü hangi seçim sistemini, baraj formülünü, siyasi partiler yasasını çıkarırsa çıkarsın % 50+1’de olduğu gibi ayağına dolanacak, dolanıyor.
Ekonomik krizin pandemi ile ağırlaşmasına, tek adam rejimi icraatlarıyla hızla irtifa kaybeden başkanlık sistemi krizi de eklenince; “erken baskın seçimle ne kurtarırsam kardır” deyip erken seçime gitmek mi yoksa “nasıl olsa her seçin formülasyonunda kaybedeceğim bari 2023’e kadar iktidarda kalayım mı?” ikileminde iç ve bölgesel gelişmeler üzerinden her an erken seçime gidebileceği gibi 2023’e kadar kalmayı da hedefleyebilir. Bu nedenle Erdoğan bir yandan “seçim yok 2023’u bekleyecekler” derken diğer yandan AKP teşkilatını şimdiden seçim için “Gönül Seferberliğine hazır olun” diyerek sahaya çağırıyor. Ayrıca Erdoğan “erken seçimle” daha 2023 yılına kadar yapacağı Cumhurbaşkanlığının ilk dönemi de sona erer. “Daha üç yılı varken Erdoğan neden erken seçime gitsin?” sorusu erken seçim bariyeri gibi duruyor.
CHP başta olmak üzere muhalefet partileri cephesinden görünen tablo ise şudur; “Seçime hazırız” söylemine bakmayın gerçekte “AKP ve Cumhur İttifakı ne kadar yıpranırsa o kadar avantajlı seçime gideriz” yaklaşımıyla erken seçim istemiyorlar. Bunu en net İYİ Parti’nin “Memleket Masası” önermesinden ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun Türkiye’nin “ekonomik buhrandan çıkış reçetesi”nden belli.
Kürt siyasetine gelince esas olan Meclis dışı mücadelesidir. Meclis hiçbir zaman asli çalışma alanı olmamıştı ki son başkanlık sistemiyle etkisizleşen Meclis zaten olamazdı. Birde sandık iradesine kayyım ve vekilliklerin de düşürülmesi eklenince Meclis dışı çalışma daha da önem kazanıyor ki erken veya normal seçimde belirleyici olacak olan da budur.
Sonuç, dünya da ırkçılık ve sömürgecilik sembolü heykellerin yıkılması sürerken, Türkiye’de Kürtlere karşı ırkçı politika ve pratiğin ağırlaşması sürdürülemez!