Hüseyin Kalkan
Ağır bir salgın süreci yaşanırken, Meclis’i tatile götüren AKP-MHP iktidarı, daha Meclis açılmadan başta Bekçiler Yasası olmak üzere hazırladığı anti-demokratik yasaları komisyonlara gönderdi.
Bu arada beklenmedik ve Meclis tahammüllerine uymayan bir şey daha yaptı, üç milletvekilinin vekilliklerini düşürdü.
HDP yetkilileri iktidarın bu hamlesini kurnazca hazırlanmış, bir taşla birkaç kuş vurmayı amaçlayan bir adım olarak nitelediler ve demokrasi güçlerinin ve diğer muhalefet partilerini birlikte hareket etmeye çağırdılar. HDP’ye göre bu anti-demokratik adımın amacı muhalefetin arasına bir kama sokmaktı. Diyarbakır’da bir basın toplantısı düzenleyen HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, şunları söylüyordu: “Sevgili arkadaşlarımız Leyla Güven ve Musa Farisoğulları’nın milletvekillikleri düşürüldü, haksız ve hukuksuz bir şekilde temsiliyetleri ellerinden alındı. Ayrıca, CHP Milletvekili Enis Berberoğlu’nun da milletvekilliği düşürüldü. Bu işlemler halkın iradesini yok sayma anlamına geliyor. Bunu bir siyasi darbe olarak görüyoruz, tıpkı kayyım uygulamaları gibi milletvekillerinin düşürülmesi de bir siyasi darbe operasyonudur. Darbeler sadece tank ve toplarla yapılmaz. Darbeler, yargı eliyle, iktidarın baskı yöntemleriyle de gerçekleşir. Bunlara siyasi darbe diyoruz.”
Halk iradesine darbe
HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan ise “Saray’ın talimatıyla Güven, Farisoğulları ve Berberoğlu’nun vekilliklerinin düşürülmesi halk iradesine yapılan bir darbedir. Darbeci AKP/MHP Bloku bilmelidir ki; halkın iradesine sahip çıkmaya ve demokratik siyasette ısrar etmeye devam edeceğiz!” diyordu.
Durumun daha iyi anlaşılması için bir adım geriye gitmek gerekiyor. Meclis açılmadan kısa bir süre önce HDP Parti Meclis toplanmış ve ‘Tutum Belgesi’ olarak nitelediği bir belge açıklamıştı. Bu belge iktidar ve muhalefetçe görmezden gelinse de asgari bir demokratik ittifak programı olarak dikkat çekmişti. HDP’li yetkililere göre bu tutum belgesi hem muhalefet partilerinin tabanında hem iktidarı blokunun tabanında yankı yaratmıştı. Bu nedenle iktidar bloku böyle siyasi bir darbe hazırlamıştı.
HDP’nin koyduğu bu teşhisi diğer partiler de koysalar bile buna göre davranmadılar. Özellikle Kemal Kılaçdaroğlu, dokunulmazlıklar döneminde takındığı tutumun benzeri bir tutum takındı. Sadece CHP Milletvekili Enis Berberoğlu’nun vekilliğinin düşürülmesini eleştirdi, HDP’li vekiller konusundan tek söz söylemedi.
Kılıçdaroğlu’nun bu tutumu hem Kürtler arasında hem de kendi tabanında tepki ile karşılandı. Birçok sosyal medya hesabında CHP’nin bu tutumu geçtiğimiz dönemde HDP’li vekillerinin dokunulmazlığının kaldırılması sırasında söylediği “Dokunulmazlıkların kaldırılması yasal değil ama yine kaldırılması için oy kullanacağız. Yoksa bize karşı kullanırlar” sözleri hatırlatılarak tepki gösteriliyordu.
İlginç bir gelişme de İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in HDP karşıtı tutumunun, parti tabanında hoş karşılanmadığını gösteren araştırmalardan söz edilmesiydi.
Muhalefeti bitirmek
HDP, üç ismin vekilliklerinin düşürülmesini sadece kendilerine yönelik değil, bütün muhalefete ve bütün siyasi partilere yönelik bir gözdağı olarak değerlendirdi. Diğer siyasi partilerin kayıtsız tutumunu eleştirdi. HDP MYK üyesi ve Eş Genel Başkan Yardıcısı Salim Kaplan, Mezopotamya Ajansı’na şunları söylüyordu: “Muhalefete, eğer siz HDP ile bu toplumun özgürlük arayışını yapan siyasal bir oluşum ile bırakın ittifak kurmayı, asgari müştereklerde bile yan yana yol yürürseniz, sizin de geleceğiniz pozisyon vekilliklerinizin düşürülmesi ve cezaevidir.”
Bu şartlarda HDP özgürlük ve demokrasi için darbeye karış demokrasi yürüyüşü yapma kararı aldı. Buldan yürüyüşün amacını çok net ortaya koyuyordu: “Bir köprü oluşturmayı düşünüyoruz aslında, yaşanan tüm hukuksuzluklar ve adaletsizliklere karşı Türkiye halklarının birlikte ortak ses çıkardığı bir dönemin başlangıcı olarak da sayabiliriz biz bu yürüyüşü. Sadece HDP’nin uğradığı haksızlıklara karşı değildir bu yürüyüş. Bugün Türkiye’de sadece HDP’lilere karşı yapılan bir haksızlık yok. Bugün Türkiye toplumu bir bütün olarak aslında iktidarın yarattığı koşullarda farklı nedenlerden dolayı mağduriyet yaşayabiliyorlar. O nedenle yürüyüşümüz hem Demirtaş, hem Farisoğulları, hem Berberoğlu, hem Kavala ve cezaevinde olan yazarlar, aydınlar, barış aktivistleri, akademisyenler, toplumun aslında zarar gören her kesimi için.”
Bugün Edirne ve Hakkari’den başlayacak olan yürüyüş Ankara’da son erecek. Ama yürüyüşe saatler varken, valilerin aldığı yasaklar geldi. Yürüyüşte önce Edirne, Hakkâri, Kocaeli ve Van valileri kentlere giriş yasağı getirdiler. Ancak yasaklara rağmen yürüyüş şimdiden amacına ulaşmış görünüyor. Basında ve kamuoyunda HDP ve yapacağı yürüyüş geniş biçimde tartışıldı, yürüyüş öncesi HDP’lilerin düzenlediği halk buluşmaları büyük ilgi gördü. İktidarın bütün çabalarına rağmen yürüyüşe karşı polisiye bir atmosfer yaratılamadı.