İsveç Sol Partisi Dış Politika Sözcüsü Håkan Svenneling ile Avrupa-Türkiye ilişkilerini konuştuk: ‘AB, Erdoğan’ın mültecilerin Avrupa’ya göç etmesini engelleyen utanç verici anlaşmayı feshedeceğinden korktuğu için tepki göstermeye cesaret edemedi’
Hüseyin Kalkan
İsveç Sol Partisi Dış Politika Sözcüsü Håkan Svenneling, Avrupa Birliği (AB)’nin Türkiye’ye yönelik politikalarını eleştiriyor ve Kuzeydoğu Suriye’de askeri operasyonların yapan Türkiye’ye silah satışlarının sürmesinin, bu ülkenin askeri operasyonlarına destek vermek anlamına geldiğini söylüyor. Svenneling, ülkesinin ve AB’nin Türkiye politikalarına dair düşüncelerini gazetemizle paylaştı.
- Söyleşimize Türkiye’deki sisteme bakışınızı sorarak başlamak istiyorum?
Erdoğan’ın yönetimi altında Türkiye’deki gelişmeler yanlış yönde hızlı ve net adımlarla ilerledi. 2016 yazındaki başarısız darbe girişiminden bu yana, demokratik hak ve özgürlükler kısıtlandı. Halklar üzerindeki baskılar daha da arttı. Kitlesel tutuklamalar ve ifade özgürlüğü üzerindeki sınırlamalar sürekli olarak artıyor. 2017 ilkbaharındaki anayasa değişikliği ile Erdoğan daha fazla güç topladı. Türkiye her türlü muhalefet gücüne ve rejimi eleştiren herkese karşı giderek daha baskıcı ve öç almaya dayalı politikalar uyguluyor. Sol Parti uzun zamandır Türkiye’deki siyasi gidişatı eleştirip, İsveç ve AB’yi daha güçlü tepki vermeye çağırdı. AB, Erdoğan’ın mültecilerin Türkiye’den Avrupa’ya göç etmesini engelleyen utanç verici anlaşmayı feshedeceğinden korktuğu için Türkiye’ye karşı tepki göstermeye, harekete geçmeye cesaret edemedi. AB’nin anlaşmayı feshetme ve Türkiye’deki muhalefete yapılan baskılara karşı çıkma zamanı geldi. AB temel hak ve özgürlükler konusundaki ihlaller karşısına net bir tavır koymalı ve haklar üzerindeki kısıtlamalara, baskılara açıkça karşı çıkmalıdır. İsveç hem devlet olarak tek başına hem de bir AB ve BM üyesi olarak, Türkiye’deki muhaliflere yönelik şiddeti, baskıyı sona erdirmek ve siyasi gerekçelerle içeride tutulan bütün düşünce mahkumlarını serbest bırakmak için harekete geçmelidir. Türkiye Anayasası’nda muhalefetin, özgürce muhalefet yapmasını engelleyen ve demokratik alanı daraltan bazı bölümler var. Yüzde 10’luk bir seçim barajı bunlardan biridir. Bunlar değiştirilmelidir.
- Son salgın döneminde, muhalefet partilerinin ve belediyelerin halka destek kampanyaları düzenlenmesinin iktidar tarafından engellemesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Rejimin eylemleri, başarısız darbe girişiminden bu yana sürdürülen baskıcı politikalarıyla uyumlu. Muhalefetin serbestçe çalışmasını engellemeye ve onları susturmaya yönelik çalışmalarına devam ediyor.
- Biliyorsunuz HDP, son yerel seçimlerde aralarında büyükşehirler ve kentler olmak üzeri 65 belediye kazandı. Ancak hemen ardında iktidar kayyumlar atayarak bu kentlerini merkezden yönetmeye başladı. Siz ve partiniz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Erdoğan ve AKP, HDP’nin etkisini azaltmaya çalışıyor. Öte yandan hem Kürtlerin hem de diğer azınlıkların demokratik haklarını almasını engellemeye çalışıyor. Bu totaliter bir devlete doğru atılan bir başka adım.
- AB’nin bu durma gösterdiği tepkiyi yeterli buluyor musunuz?
Hayır, AB sürekli olarak Türkiye’ye karşı çok gevşek davranıyor. Bunun başlıca nedeni mülteci anlaşması ve üyelik müzakereleri.
- Avrupa solunun (Sol partilerin, grupların ve çevrelerin) bu duruma gösterdiği tepkiyi yeterli buluyor musunuz?
Sol Parti ve Avrupa’da iş birliği yaptığımız birçok parti, Türkiye’deki gelişmelere güçlü tepki verdi. Bu uluslararası büyük destek gördü. Bu çalışmaların sonucu olarak örneğin, geçtiğimiz mart ayında yapılan HDP kongresine 100’den fazla uluslararası delegenin katılımıyla bir heyet gönderildi. Sol partilerin yoğun çabaları sayesinde Türkiye’de muhaliflere yapılan baskılar her AB ülkelerinin gündemine girdi ve bazı ülkelerin Türkiye’ye silah ambargosu uygulamaya koymasına yol açtı.
- Türkiye’nin İsveç ile önemli bir ticari partner olduğunu biliyoruz. Ağırlıklı olarak İsveç Türkiye’ye silah satmaktadır. 12 ülkede asker bulunduran, birkaç ülkede sürekli askeri operasyonlar yürüten bir devlete silah satışı, İsveç’in demokratik söylemleri ile çelişmiyor mu?
İsveç’in silah ihracatını eleştirecek çok şey var. Ancak geçen yılın ekim ayının ortalarında İsveç, ülkenin Suriye’ye yönelik askeri saldırısı nedeniyle Türkiye’ye tüm silah ihracatını durdurdu. Bu, silah ihracatı için iki iznin iptal edildiği anlamına geliyordu.
Türkiye geçen yıl Kuzeydoğu Suriye’de Kürtlerin egemen olduğu Rojava bölgesine saldırdığında, AB Türkiye’nin bu saldırılarını İsveç’in girişimiyle kınadı. Bununla birlikte, AB ülkeleri, İsveç Parlamentosu ve hükümetinin savunduğu gibi Türkiye’ye karşı alınacak önlemleri uygulamaya hazır değil. AB, Türkiye’ye yönelik bir silah ambargosu yerine, üye ülkelere askeri ihracatlarını gözden geçirmelerini tavsiye etmeyi kabul etti. İsveç de dahil olmak üzere bazı ülkeler Türkiye’ye silah ihracatını durdururken, diğer ülkeler silah satmaya devam etti. Türkiye’nin Suriye’deki askeri operasyonları halen devam etmekte ve yaşanan insani felaket en üst aşamada. İsveç bu nedenle AB ülkelerinin Türkiye’ye yönelik ortak silah ambargosu için çalışmalıdır.
Çeviri: Güler Helin Gül – Sait Yıldız