Mustafa Kemal 1920’de Ankara meclisini kurdu, 1923’te de Cumhuriyet’i ilan etti, son padişahı ve ailesini, taşınabilir zenginlikleriyle birlikte yurt dışına yolladı.
Osmanlı’nın mirasını da ( artı ve eksileriyle ) devralıp, bazı yeniliklerle yola çıktı.
Batı’yı iyi tanıyordu, onları ürkütecek işlerden uzak durdu, borçları reddetmedi, Sovyet flörtünü tez zamanda sonlandırıp, kapitalizmi ‘kalkınma yolu’ olarak seçti.
Yazımızın konusu yukarıdaki paragraflar değil tabii ki.
Yukarıdan alacağımız ve konu edeceğimiz şey: 1923…
Üç yıl sonra 100 yıl olacak, 1923 üzerinden tam yüz yıl geçmiş olacak.
İşte konumuz tam da bu…
Yani şeriat ve hilafet gönüllülerinin kendilerini ( sözde ) cehennemde saydıkları yüz yılın dolmasına üç yıl var. O tarihe hazırlanıyorlar.
İşte ondandır ki, bir elleri yağda öbürü balda olan bu çevre, yani halihazırda iktidarda olan AKP iktidarı ve onun başındaki Erdoğan, her fırsatta ‘kendimizi iki bin yirmi üçe hazırlıyoruz’ der durur…
Bu söylem oldukça ciddi bir mana içerir. Çoğu insan bunu bilir ama bilmeze yatar.
Kimileri bunu ‘cumhuriyetin yüzüncü yılı, kalkınmada zirve yılı vs.’ gibi düşünebilir ya da söyleyen öyle düşünülmesini ister.
Peki, 2023 seçim, kalkınmada zirve ya da benzer şeylerin olacağı bir yıl mı?
Kesinlikle değil.
2023 rövanş yılı.
Her şey böyle giderse hep birlikte finalin ikinci maçını izleyeceğiz.
Suriye’de, Libya’da faaliyet gösteren çeteler orada antrenman yapıp şehir savaşını öğreniyorlar şimdilerde. Yanlarındaki ordu mensupları da öyle. Çok şey öğreniyorlar oralarda hep beraber.
Lazım olacaklar o gün geldiğinde.
Bekçi teşkilatlanması boşuna kurulmadı.
Mahalle mahalle, sokak sokak dolaşıp nerede ne var ne yok, kim kimdir, kim ne yapıyor öğreniyor, halkın günlük yaşamına yavaş yavaş müdahale ediyor, alıştırma yapıyorlar.
15 Temmuz gecesi, devlete ait 195.000 silahın ‘kaybolduğu’ duyuruldu.
Bu duyuru da aslında bir gözdağı, bir korku yayma projesinin parçasıydı.
Örgütlü, direnmeyi önüne koymuş halk ya da halklar için bu faşist, şeriatçı – hilafetçi örgütlenme çok bir şey ifade etmez ama uyuyan, olup biteni görmezden gelenler içinse yıkım ve yok oluş getirir beraberinde.
İki çarpıcı örnekten biri İtalya diğeri İran’dır.
İran daha benzeş geliyor, ondan bahsedip sadede geleceğim.
Şah’ın uçağı Tahran’dan havalandığında, Ayetullah Humeyni’yi Fransa’dan getiren uçak iniş hazırlığı yapıyordu.
Ülkede bayram havası vardı. Pehlevi hanedanlığı çökmüş, Şah kaçmıştı. Ülkeye demokrasi geliyordu.
Tüm yapılar destek olmuştu bu değişime. ‘Devrim’; Farsların, Kürtlerin, Azerilerin ortak devrimiydi.
Humeyni gelecek, ortak, özgür bir ülke oluşacaktı.
İ-KDP ( İran Kürdistan Demokrat Partisi) lideri Dr. Abdurrahman Qasımlo Avrupa’dan İran’a dönmüştü, yine TUDEH (Kitlelerin Partisi) adıyla bilinen komünistlerin partisi de destekçilerdendi.
Humeyni’nin önce Tahran’a, ardından Kum kentine yerleşmesiyle birlikte işler değişik bir hal almaya başladı.
İdam sehpaları kuruldu, Kürtler ve komünistler, kısacası merkezi şeriatçı siyasetten yana olmayıp da ele geçirilen herkes asıldı.
Dr. Qasımlo 13 Temmuz 1989’da Viyana’da, uzlaşmak ve Kürt sorununu çözmek üzere çağrıldığı bir görüşmede alçakça katledildi. Kürtlerden ve komünistlerden, demokratlardan, sanatçılardan öldürülen muhaliflerin kesin sayısı bilinmiyor zira sehpalar hâlâ kurulu ve idamlar devam ediyor…
Yukarıda mümkün olduğunca özet geçmeye çalıştığım örneği, Kürt siyasiler ve yine siyasetle uğraşan Türk devrimciler de bilir.
Peki ya CHP?
Bence ve ne yazık ki onlar pek bilmezler.
Bilmedikleri pratiklerinden anlaşılıyor. Onlar, ne olursa olsun kendilerini dokunulmaz sanıyorlar.
Uyarmak, yukarıdaki örnekleri gözlerine sokmak gerekiyor.
Tamam, HDP anahtar parti.
Gücü, etkisi katkısı çok, ancak oy oranı üç aşağı beş yukarı belli.
Çok önemli işler yapıyor, dik duruyor, durmaya devam edeceğinin mesajlarını veriyor. Halklarımızın ortak örgütü olduğunu kanıtlıyor.
Korkmuyor, yolundan saptırıp eve çekilmesini isteyen, AKP’ye ayak bağı olmamasını isteyen gizli AKP’lilere rağmen topluma ciddi moral motivasyon katıyor.
İşte tam da burada CHP’yi silkelemek gerekiyor.
Ne yapacaksınız CHP’liler?
Oturup şeriatın ilanını ve darağaçlarının kurulacağı günleri mi bekleyeceksiniz?
Yoksa içinizdeki ‘du bakelin noolecek’ diyen zavallıların ardı sıra ve koyunlar gibi uçurumdan aşağıya mı atlayacaksınız?
Kürtleri çantada keklik saymayın, yerel seçimlerde AKP’ye ders vermek adına yapılanı ‘nasıl olsa gene…’ mantığıyla hareket etmeyin. O, bir kereye mahsus bir dersti.
Ortaya çıkın ve düzgün bir plan açıklayın.
Kürt sorununda, emekçi sorununda ne düşündüğünüzü anlatın. Planınızı görelim.
Bu öyle bir plan olsun ki öncelikle sizin hayatınızı kurtarsın.
Unutmayın, 2023’e üç yıl kaldı…