Cumartesi Anneleri bu haftaki eylemlerinde, 26 yıl önce gözaltında kaybedilen iş insanları Buldan, Yıldırım ve Karay’ın akibetini sorarken, Diyarbakır’da ise, Kayıp yakınları, gözaltında kaybedilen Nihat Aydoğan’ın akibetini sordu
Koronavirüs salgını nedeniyle Cumartesi Anneleri, bu haftaki eylemlerini de sosyal medya hesapları üzerinden açıklama yaptı. Cumartesi Anneleri 793’üncü haftasında gözaltında kaybedilen iş insanları Savaş Buldan, Adnan Yıldırım ve Hacı Karay’ın akibetini sordu. İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları ise, eylemlerinin 591’inci haftasında Nihat Aydoğan’ın akıbetini sordu
‘Beklentimiz adalet’
İlk olarak konuşan Savaş Buldan’ın eşi Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, 26 yıldır katillerin bulunup cezalandırılması için mücadele ettiklerini belirtti. Buldan, “Bu cinayetleri işleyenler devlet tarafından, sistem tarafından korunup kollandılar ve kahraman ilan edildiler. Faili meçhul cinayetler ve infazlar Türkiye’nin bir gerçeğidir. Bu geçmişle yüzleşilmesi için bir komisyon kurulmalı, katiller bulunup cezalandırılmalı. Beklentimiz adalettir, yüzleşmedir ve adım atılmasıdır”dedi.
‘Unutmayacağız, vazgeçmeyeceğiz’
Adnan Yıldırım’ın eşi Hasibe Yıldırım da 26 yıl geçmesine rağmen aynı acıyı yaşadıklarını kaydetti. Yıldırım, “Öleceğimiz güne kadar da unutmayacağız, vazgeçmeyeceğiz. Bu acıyı çocuklarımız, torunlarımız da yaşadı mücadeleyi de onlar sürdürecek.” Hacı Karay’ın oğlu Enes Karay, babası ve Buldan ile Yıldırım’ın polis olarak bilinen kişiler tarafından kaçırılarak katledildiğini hatırlattı, “Faili meçhul cinayetlere kurban gitmiş kişilerin yakınları olarak adalet aramaya devam edeceğiz” dedi.
‘Galatasaray Meydanı’ndan vazgeçmeyeceğiz’
Haftanın açıklamasını gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun’un kızı Jiyan Tosun okudu. Tosun, “793 haftadır gözaltında kaybetme suçuna ve devletin bu suçtaki ağır sorumluluğuna dikkat çekiyoruz. 793 haftadır cezasızlığın, kaybetme suçunun devletle bağlantısının üzerini örtmek için kullanıldığını söylüyoruz. Kısacası 793 haftadır, inkara karşı hakikati, cezasızlığa karşı adaleti savunuyoruz” dedi. “Savaş Buldan, Adnan Yıldırım ve Hacı Karay için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz” diyen Tosun, 94 haftadır hukuksuz bir biçimde kayıp yakınlarına kapalı olan kayıplarla buluşma meydanı Galatasaray’dan da vazgeçmeyeceklerini yineledi.
Ne olmuştu?
İş insanları Savaş Buldan, Adnan Yıldırım ve Hacı Karay İstanbul’da yaşıyordu. 3 Haziran 1994 günü sabaha karşı Yeşilyurt’ta bulunan Çınar Oteli’nden birlikte çıktılar. Çok sayıda tanık beyanına göre; dışarıda bekleyen otomobillerden çıkan telsizli, çelik yelekli ve silahlı 7-8 kişi onları durdurdu ve otelin duvarına yaslayarak üzerlerini aradı. Kendilerini polis olarak tanıtan bu kişiler “İfadelerinizi alıp bırakacağız” diyerek Buldan, Yıldırım ve Karay’ı zorla otomobillere bindirerek götürdü.
İşkence edildikten sonra ateşli silahla infaz edildiler
04 Haziran 1994 akşamında Bolu/Yığlıca köyü Taşlı Melen Mevkiinde Buldan, Yıldırım ve Karay ‘ın işkence ile sorgulandıktan sonra ateşli silahla infaz edilmiş bedenleri, köylüler tarafından bulundu. Üzerlerinde kimliklerini kanıtlayacak hiçbir belge, değerli eşya veya para yoktu. Bulundukları yer kontrgerilla cinayetleri sonucunda öldürülenlerin cansız bedenlerinin bırakıldığı medyada “ölüm üçgeni” olarak adlandırılan bölgedeydi.
Kürt iş insanlarına yönelik ölüm listesi
Ailelerin tüm çabalarına rağmen Buldan, Yıldırım ve Karay dosyaları 19 yıl sürüncemede bırakıldı. Ailelerin ısrarlı başvuruları üzerine 19 Aralık 2013 tarihinde yeni bir iddianame düzenlendi. Düzenlenen iddianame Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ve kamuoyunda Ankara JİTEM Davası olarak bilinen davaya dâhil edildi. Yargılamalar sırasında tanık olarak ifade veren eski MİT Kontrterör Dairesi Başkanı Mehmet Eymür içinde Savaş Buldan, Adnan Yıldırım ve Hacı Karay’ın isimlerinin de olduğu “Kürt iş insanlarına yönelik ölüm listesi”nin yer aldığı bir belgeyi mahkemeye sundu. Eymür, Buldan, Karay, ve Yıldırım’ın infazlarının Ağar’ın bizzat yönettiği Korkut Eken, İbrahim Şahin ve Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Emin Aslan’ın denetimindeki “özel operasyonlar” kapsamında gerçekleştirildiğini söyledi. Savaş Buldan, Adnan Yıldırım ve Hacı Karay’ın kimler tarafından gözaltına alındıkları, işkence ile sorgulandıkları, öldürüldükleri ve bu eylemin icrası için kimlerin talimat verdiği devletin Susurluk Raporu’nda, Ergenekon iddianamesinin 228 No’lu ek klasöründe, Ankara JİTEM davasının iddianamesinde ve mahkeme tutanaklarında yer aldı. Ancak tüm bunlara rağmen 13 Aralık 2019‘da görülen karar duruşmasında, işlenen suçlarla ilgili Mehmet Ağar ve diğer tüm sanıkların beraatlerine karar verildi. AİHM’de mahkumiyetle, iç hukukta beraatle sonuçlanan davalar zincirine bu dava da eklendi.
Diyarbakır
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları, “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” talebiyle sürdükleri eylemin 591’inci haftası için derneğin sosyal medya hesabında video paylaştı. Videoda İHD Şube yöneticisi Avukat Hasan Yalçın, Aralık 1994’te Midyat İlçe Karakolundaki askerler tarafından gözaltına alınan ve kendisinden bir daha haber alınamayan Nihat Aydoğan’ın akıbetini sordu. Ailenin tüm arayışlarının sonuçsuz kaldığını aktaran Yalçın, “15 gün sonra Jandarmalar Nihat’a köy muhtarını arattırıp, ‘Beni bıraktılar, eve geleceğim’ dedirtirler. Ancak bu telefondan sonra kendisinden bir daha haber alınamaz. Eşinden haber alamayan Halime Aydoğan, Mardin Jandarma Merkez Komutanlığı’na gidip eşini sorunca, Jandarma ‘Biz senin eşini serbest bıraktık, dağa çıkmıştır, onu git dağda ara’ der. Halime Aydoğan, son çare olarak eşinin akıbetini ortaya çıkartmak için Midyat Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak başvuruda bulunur, fakat savcılıktan da bir sonuç elde edemez. Kaybedilmesinin üzerinden 25 yıl geçiyor ve hala kendisinden bir haber alınabilmiş değil” dedi.
İzmir
İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şubesi, “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” talebiyle her hafta Sümerbank önünde yaptıkları açıklamayı koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle internet üzerinden gerçekleştirdi. Bu haftaki açıklamayı İHD şube yöneticilerinden Caner Canlı okudu. Canlı, 7 Haziran 1995 yılında Diyarbakır’da gözaltına alındıktan sonra kaybedilen Edip Aksoy ve Orhan Cingöz’ün akıbetini sordu.
JİTEM itirafçısının anlattıkları
Edip Aksoy’un 7 Haziran 1995 tarihinde Diyarbakır’da ektikleri tütünü satmak için Melik Ahmet Caddesi’ndeki dükkânına gittikten sonra bir daha geri dönmediklerini belirten Canlı, şunları söyledi: “O gün Edip 23 yaşındaki Orhan Cingöz ile birlikte Diyarbakır’ın Dağkapı semtindeki Yeşilçınar çay bahçesinde giysi satan Bilal Ulusoy ile konuşurlarken yanlarına gelen Renault marka bir otomobilden inen ve kendilerini polis olarak tanıtan üç silahlı ve telsizli kişi tarafından önce kimlikleri alındı, daha sonra araca bindirilerek götürüldüler. JİTEM itirafçısı Abdulkadir Aygan, Cingöz ve Aksoy’un işkenceyle sorgulandıktan sonra öldürülüp Cizre-Silopi Karayolu’nda Cudi Dağı tarafındaki dere kenarına gömüldüklerini söyledi.”
‘Failler yargılansın demeye devam edeceğiz’
Silopi Cumhuriyet Savcılığı’nın aynı tarihlerde belirtilen köyün Bozemir Deresi kenarında kimliği tespit edilemeyen iki ceset için dosya tanzim edildiğini, görevsizlik kararı ile birlikte dosyanın 31 Haziran 1995 yılında Silopi Kaymakamlığı’na gönderildiğini belirtti. Canlı, Silopi Belediye Başkanlığı’nın mezarlıklardan sorumlu birimi ile yapılan görüşmede de 28 Haziran 1995 tarihinde Silopi Savcılığınca defnetmek üzere 2 kimliği belirsiz cesedin teslim edildiğini, bu cenazelerin aynı gün 38-39 nolu kabirlere defnedildiğini söylediğini ifade etti. 25 yıl değil 125 yıl da geçse kayıplarımızı aramaktan vaz geçmeyeceğiz. Her koşulda kayıplar bulunsun failler yargılansın demeye devam edeceğiz” dedi.
HABER MERKEZİ