Kırşehir Cezaevi’nde askeri nizamda sayım dayatmasını kabul etmeyen 8 tutuklunun açlık grevine başladığını aktaran İHD, tutukluların çıplak arama ve benzeri kötü muamelelere maruz kaldığını kaydetti
İnsan Hakları Derneği (İHD), Med Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Hukuki ve Dayanışma Dernekleri Federasyonu (MED TUHAD-FED), Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) ile Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), Kırşehir E Tipi Kapalı Cezaevi’ndeki tutuklulara ilişkin hazırladıkları raporu açıkladı. İHD Genel Merkezi’ndeki toplantıya kurum temsilcileri katıldı.
8 kişi açlık grevinde
İHD Merkez Yürütme Kurulu üyesi (MYK) Nuray Çevirmen, 1 Haziran’da heyet olarak Kırşehir E Tipi Kapalı Cezaevi’ni ziyaret ettiklerini aktardı. Çevirmen, tutuklulardan Ç.Y.’nin 19 Mayıs’ta, Ö.H.’nin 21 Mayıs’ta, C.Y ile M.D’nin 22 Mayıs’ta, E.K.’nin 25 Mayıs’ta, M.Y, F.G. ve M.K.’nin ise 28 Mayıs’ta süresiz dönüşümsüz açlık grevine başladığını paylaştı.
Ayakta sayım dayatması ve çıplak arama
Çevirmen, tutuklulardan Ö.H.’nin 6 Mayıs’ta askeri nizamda ayakta sayımı reddettikleri için dilekçe verdiklerini, öncesinde her gün zorla avluya çıkarılarak hizalı askeri nizamda sayım yaptırıldığını, akabinde 07 Mayıs’ta koğuşların dağıtıldığını, bu sırada darp edildiklerini, kollarından sürüklenerek müşahedeye götürüldüklerini aktardığı söyledi. Çevirmen, Ö.H.’nin kameralar olmayan yerde sürüklenerek, kafalarına ve sırtlarına olacak şekilde darp edildiklerini de aktardığını belirtti.
Çevirmen, tutuklu Ö.H.’nin anlatımlarını şöyle paylaştı: “Darp edildiğimizde gardiyanların eldiven ve maskeleri yoktu. Müşahedede çıplak aramaya maruz bırakıldık. 7 Mayıs’ta olay sonrası doktor kontrolüne götürüldük, darp olduğunu söyledik ama rapor yazıp, yazmadığı hakkında bilgimiz yok. Kötü muameleye ilişkin HDP ve CHP grup başkanvekillerine mektup yazdık ancak bu mektuplar ‘sakıncalı’ bulunarak, cezaevi tarafından gönderilmedi. Birebir aynı içerikte olan Adalet Bakanlığı’na yazdığımız mektup ise cezaevi tarafından gönderildi. 25 gündür müşahededeyiz. 21 Mayıs’tan bu yana açlık grevindeyim, günde bir tane B vitamini veriliyor, şeker ve tuz alıyoruz. Meyve suyu verilmesi için dilekçe verdik, 5 günde bir tane meyve suyu veriliyor. Hijyen sorunu var, odalar çok kirli ve tuvalet vs. iç içe olması sebebi ile çok kötü koku var. Gardiyanlar hijyen kurallarına riayet etmiyor, maske – eldiven kullanımına özen gösterilmiyor. Bana slogan atmaktan 3 ay, sayım vermemekten 3 ay görüş cezası; açlık grevi sebebi ile de 3 ay etkinlik cezası verildi.”
Ö.H.’nin, C-3 koğuşunda kalan 5 kişinin de 29 Mayıs’ta askeri nizamda sayıma karşı verdiği dilekçe sonrasında kötü muamele uyguladığını aktardığını söyleyen Çevirmen, “Ö.H., dilekçeden sonra 30 Mayıs tarihinde sesler geldiğini ve bu arkadaşlara çök – kalk yaptırıldığını duyduğunu, aynı şekilde çıplak arama da yapıldığını, bunu yapan memurlardan birinin ismini bildiklerini ancak diğerlerini sadece teşhis edebileceklerini belirtti” dedi.
Sürükleyerek dışarı çıkardılar
Tutuklu S.Ö. ile yapılan görüşmeye de değinen Çevirmen, S.Ö.’nün 27 Mayıs’ta ayakta sayım vermeyeceklerini ifade eden bir dilekçe verdiklerini, bu dilekçe işlem görmeyince 28 Mayıs’ta tekrar dilekçe verdiklerini ve bu dilekçelerinin işleme alınmasıyla birlikte 29 Mayıs’ta baş memur ile birlikte 30-40 kadar kişinin sayıma geldiğini ve memurların ayakta sayım vermeye zorladığını anlattığını kaydetti. Çevirmen, şunları paylaştı: “S.Ö. sonrasında gardiyanların kendilerini sürükleyerek dışarı çıkardıklarını söyledi. Bu durumda dahi sayım vermeyeceklerini söylediklerinde ise sürükleyerek hücrelere götürülmeye çalışıldıklarını, baş ve bel bölgelerine kuvvet uygulanarak, kolları arkada ters kelepçeliymiş gibi bir duruma getirilerek darp edildiklerini, çok fazla memur olduğunu, kişi başı 5-6 memur düştüğünü ve darp edildiklerini, İ.B.’nin sırtına basıldığını, F.A.’nın da sırtına 5 kişinin ayakları ile bastığını, kendisine de kafasını kaldırmaması için elleri ile tazyik uyguladıklarını, hücreye getirildiklerinde; hücre kapısında zorla çıplak arama yapmaya çalıştıklarını, buna karşı sert çıktıklarında ise ‘soyunun’ dediklerini, soyunduktan sonra hücreye alındıklarını ve hücre içinde de kendilerine çök – kalk yaptırıldığını, bazı arkadaşlarına da çıplak aramadan sonra çoraplarının vs. verilmediğini ancak istediklerinde verildiğini, aynı gün saat 10.00 civarı doktorun geldiğini, hiçbir muayene yapmadığını, elleri, kolları ve bellerinin vs. ağrıdığını söylemelerine rağmen doktorun muayene etmeden gittiğini, aynı gün kendileri hakkında disiplin soruşturması açılmış olduğunu, şu an tek kişilik hücrede kaldıklarını aktardı.”
Maddeler halinde sıralandı
Çevirmen, tutuklu S.Ö.’nün şeker hastası olduğu için açlık grevine başlamayacağını ancak kötü muameleye karşı arkadaşları F.A.’nın 2 Haziran’da, Ö.B.’nin 5 Haziran’da, İ.B.’nin ise 9 Haziran’da açlık grevine başlayacağını aktardığını söyledi.
Çevirmen, E.K, C.Y., F.G., M.D., M.K. ve Ç.Y. ile yapılan görüşmelerdeki ortak anlatımlar maddeler halinde şöyle sıraladı:
“* 7 Mayıs 2020 tarihinde yaşanan darp olayı sonrasında koğuşların dağıtılmasıyla birlikte 3 kişinin (E.K., Ö.H. ve Ç.Y.’nin) sağ tarafta bulunan 3 ayrı müşahede odasında, 2 kişinin (M.D., C.Y.’nin) ise sol tarafta bulunan 2 ayrı müşahede odasında tek başına kaldığını, görüşme günü itibariyle 25 gündür müşahede odasında tek başına bulundukları,
* E.K. tarafından cezaevinde yaşanan hak ihlallerine ilişkin Milletvekili Özgür Özel ve Meral Danış Beştaş’a yazılan mektupların sakıncalı sayılarak gönderilmediğini ve idare tarafından mektubun yok edilmesine karar verildiği,
* 25 gündür müşahede odasında kalan E.K., günde 20 dakika havalandırmaya çıkabildiği, C.Y. ise 25 gündür 4 kez havalandırmaya 15 dakika ile sınırlandırılarak ve tek başına çıkarıldığı ve çıkarıldığı saatlerin güneşi göremeyeceği saatler olduğunu, sadece son çıktığı havalandırmada güneşi görebildiği,
* Müşahede odasında kalanların odalarının dışarıdan yeni gelen ya da dışarıyla temas etmiş mahpusların karantina odalarıyla aynı koridorda olduğu ve gardiyanların temizliğe, maske kullanımına vs. çok özen göstermedikleri,
* Müşahede odalarının çok kirli ve pis olduğu, gerekli temizlik malzemelerinin idare tarafından verilmediği gibi kendilerinin almasına da izin verilmediği, battaniyelerinin kendilerine getirildiği; ancak nevresimlerinin verilmediği, müşahede odasının çok soğuk olduğu, hiç gün ışığı almadığı ve çok üşüdükleri,
* 7 Mayıs 2020 tarihinde gerçekleşen cebir ve şiddet olayına ilişkin şikâyetlerine henüz bir sonuç alamadıkları ve şikâyetlerinin ulaşıp ulaşmadığını da bilmedikleri,
* Açlık grevinde olan E.K tarafından; hemşirenin normalde günlük tansiyon ölçümlerini yaptığını; ancak 31 Mayıs’ta izne ayrıldığı için ya da başka bir sebepten cezaevinde olmadığından son gün sadece tartı ölçümü yapıldığı,
* Açlık grevinde olan C.Y. tarafından; tartının bozuk olduğu, idare tarafından verilen iaşe içindeki meyve suyunun şekerli sudan farkı olmadığı, kendilerinin kantinden meyve suyu almalarına ya da meyve alıp suyunu sıkmalarına da izin verilmediği,
* Açlık grevine giren mahpuslara kısıtlı miktarda iaşe verildiği, meyve suyunun 5 günde bir sadece 1 litre verildiği,
* B vitamininin bazı mahpuslara günde bir tane, bazılarına 2 günde bir tane verildiği,
* Açlık grevindeki mahpuslara sadece kilo kontrolü yapıldığını, başlangıçta yapılan kan ve tansiyon ölçümünün 3 gündür yapılmadığını, görüş yapıldığı gün Ç.Y’yle görüşen hapishane doktorunun provokatif yaklaşımları olduğu,
* M.K.’nun açlık grevine başladığı gün darp edilerek hücreye alındığı, kendisine herhangi bir temizlik malzemesi verilmediği, hücrede lavabo taşının olmadığı ve musluğun da bozuk olduğu belirtilmiştir.”
Olumlu izlenim edinilemedi
Çevirmen, cezaevi girişinde çevik kuvvet ve TOMA’nın bulunduğu ve yoğun güvenlik önlemleri alındığını belirterek, “Heyetle birlikte gelen İHD temsilcisi kurum idaresi ile görüşme talebinde bulunmuşsa da idarenin görüşme yapmayacağı fakat Kırşehir Cumhuriyet Başsavcısının görüşme yapacağı ifade edilmiş, bunun üzerine heyetimiz avukat eşliğinde adliyeye gitmiştir. Adliyeye giden heyeti Kırşehir Adliyesi’ne kadar emniyet ekiplerinin araçları takip etmiş, GBT yapmıştır. Adliyede ise Başsavcının değil infaz savcısının görüşmeyi kabul ettiği, kendisinin de avukatlar dışında kurum temsilcileri görüşme yapmayacağını beyan etmesi üzerine avukat görüşmeyi yapmışsa da hukuka aykırı ve suç teşkil eden uygulamalardan vazgeçilmesine dair olumlu bir izlenim alınamamıştır” şeklinde konuştu.
Kaba dayak ve hakaret
Çevirmen, askeri nizam da avluya çıkarılarak yapılmak istenen ayakta sayımın kabul edilmemesi halinde hücrelerde ve koğuşlarda, mahpuslara fiziksel şiddet uygulandığı, işkence yapıldığı, kaba dayak, hakaret, uygulamalarına başvurulduğu ifade edildiğine işaret ederek, bunun da ulusal ve uluslararası sözleşmelere aykırı olduğunu vurguladı.
Çevirmen, “Mahpusların hapishanede yapılan işkenceye ilişkin şikâyetler, başvurular olmasına rağmen bu hususta bir şey yapılmamış ve mahpusların şikâyet dilekçelerinin akıbetine ilişkin bilgi de verilmemiştir. Bu hususta adli ve idari soruşturma yürütüldüğüne ilişkin hiçbir gösterge yoktur. Mahpuslara hiçbir şekilde dönüş yapılmamış, ifadelerine başvurulmamıştır. Tam tersine işkenceye karşı slogan atan mahpuslara disiplin soruşturması açılmıştır. Mahpuslara işkence yapan kamu görevlisi olan gardiyanlar gibi bu olayın etkili soruşturmasının yürütülmesini engelleyen her türlü kademede görev yapan tüm kamu görevlilerin sorumluluğu mevcuttur. İşkence yasağı ve işkenceye karşı fiillere ilişkin etkili soruşturma yükümlülüğü ihlal edilmiştir” ifadelerinde bulundu.
‘İvedilikle çözülmeli’
Tespit edilen hak ihlallerinde idari yöneticilerin, personelin, denetim yetkisini yerine getirmeyen idari kurumların sorumluluğunun bulunduğunu dile getiren Çevirmen, şöyle devam etti: “İşkenceye maruz kalan kişilerin Adli Tıp Kurumu’na ya da tam teşekküllü bir hastaneye sevklerinin yapılması, mahpusların tedavisinin yapılması, ilgili görevliler hakkında idari soruşturma başlatılması ve İstanbul Protokolü’ne uygun cezai soruşturma süreci yürütülmesi gerekmektedir. Bu sebeple tüm idari yöneticilerin, personelin, denetim yetkisi bulunan idari kurumların ve ilgili bakanlıkların ulusal ve uluslararası mevzuattan doğan sorumluluklarını yerine getirmesini ve sorunları ivedilikle çözmesini talep ediyoruz.”
ANKARA