Diyarbakır’da yaşanan işkenceyle ilgili konuşan Urfa Baro Başkanı Öncel, ‘İçişleri Bakanı’nın ‘uyuşturucu satanın ayağını kırın’ dediği ülkede kolluk güçleri neler yapmaz?’ dedi. TİHV başkanı Fincancı ise, servis edilen fotoğraflarla verilmek istenen mesajın çok tehlikeli olduğunu söyledi
Elif Aydoğmuş
Otoriterleşen iktidar tarafından, yargı her geçen gün daha da etkisiz hale getirilmek istenirken, kendini hakim ve savcıların yerine koyan polis ve askerlerin gerçekleştirdiği işkence vakalarının da ardı arkası kesilmiyor. İktidarın sınırsız yetki verdiği polis ve askerler gerek sokakta gerekse karakollarda işkenceyi en üst seviyeye taşıdığı gibi işkence fotoğraflarını da servis ederek hukuksuzluğun geldiği noktayı gözler önüne seriyor. En son Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinde açılan ateş sonucu yaşamını yitiren polis Atakan Arslan’ı öldürdüğü iddiasıyla gözaltına alınan M.E.C., M.A. ve F.A.’nın, emniyette yaşadıkları işkencenin fotoğrafları, MHP Mersin Milletvekili Olcay Klavuz’un danışmanı Emre Soylu’ya ait twitter sayfasından “Hain, emniyetin şefkatli kollarında” notuyla paylaşıldı. İşkenceyle süren sorgunun ardından M.E.C ve F.A tutuklanırken önceki gün yeni bir işkencenin fotoğrafları da ortaya çıktı. Faillerin bulunması için kapıları kırarak evlere baskın düzenleyen polis, yurttaşlara özel eğitimli köpeklerle işkence yaptı.
‘İşkence meşrulaştırılıyor’
Türkiye’de her geçen gün daha da artan işkence vakalarını Urfa Barosu Başkanı Abdullah Öncel ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı gazetemize değerlendirdi.
Urfa da polis işkencesinin sık sık yaşandığı adreslerden biri. En son geçtiğimiz yıl Halfeti’de çıkan çatışmada bir askerin yaşamını yitirmesinin ardından, 38 kişi gözaltına alınarak ağır işkencelere maruz kalmıştı. Urfa Baro Başkanı Abdullah Öncel bu olayı hatırlatarak “Polis ya da asker öldürüldüğünde maalesef işkence meşru gösterilmeye çalışılıyor. Elbette polis ve asker ölmemeli ancak ne olursa olsun bunu yapan kişiye yasalarda bir yaptırım var. Bunun yöntemi işkence değil” diyor.
‘Tiranlık ile yönetiliyor’
Köpeklerle evlerdeki yurttaşlara yönelik işkenceyi de hatırlatan Öncel, “Türkiye hakikaten hukuk devleti olmaktan çıktı. Tiranlıkla yönetiliyor. Düşünün işte İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ‘uyuşturucu satanın ayağını kırın’ diyor. İçişleri bakanı böyle söylerken kolluk güçleri nasıl uygun hareket edecekler? Baştan bir çürüme var. Ülkenin içişleri bakanı kolluk güçlerine ‘vurun, öldürün, kırın bacağını’ diyorsa kolluk güçleri düşünün neler yapmaz. Barolara düşen görev mücadele etmektir. Kamuoyunun bu konuda hiçbir şüphesi olmasın. Biz Urfa Barosu olarak bu işkencenin de takipçisi olacağız” şeklinde konuştu.
İşkencenin yapılmasının ve fotoğrafların servis edilmesinin izahının olmadığını söyleyen Öncel, sorumlular hakkında derhal soruşturmanın başlatılması ve en sert yaptırımların uygulanması gerektiğini vurguluyor.
‘Fotoğraflarla verilen mesaj tehlikeli’
Sözlerine her türlü işkencenin mutlak yasak olduğunun altını çizerek başlayan TİHV Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde ve Türk Ceza Kanunu’nda işkencenin insanlığa karşı suçlar kapsamına alındığını belirtiyor.
Fincancı, işkence gibi suçlar için zaman aşımının dahi ortadan kaldırıldığına dikkat çekerek, “İşkencenin bir takım suç isnatları ya da suçlar üzerinden meşru gösterilemeye çalışılması ve destek bulması aslında utanç verici. Herhangi bir yargılama süreci işletilmeden kolluğun kendini yargı makamı gibi görüp bir cezalandırma şeklinde işkence görüntülerini servis etmesinde işkencenin mutlak yasak olma özelliğini toplum nezdinde ortadan kaldırmaya dönük bir girişim ve çok tehlikeli” diyor.
M.E.C’ye yönelik işkenceye gelen tepkilerin ardından Diyarbakır Emniyeti’nin “Çıplak arama yapıldı. Orantılı güç kullandık” diyerek işkenceyi kabul etmeyen açıklamasına değinen Fincancı, “İnsanların çıplak şekilde yere yatırılıp ters kelepçe ile yüz üstü fotoğraflarının çekilmesi işkencedir. Bu fotoğraflara cop gibi cisimlerin yerleştirilmesi de topluma yönelik bir mesajdır. Kendilerini destekleyenlere bir mesajdır, bu tarz eylemlere yeltenecek olanlara ise tehdittir” diye konuşuyor.
‘Valilik suçu övüyor’
Evde yurttaşlara köpeklerle yapılan işkencenin ardından Diyarbakır Valiliği’nin “Köpek reflex geliştirdi” şeklinde açıklamasının da suçu övme olduğunu söyleyen Fincancı, şöyle devam ediyor: “Kamu görevlilerinin işkenceyi destekleyen koruyan ve örtbas etmeye çalışan tutumları da aslında işkence suçuna katılımı oluşturur işkence suçu olarak değerlendirilir. Dolayısıyla bir suçu övme ve örtbas etme davranışı bulunmaktadır.”
‘Soylu işkence sözü verdi’
Fincancı da İçişleri Süleyman Soylu’nun kamuoyu önünde yaptığı açıklamalarla yargı işlevini hiçe saydığını ifade ederek, “Bu görüntüleri servis eden kolluk görevlileri yalnızca o kişiye değil tüm topluma yönelik işkence suçu işlemektedir. Bunlarla ilgili derhal işlem başlatılmalı. Ancak biliyoruz ki böyle irade yok. Çünkü İçişleri Bakanı Süleyman Soylu İzmir’de camiden Çav Bella dinletilmesinin ardından ‘Onu bulup cami dibinde ezan dinleteceğim’ diyerek işkence yapma sözü verdi” diyor.
Fincancı son olarak, “Biz insan hakları örgütleri bunları görünür kılmak, belgelemek ve toplum nezdinde bunların suç niteliğini ortaya koyma yükümlülüğü taşıyoruz. Bu yükümlülüğü de sonuna kadar yerine getireceğiz” diyerek mücadeleye devam edeceklerini vurguluyor.