HADEP, DEHAP, DTP ve DBP… Uzun yıllar siyaset içerisinde, özellikle kadınların siyasete katılımı için aktif mücadele yürüten Sebahat Tuncel, eşbaşkanlığı, hayata geçirilirken yaşanan zorlukları anlattı
Halkın Demokrasi Partisi (HADEP) ile birlikte 1998 yılından bu yana siyasetin içerisinde aktif olarak yer alan ve en son Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanlığı yaptığı dönemde tutuklanan Sebahat Tuncel, Jinnews’in eşbaşkanlık dosyası kapsamında sorularını yanıtladı.
Kocaeli Kandıra 1 Nolu F Tipi Cezaevi’nde 3 buçuk yıldır tutuklu bulunan Tuncel, eşbaşkanlık sisteminin hayata geçirilme sürecini, bu süreçte yaşanan sıkıntıları ve kadın özgürlüğü açısından önemini değerlendirdi.
Tuncel’in röportajından bazı bölümler şöyle;
- HDP ve DBP’de Eş Genel Başkan olarak görev aldınız. 2014’te Siyasi Partiler mevzuatında yapılan değişiklikle “Eş Genel Başkanlık” resmi olarak tanındı. Bu karara giden yolda Kürt siyasal hareketinin etkisi ne oldu?
Sürekli devletin baskı zor ve şiddetine maruz kalan, inkar, imha ve asimilasyon politikaları nedeniyle dili, kimliği kültürü yasak bir halk gerçekliğine sahip Kürt halkı eşitlik, özgürlük ve demokrasi mücadelesinin kendi geleceğini belirlemesindeki rolünü hep önemsedi. O nedenle HEP, DEP, HADEP, DEHAP, DTP, BDP, HDP ve DBP diyerek devam eden ve sürekli kapatılmalarına rağmen yenileri kurulan siyasi partilere sadece oy vermekle kalmadı, aktif birer üye (resmi olmasa da -Kürtler hep resmiyetle sorun yaşadı-) toplumsal ve siyasal mücadeleye katıldı. Eşbaşkanlık tartışmaları 2004-2005 yıllarında Demokratik Toplum Hareketi (DTH) ve Demokratik Toplum Partisi’nin (DTP) kuruluş aşamasında Kürt siyasal hareketinin gündemine geldi.
Eşbaşkanlık sisteminin de tartışıldığı süreçte, Türkiye’de tıkanan siyasetin önünün açılması, Kürt sorunun, kadın sorunun çözümü başta olmak üzere, demokratik siyaset alanın yeniden yapılandırılması tartışmaları yürütülüyordu. Bu tartışmalarda demokratik siyaset alanının kendisini ideolojik-politik olarak yenilenmesi kadar, örgütlenme mekanizmalarında yenilik yapılması ihtiyacı da açığa çıktı. Demokratik siyaset alanın yeniden yapılandırma tartışmalarının en önemli boyutu, siyasete kadının güçlü katılımı, eşbaşkanlık sisteminin kurumsallaşmasıydı. Tüm bu tartışmalar ve uygulamalarda Sayın Abdullah Öcalan’ın da emeğini teslim etmek gerekir. O dönem genel merkezden ilçelere kadar binlerce kişinin katılımı ile “yeniden yapılandırma konferansları” yapıldı. Cezaevinden çıkan DEP’lilerin de içinde yer aldığı yeniden yapılandırma tartışmaları, yerel demokrasinin geliştirilmesi ve kadınların, halkların sürece katılımının esas alınması tartışmaları Kürt halkında yeni bir umut açığa çıkardı.
- Bu fikrin ortaya çıkması ve hayata geçirilmesi süreçlerinde neler yaşandı? Hangi sorunlar ile karşılaştınız?
Her yeni doğuş sancılı olur. Eşbaşkanlık sisteminin kabul edilmesi bunun uygulanması da bu sürece birebir tanıklık etmiş ve mücadelesini yürütmüş biri olarak, hiç kolay olmadığının altını çizmek isterim. En büyük mücadele çoğu zaman içte yürütülmektedir. Eşbaşkanlığın uygulanmasında, örgütlü kadın gücünü, kadınların ısrarı ve mücadelesinin çok önemli bir rol oynadığını belirtebilirim. Kürt siyasal hareketinde ilk eşbaşkanı olarak bu sistemin kuruluş aşamasındaki sıkıntıların birçoğunu sevgili Aysel Tuğluk ve o dönem eşbaşkanlığın kurumsallaşması için mücadele eden kadın meclisimiz yaşamış oldu.
Türkiye de ilk kez uygulanacak olan, mevcut siyasi partiler yasasında yer almayan, nasıl karşılanacağı da kestirilemediğinden Eşbaşkanlık sistemi tartışmaları sırasında bir dirençle karşılaştık. Ama biz kadınlar pes etmedik. Kadınların siyasete katılımını güçlendireceği gerçeğini kadınlarla, toplumla paylaşmak ve “eşbaşkanlık” sisteminin yasallaşması için kısa bir imza metni ile Türkiye’nin birçok merkezi yerinde stantlar kurarak imza topladık. 20 gün gibi kısa bir sürede yüz bine yakın imza topladık ve bu imzaları Meclis Dilekçe Komisyonu’na teslim ettik. Bu süreçte kadın örgütlerinden destek istedik. Ancak o dönem Kürt kadınlarının bu mücadelesini “eşbaşkanlık” sisteminin kadınlar için önemi konusunda istediğimiz desteği aldığımız söylenemez. O dönem bazı kadın kurumları “kadınların bu kadar sorunu varken eş başkanlığı gündeme alamayız” dediler. Ama sonuçta Kürt kadın hareketi olarak biz bunun hem parti içinde, hem de dışarıda mücadelesini yürüttük. Filli olarak genel merkezde ve il ve ilçe yönetimlerinde uygulamaya başladık. Daha sonra birçok kurum, dernek ve STÖ’lerde uygulamaya başladı.
- Eşbaşkanlık sisteminin kadın kazanımlarına yansımaları nasıl oldu?
Biz kadınların olmadığı alanlarda ne yazık ki ya kadınlar hiç gündeme gelmemekte ya da kadınlar aleyhine kararlar alınmaktadır. İşte bizim uyguladığımız eşbaşkanlık, mevcut gidişata dur demekte, kadınları için özgür bir geleceğin nasıl olacağını da göstermektedir. Eşbaşkanlık sisteminin en büyük kazanımı, kadınları yok sayan, görmezden gelen, emeğini sömüren, her türlü şiddet ve ayrımcılık uygulamaları ile kölece bir yaşama mahkûm etmek isteyen zihniyet kalıplarına karşı çıkarak “ben varım” demesi, kadınların her yerde en güçlü şekilde temsilinin sağlanması, kadın emeğinin, mücadelesinin görünür kılınmasıdır. Toplumsal değişim dönüşümdeki rolü tartışılmazdır. Erkek egemen siyasetin değişmesinde, yerel yönetimlerde hizmeti “erkeğe hizmet” olarak ele alan zihniyetin yerle bir edilerek, toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifinden politika geliştirip hizmet üretmesidir.
- Halka eşbaşkanlık sistemini yeterince anlatabildiğinize inanıyor musunuz? Bunda siyasi iktidarın etkisi nedir?
Eşbaşkanlık sisteminin toplumsallaştırılması ve yaşamın tüm alanında örgütlenmesi sorunları yaşadığımız bir gerçek. Ancak bu eşbaşkanlık sisteminin halk tarafından kabul gördüğü gerçeğini değiştirmez. Burada temel sorun eşbaşkanlığın yeterince kurumsallaşmaması ve kadın özgürlük ideolojisini tam içselleştirmemiş olmasıdır. Geleneksel kadın- erkek rollerini sürdüren zihniyeti yaşayanlar, sözde kadınların eşitlik ve özgürlüğünden dem vursa da pratikte çelişkili uygulamalarla sistemin kurumsallaşması engellenmektedir.
Sistemin tam anlamıyla uygulanmaması, eksik veya yanlış uygulamaların yaşanmasına rağmen, erkek egemen sistemin temsilcileri tarafından tehdit olarak değerlendirilmektedir. Türkiye’de sandıklara indirgenmiş, parlementerizme sıkıştırılmış siyaset, demokrasi anlayışına karşı, kadın özgürlüğünü, ekolojik ve demokratik toplumu esas alan Kürt siyasi hareketinin tüm baskı ve zor politikalarına karşı yürütmüş olduğu mücadelenin önümüzdeki süreci kadınların, halkların lehine geliştirmek için çok önemlidir. Bugün kayyım atamalarına gerekçe gösterilen eşbaşkanlık sistemi ve onun etrafında gelişen alternatif siyasetimiz iktidardakilerini çok korkutmaktadır. Korktukları için de saldırmaktadırlar. Eşbaşkanlık sistemimizin başarısını AKP-MHP faşist iktidarının saldırılarında da görüyoruz.
- Daha önce pek çok kez tartışılan eşbaşkanlık sistemi şimdilerde kayyım atamalarına gerekçe oldu. Bunu neye bağlıyorsunuz?
Eşbaşkanlık sistemi siyasetin demokratikleşmesi, kadınların siyasete güçlü katılımı, yerel demokrasinin gelişmesi açısından çok kıymetli bir araç. Çünkü bizim eşbaşkanlık sistemimiz, sadece kadın-erkek eşitliğini sağlamıyor, halkların, inançların temsilini de esas alıyor. Yine sadece temsili yerlerde değil, yüzde 50 cinsiyet kotası ile birlikte, genel merkezden il ve ilçe yönetimlerine, mahalle ve köy meclislerinden yerel yönetimlere kadar toplumun örgütlenmesi için kurulan tüm mekanizmalarda uygulanmaktadır. Bu aynı zamanda bir zihniyet devrimidir. Ataerkiye vurulan en büyük darbedir. Bu nedenle erkek egemen siyaset anlayışını savunan, kadın erkek eşitliğini kendi gelecekleri için tehdit olarak “önce kadınları vurun” düsturuna sarılmaktadır. Eşbaşkanlık sistemini bir tehlike olarak görmektedir.
Ancak Kürt kadın karakteri bin bir emekle bedelle elde ettiği kazanımlarını korumak için her zamankinden daha güçlü bir şekilde direnişi ve mücadeleyi yükselteceğinden kimsenin kuşkusu olmasın.
- Eşbaşkanlık sisteminin yerel yönetim ve siyasette kalıcı hale gelmesi için öneriniz nedir?
Eşbaşkanlık, kadınların siyasete, yerel yönetimlere, karar ve uygulama mekanizmalarına etkin katılımın eşitlik ve demokrasi mücadelesinin en önemli mekanizmalarından birisidir. Uygulamalarda yaşadığımız sorunlar sistemin başarısız olduğu anlamına gelmez. Aksine uygulamada yaşanan eksikliklerin giderilmesi için daha yoğun bir mücadele yürütmemizi zorunlu kılar. Eşbaşkanlık sisteminin uygulamasında yaşanan kimi sorun ve sıkıntılara rağmen bugün dünyadaki kadın kurtuluş mücadelesi yürüten hareketlerin, demokrasi ve özgürlük güçlerinin dikkatini çeken bir uygulamadır. Eşbaşkanlık sistemi, sadece kadınların siyasete katılımını değil, siyasetin, dilinin, yönteminin değişmesini de sağladı.
Kürt kadın hareketinin öncülük ettiği bu sistem sadece Kürtler ile sınırlı kalmamalı. Erkek egemenliğine, kadın emeğinin, bedeninin sömürüsüne, kadınlara yönelik her türlü ayrımcılığa ve şiddete karşı çıkan herkesin bu siyaseti uygulaması, uygulamada açığa çıkan sorunların giderilmesi için mücadele etmesi gerekir. Şunu çok net biliyoruz: Yasaları biz yapmıyoruz ama yasalar çoğu zaman bizim önümüzde, kadınların, eşitlik ve özgürlüğü önünde engel. O nedenle yasaların anayasanın da kadın özgürlükçü bir perspektifle yazılması gerekir. Bugüne kadar kadın hakları için mücadele eden kadınlar, yasaların değişmesi için büyük emek verdiler ve önemli kazanımlar da sağladılar. Ancak bugün AKP-MHP faşist iktidarı, eşbaşkanlık sistemine, İstanbul Sözleşmesine karşı çıkarak, kadınların tüm kazanımlarına saldırmaktadır. Tüm bu gerçeklik bize şunu hatırlatmaktadır: Kazanımlarımızı korumanın en temel yolu, kazanımlarımızı koruyacak yasal tedbirlerin alınmasını sağlamaktan geçer.
*Röportajın tamamı için tıklayınız
*Dosyanın ilk bölümü, Figen Yüksekdağ söyleşisi için tıklayınız