HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Temel, partilerine yönelik eleştirilerin iktidarın oluşturmaya çalıştığı dilden bağımsız olmadığını söyleyerek, Kürt düşmanlığının Türkiye’de kurumsallaştığını vurguladı
Türkiye’nin 3’üncü büyük partisi konumundaki HDP, uzun süredir tutuklamalardan kayyım atamalarına uzanan siyasi soykırım politikalarının hedefinde. AKP ve Cumhur ittifakı içerisinde yer alan partilerin izledikleri kutuplaştırıcı siyasetin doğrudan yöneldiği HDP, yanı sıra son dönemde İYİ Parti’den partili kimi eski isimlere uzanan birçok farklı kesimden gelen eleştirilerin de odağında.
Yapılan bu eleştirilere yanıt, Medya Haber’de yayımlanan ‘Amed’den Bakış’ programının konuğu olan HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı ve Van Milletvekili Tayip Temel’den geldi.
AKP iktidarının toplumsal zeminini kaybettikçe bir özel harp yöntemi olarak muhalefeti birbirine kışkırtma politikası izlediğini söyleyen Temel, AKP’nin muhalefetin tartışılır hale gelmesinin zeminin oluşturma konusunda muazzam bir yeteneğe sahip olduğunu dile getirdi.
İktidarın akıl hocalığı
Temel, İYİ Parti’nin ‘güya” muhalefet cephesinde olduğunu ve HDP’yi hedef alan söylemlerinin iktidara yaranma uslubu geliştirdiğini söyledi. Tayip Temel, İYİ Parti’nin CHP’yi HDP ile, HDP’yi ise CHP ile vurmaya çalıştığını belirterek ,”Ağzı ve dili ile aslında iktidarın oyunu bu. İktidarın kurguladığı, akıl hocalığını yaptığı bir plandan bahsediyoruz” dedi.
En kolay iş Kürde saldırmak
Türkiye’de en kolay işin Kürde saldırmak olduğunu vurgulayan Temel, Kürt düşmanlığının Türkiye’de kurumsallaştığını ifade etti. İktidarın bu şekilde ayakta kalabildiğini belirten Temel, “Kendi etrafından bir çember oluşturarak bir şekliyle kendisini ayakta tutabilecek, alkışlayabilecek, yalan ve kirliliklerini, yolsuzluklarını ve toplum düşmanlıklarını örtecek tek asma yaprağı Kürde düşmanlık” ifadelerini kullandı.
“Saldırıların iki sebebi var”
Temel, HDP’ye yönelik saldırıların iki sebepten kaynaklandığını da dile getirdi. Temel, bunu şu sözlerle açıkladı:
“Birinci sebep son seçimlerle birlikte çok netleşti ki HDP, Türkiye’nin siyasi kodlarını değiştirebilecek güce ve etkiye sahip bir parti. 7 Haziran’la başladı, 31 Mart yerel seçimleri ve yenilenen İstanbul seçimleri bunun açık göstergesi oldu. Yani HDP’siz denklem kuramıyorlar. Dolayısıyla HDP’ye saldırmak, zayıflatmak ve tasfiye etmek kendi bekaları, iktidarları, anti demokratik diktatöryal zihniyetleri açısından bir ön alma operasyonudur. HDP’yi zayıflatmak onlar için temel hedef.
Diğeri de HDP’nin öncülük ettiği bir toplumsal muhalefet gücü var. Her partiden, İYİ Partisi’nden CHP’sine daha sosyal demokrat, kimi yönleriyle daha liberal kesimlerin gördüğü bir hakikat var, o da şudur; HDP’siz Türkiye’de sorun çözülemez. HDP’siz Türkiye’de iktidar yenilgiye uğratılamaz. HDP’nin gücü olmadan bu mümkün değil. Dolayısıyla bu zemin görüldüğü için de HDP bir saldırı , taarruz merkezi haline geliyor iktidar açısından. Diğer bir husus Kürt’tür. HDP’nin temel sloganlarından biri; ‘Kürdistan’da Kürtlere özgürlük, Türkiye’ye demokrasidir.’ Yani Kürdistan’da Kürt olmaktan doğan bütün hakların Kürt toplumuna verilmesi, bunun Türkiye’nin demokrasi ile mümkün olabileceği tezi HDP’nin esas savunduğu paradigma. Bu çerçevede Kürde düşman bir zihniyetin HDP’yi bu çerçevede saldırı altında tutması çok anlaşılır bir şey.”
Eleştiriler ve cevap
Temel, HDP’ye yönelik “Türkiye’yi demokratik bir cumhuriyete dönüşme konusundaki çabaların boşa harcandığı” eleştirisinde bulunan partinin eski Urfa Milletvekili Osman Baydemir ile yine HDP’ye “elitizm” eleştirisinde bulunan Sur Belediyesi eski Başkanı Abdullah Demirbaş’ın değerlendirmelerine de yanıt verdi.
Her iki isimden gelen eleştirilere dair Temel, şunları söyledi: Bu arkadaşlar bu mücadelede yer aldılar. Bu mücadelenin içinde temsili yer aldılar. Ben şuna bağlıyorum biraz. O eleştirilerin doğruluğu ve yanlışlığını bir kenara koyarak söylüyorum; devletin çok pervasızca yaptığı Kürt düşmanlığının yarattığı duygulardır. Bir mezara, bir cenazeye, bir cemevine, bir camiye saldıracak kadar pervasızlaşan, bir çocuğu sokak ortasında evire çevire dövecek kadar pervasızlaşan bir faşizmle karşı karşıyayız. Dolayısıyla bu devletin Kürtlerde şu duyguyu yaratması çok doğaldır, şaşırmamak lazım. Bu devletle olmaz.
Dolayısıyla sayın Osman Baydemir’in söylediği ‘Bu devlet Kürde ait değil’ değerlendirmesi, tersten şöyle de okunabilir; Bu devlet bu biçimiyle, karakteriyle, Kürde yaptığı düşmanlığının aynısını Türkiye toplumuna yapıyor. İstanbul’da cenazeye saldırıyor, eskiden Amed’te yapıyordu bunu. Şırnak’ta yapardı, tabuta su sıkardı. Cemevinde cenazeye saldırıp kaçırdılar. Dolayısıyla bu devlet, bu haliyle, bu mantığıyla, bu rejimi kastediyorum; Türkiye toplumuna ait değil. Biz HDP olarak kendilerinin söylediği düşünceyi ya da ifadeyi şöyle düzeltmek istiyoruz. Biz HDP olarak aslında bu rejimin Kürde de Türk’e de Laz’a da Çerkes’e de ait olabileceği demokratik bir inşadan yanayız ve bunun mücadelesini yürütüyoruz.
Diğeri de bu arkadaşlarımız HDP’li. HDP’nin fikriyatını, HDP’nin esas paradigmasını kavramamış ya da anlamamış olmaları mümkün değil. Bu değerlendirmeler terstir buna, kabul edilebilecek değerlendirmeler değil.”
Temel, partili eski isimlerinden gelen eleştirilerin kendilerini zorlayıp zorlamadığı yönündeki soruya ise, HDP bu kadar kıskaçta, bu kadar saldırı altındayken, koca bir devlet aygıtına karşı direnen bir parti söz konusu iken, değerlendirmelerinde daha sorumlu, HDP’nin gerçeğine yakın olmalarına davet ediyoruz. Değerlendirmeleri bir psikolojik gerçeğe, bir tepki siyasetine tekabül etse de HDP’nin hakikati ve gerçeği ile alakası yoktur. Bunu söylemekte fayda var” diyerek yanıt verdi.
İSTANBUL