Kürtlerin tarihinde halayları kadar eski, kavgaları sert, türküleri kadar acı yüklü ve birçok tanıma sığabilecek bir destan adeta koçerler…
Birsen Orhan
Koçerlik halk dilinde yerleşik hayata geçemeyenlerin öyküsü, emeğin karşılık arama serüveni, komünal ve demokratik yaşam pratiği. Diğer adıyla yaylacılık. Kürtlerin tarihinde halayları kadar eski, kavgaları sert, türküleri kadar acı yüklü ve birçok tanıma sığabilecek bir destan adeta.
Koca bir coğrafyaya yayılan Kürtlerin geçmişten günümüze geçim kaynağı olan bu serüven; kahramanları, yaşam alışkanlıkları ve iç ilişkileriyle güçlü bir kültürel yapılanmanın mihenk taşı. Bölge halkımızın büyük bir bölümünü yakından ilgilendiren, geniş bir dağılım ve çeşitlilik gösteren bu sosyal ve ekonomik faaliyet alanı yaylalar; kırsal yaşam üzerinde küçümsenmeyecek bir etkiye sahip.
Mayısı uğurlarken başlayan hareketliliğe hemen herkes şahit olmuştur. Büyük kamyonlara yüklenmiş sürüler, beraberinde gözlerinde yorgunluk taşıyan kadınlar, gülüşlerinde umut saklı küçücük bedenlerinde günlerin bitkinliği ile yol alan çocuklar… Bu kompozisyonun, bu mevsimlik hareketliliğin kahramanları yaşamın her alanında olduğu gibi yaylada da yükü omuzlayan, sofra kuran, çocuk bakan, berivanlık yapan, dağlara yoldaşlık yapan, kendilerini doğadan üstün gören değil de doğanın parçası olarak gören kadınlar… Kimi çocuklarına iyi bir yaşam sunma çabasıyla kimi okul harçlığını çıkarma çabasıyla katılmıştır bu kervana.
Zulasında umudu diri tutarak ellerinde güneşi yoğurarak…
Mevsim geçişleri neticesinde ortaya çıkan mera, çayır, otlak alanlara duyulan ihtiyaçlar doğrultusunda yüksek yerlerde yüksek verim elde etmek için 3-4 aylık bir sürede evlerinden uzakta yaşama tutunmaya çalışan koçerler çeşitli sorunlarla karşılaşmakta. Yaylaya gidiş-dönüş, kalış süreleri, konaklama biçimleri farklılık gösterse de yaşanan problemler ortak. Özellikle güvenlik gerekçesiyle denetim adı altında yapılan engellemeler koçerlerin istedikleri yerlerde konaklama alanlarını daraltmaktadır. Ve bununla beraber verim düşmektedir. Ayrıca her hayvan için yapılan belli miktardaki ödemeler bunlardan birkaçı.
Bölgelerarası eşit olmayan dağılımda hayvancılık ve tarıma dayalı bir ekonomiyle yaşamını devam ettiren bir halka destek teşvik imkanları sunmak yerine engeller yaratmak da zorlukların boyutunu göstermektedir. Yeni bir mekanda yaşamı devam ettirme çabası ve oraya uyum sağlama da eklenince bu kez doğayla da mücadele başlıyor. Soğukla, yağmurla, çamurla… Bütün bu keşmekeş süreçler geçici de görünse özünde kalıcı bir ize dönüşüyor. Bazen de bir hikâyeye…
Bir kamyon kasasında başlayan bu hikâyeler bir çadırın önünde yakılan ateşte dem tutuyor kimi zaman ve o anda yerleşik hayata olan özlem tütmeye başlıyor.
Yaylaya çıkmak kadar yayladan inmek de ayrı zorluk barındırıyor koçerler için. Günlerce yol gelen hayvanlar ve beraberindeki insanların yorgunluğu. Bulundukları yaşam alanına 3-4 aylık da olsa sağlanan uyum kazanılan yeni komşuluklar, arkadaşlıklar ertesi bir yıla ertelenerek bir mevsim boyunca verilen emekler kamyon kasasına tekrar yükleniyor başka baharda buluşmak için. Bir yolculuk daha tamamlanırken emeğe dair, bizim payımıza da onların bu yaşam mücadelesini perdelerimizi aralayarak izlemek düşüyor mayısın ve yeşilin bin bir tonunda.