Rusya’nın yüzer nükleer santrali Akademik Lomonosov’un, Kuzey Kutbu’nun Çukotka bölgesi Pevek kentinde çift reaktörlerle nadir toprak element madenciliği için enerji sağlayacağı vurgulandı
Yusuf Gürsucu/İstanbul
Rusya’nın devlet nükleer enerji şirketi Rosatom’un 2×35 (70) MW kapasiteli Yüzer Nükleer Güç Santrali (NGS) Akademik Lomonosov Rusya’nın Çukotka Bölgesi’nin Pevek kentinde tam kapasite olarak çalıştırılmaya başlandığı duyuruldu. Floating nuclear power plant-FNPP (Yüzer Nükleer Santral), 19 Aralık 2019 tarihinde Çukotka’nın Chaun-Bilibino enerji merkezine elektrik sağlamaya başladı. Rosatom’un elektrik birimi Rosenergoatom’un Direktörü Andrei Petrov konuya ilişkin yaptığı açıklamada, “Bugün, yüzer nükleer santral inşaatının başarılı bir şekilde tamamlandığını söyleyebiliriz. Bu yılki temel görevimizi bitirdik. Pevek, Çukotka bölgesinde FNPP’yi tam olarak devreye aldık. Bugün, resmi olarak Rusya’daki 1. ve dünyanın en kuzeyindeki nükleer santral oluyor” ifadesini kullandı.
Nükleer Titanik!
Dünyanın tek yüzer nükleer santralinin sahil altyapısı bulunuyor ve Akademik Lomonosov her birinin elektrik gücü 35 MW olan iki KLT-40S reaktör donanımlı yüzer güç ünitesini içeriyor. Tesisin uzunluğu 145 metre, genişliği 30 metre, silindir hacmi ise 21.500 ton ve hizmet ömrü 40 yıl olarak belirtiliyor. Akademik Lomonosov’un faaliyete geçmesiyle birlikte Rusya’daki nükleer santral sayısı 11’e çıktı. Yüzer nükleer santral, Çernobil’de 1986 yılında yaşanan nükleer facia yeniden gündeme geldi. Santral dünyanın farklı yerlerinde ‘Yüzen Çernobil’ ve ‘Nükleer Titanik’ gibi isimlerle anılıyor. KLT-40S tipi reaktörler, tüm operatör çalışanlarının aniden bilincini kaybetmesi ve güç desteğinin kesilmesi durumunda gerek duyulduğunda kendisini otomatik olarak kapatacak şekilde tasarlandığı belirtilirken çalışanların niçin aniden bilincini yitirebileceğine yönelik bir vurgu bulunmuyor.
Maden ve petrol için oradalar
Bilinen nükleer santralleri ile denizde yüzen bir nükleer santral arasındaki esas fark ebatlarıdır. Çernobil nükleer santralindeki blokların her biri 1.000MW elektrik üretirken, Akademik Lomonosov’un iki KLT-40S reaktörünün üretebildiği elektrik 70MW. ‘Müreffeh bir Arktik’ için gelecek oluşturulmasına büyük katkıları olacağı iddia edilen santralin nadir toprak elementleri (NTE) madenciliğine ulaşmak için bölgede bulunmakta. Aynı zamanda Kuzey Kutup’ta yürütülmesi planlanan her türden maden ve petrol gibi kaynakların çıkarılmasına bir ön hazırlık olarak değerlendiriliyor. Akademik Lomonosov’a ‘Nükleer Titanik’ ve ‘Yüzen Çernobil’ gibi isimleri veren ekoloji örgütleri, santralin ciddi riskleri beraberinde getirdiğini söylüyorlar.
Güvenli yalanı
Rusya, projenin bölgeye ‘temiz enerji’ sağlayacağını ve yetkililerin yaşlanan bir nükleer santrali ve kömür yakan bir elektrik santralini emekliye ayırmasına izin verileceği sözleri ile küresel ısınmaya nükleer santrallerin çözüm olabileceği iddialarını desteklemek ve kömür karşıtlarını yanlarına çekmek için kullanıldığını, sadece Rusya’nın ‘iklim değişimi faso fiso’ yaklaşımına bakınca anlaşılabilmektedir. Yüzen Çernobil ile Kuzey Kutup dünyada en çok radyasyon bulaşmış sulara dönüşecek. Açıklamalarda, bir kaza ve reaktörün kapanması durumunda, reaktörün altındaki buz gibi suyun, yardım gelene kadar soğutucu olarak kullanılabileceği belirtilirken, aynı açıklamalar içinde yüzde yüz güvenli söylemi büyük bir çelişkiye işaret ediyor. Rosatom’a, Fukuşima’da yaşanan nükleer felaket hatırlatıldığında dalgaların neden olduğu tehlikelerin güç istasyonu etrafına inşa edilen bir rıhtım tarafından azaltıldığını ve iç kısımlara atıldığında reaktörlerin acil durum sistemlerinin 24 saat boyunca elektrik beslemesi olmadan bunları soğutabileceğini söylemesi, bir depremle oluşan tsunami karşısında rıhtımın etkili olma olasılığının sıfır olduğu Fukuşima’dan biliniyor.
Çözümü olmayan nükleer atık
Kapitalizmin mantığı nükleerde de aynen işliyor. Doğayı sömür, işlet ve yok et olarak özetlenebilecek olan süreçte Nükleer atıkların ne yapılacağına dair bir cevap oluşturulabilmiş değil. Nükleer atıkların, sömürge ülkelerin topraklarına gömülmesi veya denizlere atılarak kurtulmak dışında bir çözümleri yok. Atıklar; tehlike seviyeleri düşük, orta ve yüksek dereceli olmak üzere üç seviyede ele alınıyor. En tehlikeli olan da nükleer santralden enerji elde edilmesi için kullanılan ve yakıt çubuklarının yakılması sonucu ortaya çıkan atıklar. Bu atıkların yarılanma yani etkisini kaybetme ömürleri ‘250 bin yıla’ kadar çıkıyor. Bulundukları yere radyasyon ve ısı enerjisi yayıyorlar. Bu direkt etrafındaki canlıların DNA’sına etki ediyor. Bu da çeşitli sağlık problemlerine ve insanların kanser olması sonucunu doğuruyor. Nükleer atıklar çubukları sıcak halde çıkıyor, taşınabilmesi de ancak soğumasıyla mümkün oluyor. Nükleer Atık Havuzları da bu yüzden var. Kullanılmış yakıt çubukları soğutma havzalarında en az 5 ya da 10 yıl havuzlarda bekletilmek zorunda. Bu amaçla Kuzey Kutup nükleerciler için iyi bir seçim olabiliyor.
Birçok canlının yuvası
Dünyada hiçbir sigorta şirketi nükleer bir reaktör kazasına yönelik bir sigorta yapmıyor olması nükleer santrallerden korktuklarını ortaya koyuyor. Küresel ısınmaya ve iklim değişimine bir cevap olabileceği iddiaları ise boş lakırdı. Rusya, Kuzey Kutup’ta buz kırıcı gemilerde de KLT-40S reaktörü kullanıyor. Nükleer geminin maliyetini açıklamaktan geri duran Rusya’nın buz kırıcı gemilerde bu pahalı reaktörleri kullanıyor olması Kuzey Kutup’a yönelik niyetini ortaya çıkarıyor. ABD’den önce kutuplarda olduğu belirtilen değerli mineral madenlerine, petrol kaynaklarına ulaşmak ve bölgeye yerleşmek Rusya’nın hedefleri içinde yer alıyor. Kuzey Kutup, kimsenin yaşamadığı ancak büyük bir çevre kirliliği olan ve bu nedenle buzulların eridiği bir bölge. Bu bölge, dünyanın başka hiçbir yerinde bulunmayan canlı türlerinin yuvası ve küresel iklimin düzenlenmesinde de önemli bir role sahip.
Maden ve petrol
Kuzey Kutup’ta deniz buzullarının erimesinden Shell gibi petrol tekellerinin, endüstriyel balıkçılık ve denizcilik gibi birçok sorumlusu var. Bu yok oluş sürecine bir de madencilik ekleniyor. Kapitalizmin gelecek planlarında açıkça belirtilen Endüstri 4.0 ve yapay zeka gibi uygulamalar için ihtiyaç duyduğu mineral maden yataklarının bölgede tespit edilmiş olması bölgeye ilgiyi arttırıyor. Son 30 yılda yaz ölçümlerine göre, Kuzey Buz Denizi’ndeki buzulların yüzde 75’i yok oldu. Buzlar eridikçe şirketler de petrolü, değerli metalleri ve balıkları sömürmek, deniz yollarını kısaltmak için harekete geçmiş durumdalar. Kuzey Kutup, dünyadaki yaşam için bir buzdolabı gibi işliyor ve gezegenin serin kalmasını sağlıyor. Buzullar, çok yüksek yansıtma gücüne sahip olduğundan, güneşten dünyaya ulaşan güneş ışınlarının çoğu, uzaya geri yansıtılıyor. Okyanus sularına çarpan güneş ışınlarının büyük çoğunluğu ise emilerek okyanuslarda metan birikimine yol açıyor. Kuzey Buz Denizi’ndeki yaz ve kış buzulları eridiğinde, dünya çok hızlı bir şekilde iklim değişikliğiyle yaşanmaz bir yer haline dönüşecek.