Bu nasıl bir Kürt düşmanlığıdır ki yaşamını yitiren gerilla mezarlıklarına saldırılıyor, tahrip ediliyor. Cesetler mezarlıklardan çıkarılarak ailelere yeni acılar çektiriliyor. Uygulamalara bakılınca bunu bilinçli ve planlı olarak bir karar doğrultusunda yaptıkları anlaşılıyor. Bu tür kararların kimler tarafından alındığı ve uygulandığı ise bilinmektedir.
PKK ile gerilla ile savaşılması, mezarlıklara böyle yapılmasının gerekçesi olamaz. Mezarlıklara saldırı kesinlikle Kürt halkına saldırıdır. Kürt halkının da tüm toplumlar gibi ölülere yönelik bir yaklaşımı vardır. Tüm toplumlarda doğum gibi ölüme yaklaşım da bir kültürü ifade etmektedir. Mezarlıklara saldırı mezarda olan cesede değil, cesedin ait olduğu topluma saldırıdır. Nitekim bu saldırılardan tüm Kürt halkı incinmekte, bu yapılanlara büyük öfke duymaktadır. Belki bu öfke tam açığa vurulmuyor, ama çok büyük olduğunu herkes bilmelidir. Kürt halkı mevcut devlet gerçeğinden hızlı uzaklaştırılmaktadır. Politik olmayan bir Kürt bu devletle nasıl yaşanır, demektedir. Gerçekten böyle bir devlet altında bırakalım Kürtleri, Türkler bile yaşamak istemez. Aslında mezarlıklara saldırı Türkler başta olmak üzere tüm Türkiye halklarına saldırıdır. Türklük ve Türkiye halkları adına bu uygulamaları yapmak, bu halkları da travmatik hale getirir.
Bu tür uygulamaları normalleştirmek, tüm Türkiye halklarını duygusuzlaştırmak ve insanlıktan çıkarmak olmuyor mu? Mevcut uygulamalara toplumun göstereceği yaklaşım, onun toplumsal psikolojisini de ortaya koyar. Eğer toplum normal görüyorsa bunun kadar dehşet veren bir şey olamaz. Böyle bir toplum sağlıklı bir toplum olarak görülemez. Böyle bir toplumda herkes, herkese her şeyi yapabilir. Vicdansızlık ve çürüme başladı mı, bunun ölçüsü ve sınırı olmaz.
1980’li yıllarda Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi’nde siyasi tutsaklara akla gelmedik işkenceler yapıldığı çok fazla yazıldı, çizildi. Her gün yeni işkenceler yapılırmış. Öyle bir hal almış ki, asker, gardiyan işkence yöntemi bulmada ve yapmada yorulurmuş. Bir kere vicdansızlık ortaya çıkarsa bu dipsiz kuyu halini alır. Eğer toplum mezarlıklara, cesetlere yapılan uygulamaları normal görürse o toplum her şeyi yapar. Çünkü toplumsal ahlak ve vicdan bitmiştir. Aslında toplumları toplum yapan ahlak ve vicdandır. Bundan yoksun olunduğunda toplum olmaktan çıkılır. Böylece insan yavrusu olmaktan çıkılır. Hiçbir hayvanın yapamayacağı zulümleri yapar çünkü hayvandan farklı olarak insanda analitik zeka vardır.
Mevcut iktidar altında her alanda bir kötülük yarışı başlamıştır. Özellikle Kürtler ve demokrasi güçlerine yönelik bir kötülük yapma kampanyası başlatılmıştır. Şimdi buna kadınlar da eklenmiştir. Toplum her gün yeni kötülüklerle karşılaşmaktadır. Her gün Kürtleri yeni kötülüklerle karşı karşıya getirmek Kürtleri özgürlük mücadelesinden vazgeçirmek için yapılıyorsa, yapılanlar aynı Diyarbakır Zindanı’ndaki Esat Oktay ve ekibi gibi tarihe lanetli olarak geçerler. Eğer AKP-MHP ittifakı, iktidarı bu uygulamaları kendi iktidarlarını ayakta tutmak için yaptırıyorlarsa, bu kötülük tarihe daha fazla lanetli olarak geçecektir.
Savaşın da, düşmanlığın da bir ahlakı olur. Düşmanın ölüsüne saygı da evrensel bir ahlak ve kültür haline gelmiştir. Savaş ayrı bir şeydir, muhalefetine karşı mücadele ayrı bir şeydir. Ölmüş muhalifine saldırı apayrı bir şeydir. Kuşkusuz diğer uygulamalar da tamamen kötülük yapma üzerine kurulmuştur. Bunlar da kabul edilemez, ancak mezarlıklara yapılanların hiçbir izahı yoktur. İçinde insani değer taşıyan insanlar mevcut kötülük karşısında şaşırıyor, böylesi de görülmemiştir deniliyor. DAİŞ her türlü ölüm yöntemini uygulardı, öldürdüklerine ayrıca bir kötülük yapmıyordu. Şimdi yapılanlar onların yaptıklarına benzemekte hatta onu aşmaktadır.
Eğer bilinçli kötülük yapma anlamına gelen her uygulamadan vazgeçmezlerse, mevcut iktidar tarihe mezarlıklara, cesetlere kötülük yapan iktidar olarak geçecektir.