Halkımızın haklı ve yaşamsal ulusal var olma savaşı ile sömürgeci-emperyal güçlerin statükoyu korumak ve emperyalist hegemonya savaşı kızışıyor. Tarihin beşiği Ortadoğu’da tarih yeniden hızlanıyor! Kürtler kritik bir süreçten geçiyor, ulusal özgürlük ve bağımsızlık yolunda ciddi sıçrama da yapabilir, tersine var olan mevzilerden gerileme de yaşayabilir. Bu ikilemde anahtar kavramlardan biri Ulusal Birlik! Yani Kürdistan’da özellikle de Güney ve Rojava Kürdistanı arasında hakim trend, ulusal birlik ve dayanışma. Çünkü birden fazla lehte-aleyhte faktör Kürt siyasetine bunu dayatıyor.
Bir; Ulusal birlik son yıllarda, başta siyaset sosyolojisinin artan gerekliliği olarak yoğun gündeme geliyor. Çünkü Kürdistan son 30 yıldır süren postmodern savaşın hem coğrafik hem de pratik-politik olarak merkezinde yer almakta. Hangi taşı kaldırırsan altında Kürt, Kürdistan çıkıyor. Siyasi ve askeri denklemler Kürtsüz kurulamıyor, bu durum Kürt siyasetine ağır görev ve sorumluluklar yüklüyor. Coğrafyasının hareketlenen jeopolitiğinden kaynaklı gelişen bu yükün altında Kürt siyaseti ulusal birlik olmadan mevcut dağınık haliyle kalkamaz.
İki; Parçalanmış Kürdistan’ın yarattığı tarihsel trajedi koşullarında ağır bedellerle federal veya fiili federal statü elde edebilen Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile Rojava Özerk Yönetimi; sömürgecilerin koordineli kuşatma, işgal ve izolasyon hamleleri altında nefes almakta zorlanıyorlar. Parçalardan birinin diğerinden yalıtık olarak bu kuşatmayı yarması da oldukça zor. Çözümün anahtarı, zaten birbirlerinin varoluşsal sebebi olan parçalar arasında, ulusal yakınlaşma ve ortaklaşmanın siyasi gereklerini, parti ve hareketlerin yerine getirmesidir.
Önce Güney Kürdistan federal yapının ilanı sonra bağımsızlık referandumu; Rojava’da ise fiili federal yapının kuruluşu ve özelde Kobani direnişi… Bu gelişmeler, parçalardaki ulusal mücadelenin birbirinden yalıtık değil geçişli olduğunu ve bir parçada yükselen mücadelenin diğer parçalardaki ulusal mücadeleyi ateşlediğini yeterince göstermiştir. Demek ki Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile Özerk Rojava’nın kazanımları birbirinin tamamlayıcısıdır ve ancak ulusal yakınlaşma ve ortaklaşma ile korunabilirler.
Üç; Başka açıdan bakıldığında, Rojava ve Güney Kürdistan’daki mevcut konumlarına, değişmez donuk olarak bakılamaz. Ya mevcut kazanımlar, resmi federasyon ve bağımsızlıkla ileriye taşınacak ya da son üç-dört yılda görüldüğü gibi mevzilerden geriye düşüşler devam edecek. Çünkü siyasette bir yere gelmek önemlidir ama daha da önemli olan geldiğin yeri koruyabilmektir, eğer koruyup ileriye taşıyamazsan gerisin geriye düşersin. Bugün mevcut kazanımları koruyup ileriye taşıyabilmek; hem parçalarda hem de Güney ile Rojava arasında ulusal birlik ve yakınlaşma adımlarının derinleştirilmesini gerektiriyor.
Dört; Her parçada ulusal özgürlük ve bağımsızlık mücadelesinin esas yükünü taşıyan; dört parçadaki mücadele ve kazanımlara aynı duygu ve mücadele ruhuyla sahip çıkan halkımızın; feryatla yüklü “yeter artık birleşin” basıncını da siyaset kulak ardı edemez. Halkımız kesin olarak bırakujiye ve ulusal dağınıklığa “hayır” diyor!
Beş; Gerek Kürt halkının ve bölgesel, küresel dostlarının “birleşin” basıncı; gerekse bölgesel, küresel aktörlerin, bölgedeki çıkarları gereği, ulusal olarak birlik olmuş Kürtlerle işbirliği ihtiyacının güncelleştirdiği çaba ve teşviklerini de eklemeliyiz.
Kısacası dört parçada halkımızın ulusal birlik basıncı ve küresel destek altında, ulusal birlik yönünde kimi adımlar atılıyor. Kürdistan Bölgesel Yönetim ile Rojava arasında dayanışma ve yakınlaşma gelişiyor, ENKS ile TEV-DEM’in ulusal birlik çalışmaları sürüyor! Derken Rojava Kürdistan’ında 25 Kürt parti ve siyasi grubun “ulusal birlik çalışmalarını destek ve takip için ‘Kürt Ulusal Birliği Partileri’ çatısı altında birleşmesi” adımı ilan edildi.
Şimdi görev bu adımları kalıcılaştırmak, zira sömürgeci statükocu güçler de hareketleniyor!
Kürt ulusal hareketinde bunlar olurken; sömürgeciler, statükocular da boş durmuyor. Kürt ulusal birliğini engellemek, atılan adımları dağıtabilmek için tam bir dalga kıran rolüyle hareketlendiler. Kimi ABD’nin Kürtleri kaç defa yüzüstü bırakıp gittiğini; kimi ise 2017’de Kerkük’ün başına getirtilenleri hatırlatıp “ayağınızı denk alın yoksa…” diyerek Kürtlere parmak sallıyorlar. Neden, niye tehdit ediyorlar? Türkiye-İran-Rusya; Rojava’da Kürtlerin ulusal birliğine neden karşı çıkıp çomak sokuyorlar? Türk Avrasyacı ulusalcı yazar, aydın ve siyasetçiler neden ENKS-TEV-DEM ulusal birliğini ve Kürdistan Bölgesel Yönetim ile Rojava Özerk Yönetimin yakınlaşmasını şiddetle istemiyorlar?
Çünkü Kürtlerin ulusal birliği ve iki parçanın yakınlaşıp ortaklaşması; “Bölge statükosunun değişeceği; M-4 karayolunun Kürlerin eline geçeceği; Akdeniz’e açılacak Kürt Koridoru’nun güncelleşeceği; Kürtlerin Batı ile ilişkilerinin pekişeceği ve Rojava’nın Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile yakınlaşmasının süreçte Suriye ve Irak’ın parçalanmasına yol açacağı; böylece büyük Kürdistan’a giden yolun açılacağı” yönündeki korkuları yeniden depreşmeye başladı. Özetle dün meydanlarda “Kürt Koridoru’nu engelledik” diye övünenlerin uykuları kaçmaya başladı bile. Dolayısıyla sömürgeci güçler, Güney ve Rojava’da sürdürdükleri işgal içinde işgallerini derinleştirecek yeni adımlar atabilirler.
Bu şartlarda Kürt partilerinin; “yerim dar oynayamam” deme şansı ve seçeneği kalmıyor!
Parti ve örgütlerimiz hangi gerekçe ile olursa olsun artık Ulusal birlikten geri duramaz, belirttiğimiz birlik iklim ve basıncına karşı direnemez. Yani oynamak istemeyen ya da oynamasını bilmeyen gelinin “yerim dar” demesi misali bizim siyaset kadromuzun da; hangi gerekçeyle olursa olsun ulusal birlik için “yerim dar oynayamam” deme şansını kaybediyor. Çünkü Kürt siyasetin yüzleştiği ikilem şudur; Ya ulusal birlikle var olmak ya da yok olmak!
Ulusal birlik; Bölgesel Kürt Yönetimi ile Rojava özek Yönetiminin içeride ve dışarıda ellerini güçlendirerek 1900’lü yılların başında “Kürtlerin ortak siyasi temsilcisi yok ki” gerekçesini küresel güçlerin ellerinden alacaktır. Yani Ulusal Birlik, iki parçadaki ulusal yönetimlere ve partilerimize bölgesel ve uluslararası ilişkilerde büyük manevra alanlarını açacak. Ülkesinin ve halkının çıkarları ekseninde farklı ve hatta karşıt bölgesel, küresel güçlerle ilişki kurabilecekler. Tam da burada şunu altını çizmemiz lazım; Kürtler, başta Rusya ve ABD, bölgesel-küresel güçlerle ilişki kurmalarını “işbirlikçi, teslimiyet” diyen Türk ulusalcılarının değerlendirmelerine aldırmadan halkının ve ülkesinin çıkarlarını esas alarak ittifak kurmayı sürdürmeli. Zira Mustafa Kemal aynı anda hem emperyalist Batı ile hem de Sovyet Rusya ile ilişki kurup destek alınca “büyük taktik ustası” olur. Benzer politikaları Kürt partileri yapınca “işbirlikçi”! Haydi oradan, demek lazım bunlara. Dün Güney Kürdistan bugün Rojava’da Kürt partileri herhangi bir emperyalist gücün çıkar ekseninde değil, halkın ulusal çıkarları için birleşiyor ve küresel güçlerle ittifak kuruyorlar.
Sonuç olarak; Kürdistan kurtuluş mücadelesini veren hatta “Kürtlerin dostuyum” diyen herkes; bugün Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile Özerk Rojava’nın ve TEV-DEM ile ENKS’nin yakınlaşma-ortaklaşma-ulusal birlik kurmalarını “ama-fakat” demeden savunmalı. Rojava’da “Kürt Ulusal Birliği Partileri” adımını, “ulusal birlikte gün bardağın yarısı dolu deme günü” diyerek desteklemeli. Destekleyerek tarafları ulusal birlikte cesaretlendirmeli.
Kürt halkının bağımsız veya federal statüsünü savunan ve bunun için mücadele eden aktörlerin bu süreçte birbirilerine yönelik eleştirilerini basın üzerinden tartışmaktan uzak durmaları çok önemli. Kürt medyası da bu hassasiyeti göz önünde bulundurmalı.