Onlarca yıldır çoklu bir kriz yaşıyor dünya. Gıda krizi bunun can alıcı damarı; damar yeterli ve sağlıklı kan pompalamıyor artık.
Dünya tarımsal ürün üretimi tüketiminden fazla olmasına karşın, 1 milyar civarında insan açlık, 1,03 milyar insan ise gizli açlık çekiyordu. 1,3 milyarı aşkın insan da çok yemekten dolayı sağlık sorunu yaşıyordu. Yani Covid-19 öncesi dünyada bir gıda krizi zaten vardı. Bunun nedeni olarak dünyada adil paylaşımın olmaması uzmanlar tarafından belirtiliyordu. Bu sayıların Covid-19 ile birlikte daha çok artacağı endişesi yaygın bir kanı şimdi. Çünkü dünya, adil paylaşımdan hala yoksun. Her alanda olduğu gibi ekonomide de demokrasi sağlanmış değil. Yaşanan küresel pandemi nedeniyle kriz daha derinleşiyor. Krizlerden en az etkilenenin kooperatif örgütlülükleri olduğu bir gerçeklik. Biliniyor.
Kooperatifler
Kooperatif nedir, sorusuna pek çok tarif yapılabilir. Bütün tanımların hepsi de, doğruyu az-çok içinde barındırır. Kooperatif için, “ekonomiyi demokratikleştirmenin en etkin yollarından biridir”, demek, yanlış olmaz herhalde. Bu tanım kooperatif için eksik kalmaz mı? Kalır. Çünkü kooperatiflerin sosyal, eşitlikçi, bağımsızlık, işbirliği gibi daha pek çok güzel değerleri var. Bu değerlerin birliktelikleri kooperatifleri, şirketlerden faklı kılan nitelikleridir.
Kooperatif nasıl?
Eskilerin güzel bir sözü var; “zarfa değil, mazrufa bak” derlerdi. Yani önemli olan zarf değil, içeriğidir, ne içerdiğidir demek isterlerdi. Kooperatiflerin de içerik ve işleyiş biçimi, niteliğini ortaya koyar. Kooperatifleri değerli kılan en önemli yanı hiç kuşkusuz demokratik olmasıdır. Ayrıca herkesin veya kesimin ekonomiyi demokratikleştirme nedeni ve nasılı farklı olabilir. Bunu gerçekleştirmek için değişik yapılanmalar da oluşturabilir. Bunda bir sakınca yoktur.
Kooperatif sihir değildir
Günümüzde çokça konuşulan ve kurulmaya çalışılan kooperatifçilik, her şeyi aniden iyileştiren ve değiştiren bir sihirli değnek değil elbette. Kooperatifler, tümden hemen her şeyi iyileştirmeyecek ve değiştiremeyecektir. Bu bilinebilen gerçeklik. Çünkü kapitalizmin özüne ve işleyişine aykırı bir işleyiştir kooperatif. Yani politiktir. Kooperatifler, kapitalizmin yarattığı ve hakimi olduğu pazarda kendini var etmesi, yaşatması kolay olmayacak, ama imkânsız değil. Son zamanlarda bunun pek çok güzel örneği Türkiye’de de oluştu. Örneğin; Devrek Güneşi, Vakıflı, Beşiktaş, BÜKOOP, Kadıköy, Yerdeniz, Göztepe, Salkım, Halk-Beskoop, Meci kooperatifleri bunlardan sadece birkaçı…
Kooperatifler taklit edilemez
Dünya üzerinde başarılı kooperatifler oldukça fazla. Onları birebir taklit etmek başarıyı getirir mi? Getirmez. Yalnız onlardan öğrenilecek şeyler yok mu? Var elbette. En azından onlardan ilham alınabileceği gibi yanlışlarından ders alınır; sakınılabilinir.
Kooperatif sendromundan kaçınalım
Kooperatiflerin AB programlarının sağladığı fonlar veya başka fonlamarla kurulmaları, destek “sendromu” yaşamalarına neden olmaktadır. Fonlamalar, kooperatiflerin kendi iç ve dış dinamiklerini oluşturmayı ve bağımsız olarak finans işlerini çözmeyi ileriki aşamalarda zorlaştırıyor. Sakınmak gerekir. Kooperatiflerin bağımsızlığını koruması önemli!
Kooperatifler ve kadınlar
Kooperatifler kırsalda şu ana kadar kadınların bilmediği yeni bir uğraşı alanı yaratıyor. Kadınlar, bu alanla yüzleşiyor, burada üretimin yanı sıra, ürünü işleyerek katma değere ulaşmayı, pazarlamayı uygulamalı öğreniyor. Aynı zamanda kendilerini bu süreçte farklı olarak var ediyorlar. Kadınların, kooperatif çatısı altında daha güçlendiği ekonomik bağımsızlıklarını kazanarak özgürleşebileceği.
Bir başka gerçeklik olarak orta yerde duruyor. Ayrıca kapitalizm koşullarında kooperatiflerin başarısız olması veya olduğu için çok neden bulunabilir mi? Bulunabilir! Ancak pes etmemek lazım. Kooperatiflerde kapitalizm karşıtlığı, yani toplum yararına, toplumla birlikte daha iyisini yapmak için olanaklar fazlasıyla mevcut. Ama kooperatif öyle mi, böyle mi olacak, buraya mı evrilecek, o yana mı bükülecek diye deneyenler adına kimsenin kaygılanmasına gerek yok. “Kervan yolda dizilir”, dizilmiyorsa da dağılır. Zaten şimdi her şey dağınık değil mi? Ekonominin demokratikleşmesine katkı için yola dizilenlere omuz başı olmak dağılmayı engeller belki. Kim bilir?