Cenazelere ve mezarlıklara yönelik saldırıları Êzidî, Alevi, Ermeni, Süryani öncülerine ve İlahiyatçı ile DİK Eşsözcüsü’ne sorduk. Hepsi ortak bir şey söyledi: ‘Bunun hiçbir inançta yeri yok’
Gülcan Dereli
Kısa Kürt tarihine bakıldığında devlet hep Kürdün ölüsüne zulüm etmiş. Şeyh Said ve 46 arkadaşı Diyarbakır’da idam edilmelerinin ardından mezarsız bırakılmış. Seyid Rıza, oğlu ve arkadaşlarının 1938 yılında Elazığ’da idam edilmelerinin ardından cenazelerine ne olduğu bilinmiyor. 2015 yılında yaşanan bir çatışmada yaşamını yitiren YJA-STAR’lı Kader Kevser Eltürk’ün (Ekin Wan) cenazesinin teşhir edilmesi, Şırnak’ta Hacı Lokman Birlik’in cansız bedeninin zırhlı aracın arkasında bağlanarak sürüklenmesi, Taybet İnan’ın cenazesinin 7 gün sokakta bekletilmesi, Cemile Çağırga’nın cenazesinin derin dondurucuda bekletilmek zorunda bırakılması, bir devlet pratiği. Ayrıca Kürt siyasetçi Aysel Tuğluk’un annesi Hatun Tuğluk’un cenazesine saldırılması da öyle.
Yaşamını yitirenlere saldırıların ardı arkası kesilmedi.
19 Aralık 2017’de Bitlis’in Yukarıölek Kürtçe adıyla ‘Olekajor’ olarak bilinen Garzan Mezarlığı’na iş makineleriyle girilip mezarlıkları tahrip edildi. 282 cenaze mezarlarından çıkarılıp İstanbul Kilyos’taki kimsesizler mezarlığına ailelerinden habersiz defnedildi. Saldırılar Garzan Mezarlığı ile de sınırlı kalmadı. Şırnak, Van, Muş, Diyarbakır, Bingöl, Hakkari’deki mezarlıklar tahrip edildi. Özellikle Hakkari Yüksekova’daki mezarlık 7 kez saldırıya uğradı. Yine Şırnak İdil’de bulunan 6 mezarlık askerler tarafından balyozlarla parçalandı.
Bingöl’de, 1 Ağustos 2017’de yaşamını yitiren MKP/HKO’lu Sevda Serinyel’in mezar taşında yer alan “Yaşamak İçin Ne Çok Öldük” yazısının söküldüğünü gören anne Hakife Serinyel, mezar başında nöbete başladı.
Bir anneye çocuğunun cenazesi kargo ile gönderildi.
Bunlar sadece birkaç örnek. Onlarca benzer örnek yaşandı. Biz de Yeni Yaşam gazetesi olarak bu saldırıları Êzidî, Alevi, Ermeni, Süryani temsilcileri ile ilahiyatçı ve DİK Eşsözcüsü’ne sorduk.
‘Kuran’da yeri yok’
İlahiyatçı İhsan Eliaçık: Yaşamını yitirenlere yapılanların büyük suç olduğunu kaydeden İlahiyatçı İhsan Eliaçık, “Mezarlıklara saldırmak bir defa dini açından günah, ceza yasası açısından suç ve evrensel insan haklarını ihlal, aynı zamanda binlerce yıldır Anadolu’da yaşayan kültürlerinde örfüne, adetine, geleceğine ters. Yani ne Ermenilerde, ne Kürtlerde, ne Türklerde ne Yahudilerde ne Musevilerde ne eski Rumlarda böyle bir şey görülmüştür. Bu halkın bir arada yaşama kültürüne de yönelik bir dinamitlemedir. Dini açıdan baktığınız zaman Peygamberimiz Hazreti Muhammed, Yahudi’nin cenazesi geçerken ayağa kalkıyor. İnsanlar, ‘O Yahudi’dir ya Muhammed niye kalkıyorsunuz’ diye sorunca ‘O da bir insan değil mi? O da Allah’ın kulu değil mi?’ diye cevap veriyor” dedi.
Kuran’dan örnekler veren Eliaçık, şöyle devam etti: “Kuran-ı Kerim’de bir insanı öldürmek bütün insanları öldürmek gibidir. Bir insanı yaşarmak da bütün insanları yaşatmak gibidir denilir. Öldürmenin büyük bir suç olduğu ifade edilir. Aynı zamanda mabetlerin, mezarlıkların koruma altında olduğu, saygın olduğu, buralara dokunulmaması gerektiği ifade edilir. Hakeza komşu hakkının da yüksek derecede yeri vardır. Peygamber de zaten ‘Komşusu açken kendisi tok yatan bizden değildir’ diyor. Şimdi son zamanlarda sadece mezarlıklara değil komşulara da saldırı var. Listelerin hazır olduğu söyleniyor.”
‘Siyasiler arka çıkıyor’
Savcıların da suç işlediğini söyleyen Eliaçık, “Sadece İslam inancında değil bütün inançlarda mezarlar, ölüler, cenazeler saygınlığa layıktır ve bunlara karşı cürümler günah olarak ele alınır. Keza ceza yasanın 130. Maddesi 1. ve 2. Fıkraları’na göre de kişinin hatırasına saygısızlık olarak değerlendirilir. Yani mezarlıkları deşenlerin, ölüleri sürükleyenlerin, mezarlıklardan kemikleri çıkarmaya kalkanların, savcılar tarafından ifadelerinin alınması eğer 3’den fazla kişi ise bunların da cezalarının 6’da bir oranında arttırılması isteniyor. Ama gel gör ki, memlekette savcılar hareke geçmiyor. Siyasiler bunlara arka çıkıyor. Bunları koruyor ve kolluyor. Harekete geçmeyen savcılar da suç işliyor, onlara arka çıkan, sessiz kalan siyasiler de suç işliyor. Bunlara oy verenler, destekleyenler de bu vebalin altına girmiş oluyorlar” ifadelerini kullandı.
‘Bu düşürülmüşlüktür’
Alevi Piri Zeynel Kete: Demokratik Alevi Derneği (DAD) Genel Sekreteri Şix Çoban Ocağı Piri Zeynel Kete, “Alevi inancında ölmek kavramı yok, Hak’tan geldik Hak’ka gidiyoruz ilkesi esastır. Hemen hemen bütün topluluklarda, inançlarda, toplumsal zihniyetlerde ve formlarda, ölüye saygı, mezara saygı insanlığın ortak erdemidir. Belki de dünyadaki en ortak değerlerden birisidir. Ölen canın kimliğine, dünya görüşüne bakılmaksızın, Hak’ka gitmiş olmasından kaynaklı olarak saygı duyulur” dedi.
“Bir mezara sahip olmak bir tarihe, kültüre ve kimliğe sahip olmaktır” diyen Pir Kete, “Mezar taşı insanın, toplumun kimliğidir, tarihidir, mekanda ve zamanda yer almaktır. Kimin olursa olsun, hangi dünya görüşünden olursa olsun ölüden çekinmek, bir ananın duygu dünyasını yok etmek, bir düşürülmüşlüktür. Hiçbir dine, inanca sığmaz” diye kaydetti.
‘Mezarlıklar tarihimizin belleği’
Êzidî Milletvekili Feleknas Uca: Êzidî HDP Milletvekili Feleknas Uca da, “Tüm inançlarda olduğu gibi Êzidîlik inancına göre de mezarlıklar kutsal yerlerdir. İnsanların yaşadıkları büyük kayıplardan sonra ibadet ettikleri ve teselli buldukları yerlerdir mezarlıklar. Êzidîlerde bir insan ölünce onun ruhunun yaşadığına inanılır. Bir evden ölü çıkınca o evden bir geçmiş, bir tarih çıkar gider. Geriye anılar ve sarılabileceğin bir mezar taşından başka bir şey kalmaz ve bu hem ibadet edebileceğin hem teselli bulabileceğin tek yerdir. Aynı zamanda mezarlıklar tarihimizin belleğidir. Bu saldırılar ise Kürt kültürüne, tarihine yapılmakla beraber aynı zamanda insanlığa, hem bizim inancımıza hem kendi inançlarına saldırıdır” diye konuştu.
‘Cenaze gelirken ayağa kalkarız’
Êzidîlerde yaşamını yitirene her şekilde saygı duyulduğunu söyleyen Uca, “Bizim köylere bir cenaze geldiğinde, kimdir, inancı nedir diye kimse sormaz; herkes o ölüye saygı duyar. Cenaze aracı geçerken bile insanlar cenazeyi tanısın, tanımasın saygıdan ayağı kalkarlar. Bugün görüyoruz ki devlet eliyle, ölülerimize, değerlerimize, tarihimize… Kısacası varlığımıza saldırı var. Bu insanlık dışı saldırıların hiçbir inançta, kültürde, insanlığa ait hiçbir değerde karşılığı yoktur” dedi.
‘IŞİD zihniyeti’
Yapılanları faşizm olarak tanımlayan Uca, “Bu iktidar başa geldiği günden beri ne dediyse tam tersini yaptı. Hoşgörü dedi, Kürtlerin, Êzidîlerin… kısacası kendinden olmayanların ne yaşamlarına ne ölülerine saygı duydu, hoşgörü gösterdi. Êzidî mezarlarına saldıranları cezasız bıraktıkça saldırılar arttı. Bir anneye kargoyla çocuğunun kemiklerini gönderecek kadar insani değerlerden uzaklaştılar, faşizmin en uç noktasına ulaştılar” diye vurguladı. Saldırıları IŞİD’in saldırılarına benzeten Uca, şöyle devam etti: “Bugünkü mezarlık yıkımları ve tahriplerinin, IŞİD’in Şengal’de Êzidî mezarlarına yaptıklarından farkı yok. Dün IŞİD, Şengal’de kutsal mekanlarımızı, tarihi eserlerimizi, mezarlarımızı yıkmıştı, bugün de IŞİD zihniyetiyle aynı şey Türkiye’de yapılıyor.”
‘Tüm ilkelere aykırı’
Gazran Mezarlığı’na çıkarılarak İstanbul’da kaldırıma gömülen cenazelere ilişkin de konuşan Uca, “Bazı aileler üç senedir DNA sonuçlarını beklerken, DNA testi sonuçları çıkan ailelere cenazeler teslim edilmedi. Ailelere işkence yapmak için böyle bir yönteme başvurulduğu ortada. Üç senenin sonunda ise cenazeler, Kilyos’ta üst üste, hiçbir inanca ve vicdana sığmayacak bir şekilde toplu mezar mantığıyla gömüldü. Geçmişte de olduğu gibi ölülerimize mezar yerini çok gören devlet, Kürtlerin yas tutma hakkını da elinden alarak, Kürtlerin sahip olduğu insani değerlere saldırmakta ve bu değerleri hiçleştirmeye çalışmaktadır. Bu yapılan hem Türkiye Anayasası’na hem de bağlı bulunduğu uluslararası hukuk ilkelerine aykırı” dedi.
‘Hiçbir inançta yok’
Ermeni Milletvekili Garo Paylan: Ermeni HDP Milletvekili Garo Paylan da, “Bir saldırıları, insanlık dışı olarak görüyorum. Yalnız Müslümanlıkta değil hiçbir dinde, hiçbir inançta ve hiçbir etik ve ahlak kuralında olmayan insanlık dışı bir uygulama. Yalnızca dinler boyutu ile baksak bile dinde bir insan öldüğünde onun üzerindeki hüküm kalkmıştır. Bir insana ters gözle bakıyor olabilirsiniz ama her dinde, her inançta bir insan öldüğünde onun dünyadaki hükmü kalmıştır. Ve inançlara göre Allah’la kul arasında bir mesele haline dönüşmüştür. Maalesef ne dinimize saygısı var bu iktidarın ne de ölümüze” dedi.
‘Direneceğiz, yılmayacağız’
DİK Eşsözcüsü Hüda Kaya: Demokratik İslam Konferansı (DİK) Eşsözcüsü ve HDP Milletvekili Hüda Kaya, “Her geçen gün artan mezarlıklara saldırılar, ölülere yönelik tacizler, defnedilmeye karşı konulan baskılar, yaşayan insanlara yönelik, konuşmaya, iradeye, tercihlere, düşünceye yönelik her baskı pratiği bu iktidarın inişte, çürümede, değerleri yitirmede, nasıl dipsiz bir zihniyete sahip olduğunu gösteriyor. Ve her seferinde bundan daha büyük bir kötülük olabilir mi, daha dibi olabilir mi, dediğimiz her şeyde kötülüğün de sınırsız olduğunu biz AKP iktidarıyla görmüş olduk.
Ne mübarek günler dinliyorlar, ne korona, ne karantina dinliyorlar, ne Anneler Günü dinlediler, ne Ramazan dinlediler, ne yaşama, ne cana, ne ölüye bir değer düşünceleri var! Sınırsız bir şekilde organize bir kötülüğü büyütmeye devam ediyorlar” diye kaydetti.
Yapılan saldırıları bir politika olarak değerlendiren Kaya, “Kendileri tükendikçe kötülükleri daha da derinleşiyor ve çirkinleşiyor. Biz direncimize, dayanışmamıza, cesaretimize sahip çıkarsak, bizler de cesareti ve dayanışmayı organize edersek, iyiliği organize edersek, sevgiyi ve dayanışmayı da örgütlersek örgütlü kötülüğe karşı başarılı olacağız” dedi.
‘Düşen iktidarın çırpınışları!’
Süryani Milletvekili Tuma Çelik: Saldırıları konseptli genel bir politikanın sonucu olduğunu söyleyen Süryani HDP Milletvekili Tuma Çelik de şöyle konuştu: “Planlı, her kesime farklı biçimlerde bir saldırı yapılıyor. Ve bu saldırı bana göre ortak bir merkezden yönetiliyor. Biz Süryaniler birçok yerde karşılaştık ve bu saldırıları yapılabilecek en aşağılık saldırı olarak değerlendiriyoruz. Çünkü sonuçta saldırdıkları şey kendini savunabilecek bir durumda değil. Bütün bu saldırıları belediyelere yönelik kayyum atamalarından tutalım televizyonlarda cebinde liste olduğunu söyleyenlere kadar, Bayraktar Grubu’nun elindeki Gerçek Hayat dergisinde Ermenilere, Rumlara, Yahudilere yönelik nefret söyleminden tutalım İbrahim Gökçek’in cenazesini ‘çıkarıp yakacağız’ diyen güruha kadar, mezarlara yönelik saldırılara kadar, hepsi ortak bir anlayaşın, ortak bir merkezin organizasyonu sonucunda yapılan sistemli bir saldırı. Ve bizim bütün bunlara, hepsini kendimize yapılmış olarak görüp karşı bir cevap vermemiz gerekiyor.”
Cenazelerin kaldırıma gömülmesine de tepki gösteren Çelik, “Soykırım mantığının bir yaklaşımıdır bu, sadece farklı bir kimlikten, farklı bir yaklaşımdan dolayı yok edilmeye çalışılmasının bir mantığıdır. Bu mantığı taşıyan insanlardan her şey beklenebilir. İnsani sınırları içerisinde değerlendirilebilecek bir şey değil. Yani sözün bittiği yer” dedi.
YARIN: Evladı kargo ile gönderilen anne
HDP Milletvekili Hişyar Özsoy