Baskı, yasak, gözaltı, tutuklama… Herkesin sözü, sesi olmak için çıktıkları yolda karşılaşmadıkları saldırı kalmadı ama onlar hepsine rağmen ‘sadece şarkı söylemek’ için ölümü bile göze aldılar. Grup Yorum; 35 yıllık bir hikâye, bitmeyen bir türkü
Reyhan Hacıoğlu
İşkencenin, faili meçhullerin, ölümlerin kol gezdiği 12 Eylül askeri darbesinin bütün toplumu sindirmeye çalıştığı bir süreçte, 1985’te 4 arkadaşın bir araya gelerek kurduğu Grup Yorum, doğuş koşullarının izlerini 35 yıldır hem yaşıyor hem de yaşayanların sesi oluyor.
400’den fazla dava açıldı
Helin Bölek ve İbrahim Gökçek ölüm haberleriyle yeniden gündeme gelse de gurubun yaşadığı baskı, gözaltı ve tutuklamalar, aslında Bölek ve Gökçek’in ölümleri de tam da buna karşıydı. Bir grup neden bunca baskıya uğrar, üyeleri için arama kararları çıkarılıp başlarına para ödülü konur ki diye.
1985’te kurulan gruba sadece 2013’e kadar 400 dava açılırken en az 15 üyesi tutuklanıp hapis cezası aldı. Bütün bunlara rağmen grup, ilk albümlerini yayınladıkları 1987’den bu yana 23 albüme imza atıp 2 milyondan fazla satış gerçekleştirdi.
Sokakta, fabrikada, eylemde
Sokakta, fabrikada, statta, eylem alanında olan grup birçok kesimin hak mücadelesinde de ezgileriyle hep yanlarında oldu. Grubun toplumun acılarına söz olması onları hedef haline getirirken, konser ve kasetlerine satış yasakları, gözaltılar ve tutuklamalar da beraberinde geldi. Albümleri, şarkıları suç unsuru taşıdığı iddiasıyla resmî olarak toplatılırken, çalışmalarını yürüttükleri İdil Kültür Merkezi ise sayısız kez basılarak grubun müzik aletleri kırıldı. Öyle ki kırık gitarlarını hediye ettikleri Joan Baez, “Hep birlikte kırılan ne varsa tamir edeceğiz. Ve biz bunu tutkuyla, şiddet içermeden yapacağız” diyecekti.
Her dilden şarkılar söylediler
Grup, kuruluş aşamasında ilk olarak Aziz Nesin’in öykülerinden uyarlanan bir oyunun müziklerini yaparak başlıyor yolculuğuna, ardından da “Bana Bir Türkü Söyleyin Yarınlara Uzansın” adlı konserini veriyor. Zaman içerisinde ise sadece Türkçe ‘de değil Kürtçe, Zazaca, Lazca, Arapça, Çerkezce dillerinde şarkılarla herkese ulaşmayı başarıyor. Şarkılarında barikatlardan, fabrikalara, madenlerde ter dökenlerden, işkencelerde katledilenlere, talan edilen doğadan, 17’sine varmadan idam edilen Erdal Eren’e, katliamlara ve açlık grevlerine kadar toplumun yaşadığı her şeyi işliyorlar.
55 bin kişi tek yürek
Dilden dile dolaşan birçok parçaya imza atan grup, 25. yıllarını 12 Haziran 2010’da İnönü Stadyumu’nda 55 bin kişinin katıldığı bir konserle kutlarken, gruba sahnede Suavi’den, Ali Primera, Yasemin Göksu, Tuncel Kurtiz, Nejat Yavaşoğulları gibi daha birçok ünlü isim eşlik etti, konserleri en kitlesel konser olarak tarihe geçti.
Sanatçılar gri listede
Son birkaç yılda toplumun tüm kesimleri hedef haline getirilirken grup da bundan azade kalmadı. Grubun üyelerinden Ali Aracı, Selma Altın, İnan Altın, İbrahim Gökçek ve Emel Yeşilırmak 14 Şubat 2018’de, tarihin hiçbir yerinde olmayan bir şekilde “Aranan Teröristler” listesine eklendi ve gir listede yer alarak başlarına 300 bin TL para ödülü konuldu.
Konser alanından ölüm orucuna
Bütün bu yaşananlara karşı grup üyeleri, “Bir kültürel grup iki yılda 9 kez herhangi bir gerekçe gösterilmeden gayrimeşru şekilde basılıyorsa bize başka çare bırakmıyorlar. Faşizm saldırıyor. Çok yoğun bir baskı var üzerimizde. Yeni bir yöntemle, açlık grevi yöntemiyle direnmeye devam edeceğiz” diyerek, 17 Mayıs 2019’da konser yasaklarının kaldırılması, grup üyelerinin serbest bırakılması, haklarındaki davaların düşürülmesi gibi bir dizi taleple açlık grevine başladı.
20 Ocak 2020’de açlık grevindeki İbrahim Gökçek ve Helin Bölek, açlık grevlerini ölüm orucuna dönüştürme kararı aldı. Helin Bölek 20 Kasım 2019’da İbrahim Gökçek ise Adli Tıp’ın raporu sonrası, 24 Şubat 2020’de ara kararla tahliye edilirken, yıllardır grubun emekçilerinden olan Ali Aracı da dâhil dört üyesi halen tutuklu.
‘Yasaklar kalksın’ istiyorlardı
Bizimle yaptığı bir röportajda, “Yasaklar kalkana kadar direneceğiz” diyen Helin Bölek, 3 Nisan’da 288 gün sürdürdüğü ölüm orucunda hayatını kaybetti. Bölek bir grup insan hakları savunucusu, aydın, yazar ve siyasetçinin bakanlıkla yaptıkları görüşmede, bakanlığın “Ölüm orucunu bıraksınlar, taleplerini değerlendiririz” sözlerine karşı bakanlığa “güvenmedikleri” ve somut adım atılmadığı için eylemlerine devam etme kararı aldıklarını açıkladıktan iki gün sonra hayatını kaybederken, “Yasakların kalkması tek hayalim. Yaşamak ve şarkı söylemek istiyorum” diyen İbrahim Gökçek ise 323 günlük olan ve 5 Mayıs’ta ara verdiği ölüm orucunda kaldırıldığı hastanede 7 Mayıs’ta hayatını kaybetti.
Cenazesi kaçırıldı
Toplumun büyük bir kesimi tarafından destek gören ve birçok siyasi parti, insan hakları aktivistinin de sorumluluk üstlenmesi ile Gökçek konser başvurusunun yapılması ile ölüm orucuna ara verdi. Ancak tüm çabalara ve dileklere rağmen Gökçek hayatını kaybederken, cenazesine yapılanlar ise sanatçıların baskılara karşı girdikleri ölüm orucunda aylarca sesiz kalan iktidarın gerçeğini bir kez daha gün yüzüne çıkardı.
Gökçek’in Gazi’den yola çıkarılmak istenen cenazesi Cemevi’nden kaçırıldı, engel olmak isteyenler ise gözaltına alındı. Daha sonra ailesine verilen cenazesi Kayseri’de az kişinin katılımına izin verilerek defnedildi. Gökçek’in cenazesinin İstanbul’dan yol çıktığı saatlerde ise Kayseri’de Ülkü Ocakları’nın çağrısı ile bir grup toplanarak “Gömülse bile çıkarır, yakarız” diye tehditlerde bulundu.
Karanfilleri çalındı…
Saldırı ve tehditler altında Kayseri’ye getirilen Gökçek’in cenazesi, grubun üyesi de olan tutuklu eşi Sultan Gökçek’in jandarmalar eşliğinde, elleri kelepçeli katılımı ile defnedildi. Ancak İbrahim’in çok sevdiği Uğurlama şarkısının söylenmesine izin verilmedi. Sultan Gökçek ise “Elimden bir yudum su içiremedim. Bu da yanlarına kalmayacak” diyerek veda etti eşine. Defin işleminin ardından Gökçek’in mezarına bırakılan karanfiller gece saatlerinde çalındı. Ailesi ertesi gün yeniden mezarına karanfil bıraktı.
Sultan’ı bekliyordu
Gökçek ile yaşamını yitirmesinden 4 gün önce yaptığımız görüşmede, 20 Mayıs’ta (bugün) görülecek eşi Sultan Gökçek’in mahkemesini beklediğini dile getirmişti. Hemen sonrasında da Gökçek ve diğer birçok kişi için ifade veren itirafçı ifadelerinin işkence altında alındığını ve ifadesinin çarpıtıldığını anlattı. Bunlar basına da yansıdı. Bütün bunların ışığında 20 Mayıs’ta görülecek Sultan Gökçek ve diğer gurup üyesi Bergün Varan’ın davasında ne çıkacağı henüz belli olmasa da her şekilde gelebilecek bir “adaletin” çok geç olacağı ortada. Ve yine mahkeme salonlarında bile birbirlerini görmeleri engellenen İbrahim ve Sultan Gökçek için artık bir anlamı olmayacak.
‘Yâre ulaşmadan düşersen eğer
Yarına sesinin yankısı kalır’
Gökçek’in mezarında söylenmesine izin verilmeyen Uğurlama şarkı sözleri ise şöyle;
Bu kente yalnızlık çöktüğü zaman
Uykusunda bir kuş ölür ecelsiz
Alıp da başını gitmek istersin
Karanlık sokaklar kör sağır dilsiz
Ey sevda kuşanıp yollara düşen
Bilesin bu yollar dağlar dolanır
Yâre ulaşmadan düşersen eğer
Yarına sesinin yankısı kalır
Gecenin ucunda gün aralanır
Yar sevdası ile yürek bilenir
Sızılı bir ırmak uğurlar seni
Su olup akarsın kır çiçeklenir
Gecenin ucunda gün aralanır
Yar sevdası ile yürek bilenir
Sızılı…
35 yıllık bir serüven
1987 Sıyrılıp Gelen ile müzik hayatına başlayan grubun albümleri ise şöyle: 1988’de Haziran’da Ölmek Zor / Berivan 1989 Türkülerle, 1989 Cemo / Gün Gelir, 1990 Gel ki Şafaklar Tutuşsun, 1991 Yürek Çağrısı, 1992 Cesaret, 1993 Hiç Durmadan, 1995 İleri, 1996 Geliyoruz, 1997 Marşlarımız, 1998 Boran Fırtınası, 1999 Kucaklaşma, 2000 15. Yıl Seçmeler, 2001 Eylül, 2001 Feda, 2003 Biz Varız, 2004 Yürüyüş, 2006 Yıldızlar Kuşandık, 2008 Başeğmeden, 2013 Halkın Elleri, 2015 Dünden Yarına Ustalarımız/Ruhi Su, 2017 İlle Kavga.
Yaşamı savununca açığa alındılar
Gökçek’in cenazesinin kaçırılmasına engel olan ve gözaltına alınanlar sonradan serbest bırakılsa da 5 kişi hakkında yakalama kararı çıkartıldı. Öte yandan İbrahim Gökçek için ölüm orucu sürecinde paylaşım yapan iki hâkim de hedef gösterildi, haklarında soruşturma açıldı ve görevden alındı. Görevden alınan İzmir Karşıyaka Hâkimi ve aynı zamanda Yargıçlar Sendikası Başkanı Hâkim Ayşe Sarısu Pehlivan ve Hâkim Orhan Gazi Ertekin’in ise paylaşımlarının arkasında durarak ölümlerden yana olmalarını kimsenin beklememesini istedi.
2 avukat ölüm orucunda
Halkın Hukuk Bürosu (HHB) üyesi Av. Ebru Timtik ve Av. Aytaç Ünsal, 5 Şubat’ta başladıkları açlık grevlerini 5 Nisan Avukatlar Günü’nde hem adil bir yargılama hem de sanatçıların taleplerini sahiplenmek için ölüm orucuna çevirdi. Avukatların “adalet” için başlattıkları eylemi halen devam ederken, sağlık durumları ise her geçen gün kritik noktaya yaklaşıyor. Birçok meslek ve insan hakları örgütü avukatlar için çağrı yapsa da AKP hükümeti, tıpkı Grup Yorum üyelerinde olduğu gibi sessizliği seçiyor.