HDK Genel Meclis toplantısı sonuç bildirgesini açıkladı. Bildirgede, “İktidarın seçim veya kriz nedeniyle kendiliğinden çökeceği yönünde bir hayale kapılınmamalıdır. İktidarı çöküşe götürecek olan halkın örgütlü mücadelesidir” denildi
Halkların Demokratik Kongresi (HDK), dün Genel Meclis toplantısını koronavirüs (Kovid-19) pandemisi nedeniyle telekonferans yöntemiyle gerçekleşti. Yapılan 10’uncu Dönem 3’üncü Genel Meclis toplantısının sonuç bildirgesi açıklandı.
Sonuç bildirgesinde, döneme dair yapılan tespitler ve alınan kararlar şöyle sıralandı:
* AKP-MHP Saray rejimi pandemi sürecini ekonomik krizdeki sorumluluğunu gözlerden kaçırmak ve salgını, topluma ‘evde kal’ çağrısı yaparken, kendi gündemini uygulamak için bir fırsat olarak değerlendirmeye yöneldi. İktidar, salgın döneminde toplumun ezilen, sömürülen büyük çoğunluğunu, emekçi sınıfları gözden çıkardığını apaçık ortaya koydu.
Zînî Wertê meselesi
* Salgın ve ekonomik kriz şartlarında Günay Kürdistanı’nda, Rojava ve Kuzey-Doğu Suriye’de, Libya’da ve hatta Somali’de izlenen savaş ve işgal politikalarına hız verildi. Bu bölgelerde 200 binin üzerinde cihatçı maaşa bağlandı. Saray rejiminin Kürt halkına karşı yürüttüğü saldırılara son günlerde Günay Kürdistanı’nda KDP’nin Zînî Wertê kuşatması eklendi. Bu operasyonun Kürt ulusal birliğine yönelik bir saldırı olduğu ve Türkiye ile ABD’nin bilgisi ve onayı çerçevesinde gerçekleştiği şüphesizdir. İktidar, salgının ilk günlerinden itibaren HDP yönetimindeki belediyelere kayyum atama politikasına hız vererek halkın iradesini yok saymaya ve Eşbaşkanlık sistemine saldırmaya devam etmiştir. Halkların Demokratik Kongresi, Kürt halkının iradesini ve haklarını gasp eden AKP-MHP iktidarına karşı mücadelesini sürdürecektir.
Tecrit
* Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki mutlak tecrit pandemi sürecinde daha da ağırlaşmıştır. İmralı’daki tecrit ve izolasyon bugün sürdürülmekte olan savaş politikalarından ve baskıdan ayrı ele alınamaz. Toplumsal barışın ancak tecrit sisteminin son bulmasıyla inşa edilebileceği açıktır; bu politikaların derhal son bulması gerekmektedir. Halkların Demokratik Kongresi İmralı’da uygulanan tecrit ve izolasyona karşı mücadele etmeyi, barış mücadelesini yükseltmeyi ve toplum üzerindeki kuşatmayı kırmayı asli görevlerinden biri olarak görmektedir.
İşsizlik sorunu
* Salgın öncesinde 4.5 milyon olarak açıklanan resmi işsizlik rakamına salgınla birlikte 8 milyon işsiz daha eklenmiştir. Hükümet işsiz sayısını gizleme gayreti içindedir. Ancak kayıt dışı çalışanların, göçmen işçilerin, tarım işçilerinin ne kadarının işini ve gelirini kaybettiği bilinmemektedir. ‘Yeni Normalleşme’ denilen yöneliş ise, destek vermek yerine, emekçi sınıfları salgınla baş başa bırakma politikasıdır. Halkların Demokratik Kongresi sömürünün katmerlenerek artacağı, ‘izole üretim üsleri’ adı altında toplama kampları kurma planlarının yapıldığı bu ‘yeni normal’i yıkma ve yeni yaşamı inşa etme görevinin yakıcılığının bilincinde olarak mücadele etmeye devam edecektir.
Meclis’in kapalı olması
* İktidar halkı işsizlik ve açlıkla baş başa bırakırken, siyasal, ekonomik ve ideolojik gündemi doğrultusunda adımlar atmayı sürdürmektedir. İnfaz Yasası’nda yapılan adaletsiz ve eşitliğe aykırı değişikliklerden sonra, TBMM’yi sadece iktidarın ihtiyacı olduğunda açmak üzere, salgın bahanesiyle tatile çıkarmışlardı. Şimdi siyasi partiler yasasında, meslek örgütleri ve baroların seçim yönteminde değişiklikler yapmak ve İş Bankası hisselerine hükümetin çökmesinin önünü açmak üzere Meclis yeniden toplanacak.
Mezarlıklara saldırı
* Aylardır Kürdistan’da mezarlıklara dönük sistematik saldırılar gerçekleştirilmekte, mezarlar ailelerin gözleri önünde yıkılmaktadır. Mezarlık tahribatları geçmişten bugüne kimliksizleştirme ve hafızasızlaştırma amacıyla devlet eliyle sürdürülmektedir. İbrahim Gökçek’in cenazesinin Cemevi’nin kapılarının kırılarak kaçırılması ve Kayseri’de cenazeyi yakma tehdidinde bulunan faşistlerin saldırıları da aynı devlet politikasının ürünü olarak değerlendirilmelidir.
* Salgın günlerinde kadına yönelik fiziksel, psikolojik, cinsel şiddet ikiye katlanmış, kadın işsizliği artmış, cinsiyetçi iş bölümü kadınların görünmezleştirilen ev içi emeğinin daha da ağırlaşması ile sonuçlanmıştır. İktidar ve Hilal Kaplan gibi yandaş gazeteciler çocuk istismarını ‘erken evlilik mağduriyeti’ adı altında meşrulaştırmaya çalışmakta, televizyonlarda 12-17 yaş arası çocukların çocuk doğurabileceği ifade edilmekte, İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı kanun her fırsatta hedef haline getirilmektedir.
Darbe söylemleri
* İktidar uydurma ‘darbe karşıtlığı’ kampanyasına rağmen, kendisi fiili bir darbe yürütmektedir. Herhangi bir seçimle iktidarını devretmeye niyeti yoktur. Bu nedenle iktidarın seçim veya kriz nedeniyle kendiliğinden çökeceği yönünde bir hayale kapılınmamalıdır. İktidarı çöküşe götürecek olan halkın örgütlü mücadelesidir. Bu mücadeleyi inşa etmek için muhalefet güçlerinin zihninde tam bir berraklık olmalıdır. Demokrasi güçlerinin ittifakını kurmak ve dayanışma ağlarını güçlendirmek sorumluluğumuza bu anlayışla yaklaşıyoruz. Meclisleşme perspektifini daha da öne çıkararak toplumsal mücadeleye hız vermek bugünün en acil görevlerindendir.
* Egemenlerin normali ezilenler için daimi bir sömürü ve ezilme anlamı taşımaktadır. Bizler, Halkların Demokratik Kongresi olarak, egemenlerin normaline son vermek için ezilenlerin gerçek olağanüstünü halini yaratma, yeni yaşamı inşa etme mücadelesini sürdürmeye her koşulda devam edeceğimizi ifade ediyoruz.”
HABER MERKEZİ