Yaptıkları eylem ile tarihe ‘dörtler’ olarak geçen Ferhat Kurtay, Eşref Anyık, Mahmut Zengin ve Necmi Öner’i, Diyarbakır Cezaevi’ndeki koğuş arkadaşları Beşir Dündar anlattı
12 Eylül Askeri Cunta döneminde işkence ve idamlarla gündeme gelen Diyarbakır 5 No’lu Cezaevi’nde, 17 Mayıs 1982 yılında bedenlerini ateşe vererek, tarihe “Dörtler” olarak geçen Ferhat Kurtay, Eşref Anyık, Mahmut Zengin ve Necmi Öner’in eylemlerinin üzerinden 38 yıl geçti. ‘Dörtleri’ ve o gün yaşananları koğuş arkadaşları Beşir Dündar anlattı.
‘Direniş de vardı işkence de’
“Diyarbakır Zindanı’nda büyük bir direniş vardı. Bunun karşısında her türlü işkence de vardı” sözleri ile Diyarbakır cezaevini anlatan Dündar, işkencenin en önemli nedeninin Kürt kimliği olduğunu söylüyor: “Biz Kürtler o günleri anlatırken, daha çok işkenceyi anlatırız. Galiba fazla mağduruz ondan olmalı. Sen eğer ki; Kürt olduğunu söylüyor, dilini sevdiğini dile getiriyorsan sen bunun faturasını da ödeyeceksin. Bizim bu taleplerimize bu faturayı kestiler. Sen Kürt olduğunu söylemeyeceksin, kendi tarihini inkar edeceksin, dilini inkar edeceksin, hakaret edeceksin istiyorlardı. Cezaevine girmemizin nedenlerinin yüzde 90’ı da buydu. Sağ olsunlar, dayak ve işkenceyi üzerimizden eksik etmediler.”
‘Mazlum’un ölümü hepimizi üzdü’
Mezopotamya Ajanası’ndan Ahmet Kanbal’a konuşan Dündar, Dörtler’in gerçekleştirdiği eylem ile ilgili ise şunları anlattı: “Newroz’dan sonraydı. Ferhat arkadaş dedi ki; ‘Mazlum arkadaş şehit olmuş.’ Newroz akşamı olduğunu söyledi. Ben Mazlum’u görmedim. Pek kimse de görmemişti. Ama herkes kendisini çok seviyordu. O nedenle de çok üzülüyorduk. Mayıs ayıydı, 16’yı 17’ye bağlayan gece saat 03.30 gibiydi, koğuşu ateş aldı. Arkadaşlar koştu banyo kazanından su taşımaya. Ne olduğunu anlamaya çalışıyorduk. Baktık Ferhat ve 3 arkadaşımız. Her 3 arkadaşın da başları Ferhat’ın dizlerinin üstünde ateş içindeydi. Ferhat; ‘Ateşi söndürmeyin, bu bir eylemdir. Ateşi söndüren hainlik yapmış olur’ dedi. Onları kaldırdık. Farklı bir atmosferdi.”
‘Ferhat fedakardı’
Ateşin sönmesinin ardından Ferhat Kurtay’a “Ben ne yapabilirim” diye sorduğunu ve onun kendisinden yastık istediğini dile getiren Dündar, şöyle devam etti: “Yastık getirip, başının altına koydum. Elimi başının altına koyduğumda elimde eriyordu. Sadece ben değil, herkes severdi. Düşmanı bile severdi. Ne yapmamız gerektiğini sordum. Dedi; ‘Arkadaşlara sahip çıkın.’ Bana söylediği son söz buydu. Ferhat fedakardı, akıllıydı. Anadil üzerinde kendisini geliştirmişti, hepimize ders veriyordu. Kürtçe ile ilgili bir eksiğimiz olsa ona sorardık.”
‘Bu eylem zengin olmak için değildi’
Eşref Anyık’ı “anarşist ruhlu” olarak tanımlayan Dündar, Necmi Öner, Mahmut Zengin ve Ferhat Kurtay’ın genelde beraber olduklarını belirterek, “Güzeldiler. Şirindiler. Biz onlara layık değiliz. Ben bunu biliyorum” dedi.
Dörtler’in bedenlerini ateşe vermesinin ardından Ferhat Kurtay’ın “Bundan sonra daha iyi olacak” dediğini söyleyen Dündar, “Ondan sonra işkence biraz durdu. Bu eylem zengin olmak için, bireysel bir çıkarlar için değildi. Başka bir şeydi bu eylem” vurgusu yaptı.
‘Bugün daha da vahim’
Bu dönemde eskisi gibi işkencenin olmadığını ama durumun daha da vahim olduğunu dile getiren Dündar, “Bugün belki cezaevine atılma nedenleri zayıf gerekçeler ama büyük bir baskı var” dedi. Kürtlerin cezaevine atılması için bir gerekçeye ihtiyaç duyulmadığını ifade eden Dündar, 12 Eylül döneminden “Bir arkadaş işkence gördüğü zaman ‘beni niye dövdü’ diye tepki gösteriyordu. Bir gardiyana sordu, gardiyan ‘oğlum senin her yerin bahane’ diye cevap verdi. Budur yani” diye örnek verdi.
Kürtlerin tek taleplerinin dilleri ve kültürleri olduğunu dile getiren Dündar, Kürtler için birliğin önemli olduğuna da dikkat çekti: “Bugün ittifak ve birlik her şeyden daha önemlidir. Birlik olamazsak, eskiden başımıza ne geldiyse bugün de başımıza aynı şeyler gelecek. Ferhat arkadaşların istediği de buydu.”