Zorunlu olarak herkes gibi ben de ev hapsindeyim! Malum dışarı çıkamadığımız için sürekli pencereleri aşındırıyoruz. Parkın hemen karşısında bir evde oturuyorum. Biraz olsun nefes almak isteyen buraya kaçıyor. Bir anne ve 13-14 yaşlarındaki bir çocuğun, arkasına baka baka kaçtığını görüyorum. Korktukları şey biraz gözlemleyince anlaşılıyor. Tam o sırada ışıkları yanıp sönen bir aracın gezindiğini fark ediyorum. Hemen aynı dakikalarda bir grup gencin “Kaç oğlum kaç, geliyorlar” dediği duyuluyor. Meğer polisten ceza yememek için kaçıyorlar. Çocukluğumdan hatırlıyorum bu korkuyu. Her seferinde evimizi basan polisler bizi bir odaya doldurur ve sonrasında babamı alır giderdi. Ve her seferinde biraz daha korku gidiyor, öfkem perçinleşiyordu. Bir anne ve çocuğunun polisten kaçışı bana bunu anımsatmıştı.
Aç olduğunu duyurma!
Neden korkmuşlardı? Anne ve çocuğu neden kaçıyordu? Gençler neden kaçıyordu? Çünkü para cezasına maruz kalmak istemiyorlardı. Yoksullardı, polisin keseceği cezayı ödeyecek güçleri yoktu. Hükümet, yoksulların cebine göz dikmiş ama yoksulun cebi zaten delikti. 65 yaş üstü, 20 yaş altı insan avına çıkanlar, devletin kasasına biraz daha para koymak için dolanan devletin görevlileri elinde fişi ve kalemi ile önüne gelene cezayı kesiyor. Zaten yoksul olan ve evde aç kalmak zorunda bırakılan insanlara, bir de ‘aç olduğunu duyurursan, dışarı çıkarsan üstüne devlete para ödersin’ diyerek alay eder gibi yüksek meblağlarda cezalar kesiliyor.
İnsan avına çıkıldı
Halka IBAN (hesap) numarası verip yardım isteyen hükümet beklediğini bulamayınca sokaklarda insan avına çıkarak bu açığı kapatmanın peşine düşmüş. Nitekim de ceza rakamlarına bakıldığında bayağı halkın sırtına binmiş bir devlet profili ortaya çıkıyor. İşte bu cezayı ödeyecek gücü olmayan bir çocuk sokak ortasından kalbinden vuruluyor ve gerçek bir tokat gibi insanın yüzüne çarpıyor. Yoksul, işsiz olan bir çocuk aç kalmamak için dışarı çıkmış ve devlet, kasasına birkaç kuruş daha eklemek için Ali’nin peşine düşmüş. Devletin kendisine keseceği cezayı ödeyecek gücü olmayan çocuk saklanmak istemiş ama bunu canıyla ödemiş. Yoksulun parasını alamayan devlet canını almış!
Polis şiddeti bunlarla sınırlı değil elbet. Yine Mardin Derik’te 25 Nisan’da ise S.Y. adlı genç esnaf, polis tarafından bir otobüsün arkasına götürülüyor, ardından yüzüne tokat atılıyor ve boğazı sıkılıyor. Bitmiyor, şiddetin her türlüsü var bu ülkede…
Nisanda binlerce kişiye ceza!
Devletin kasasına giren cezaları İçişleri Bakanlığı büyük bir mutlulukla açıklıyor. Geçtiğimiz nisan ayının ilk haftasında açıklama yapan Bakanlık, 31 ildeki sokağa çıkma yasağı kapsamında 2 bin 756 kişiye (adli/idari işlem) yani para cezası kesildiğini söylüyor. Bunu da “Kamuoyuna saygıyla duyurulur” diyerek duyuruyor. Bu açıklamadan sonra binlerce yurttaşa aynı şekilde para cezaları kesilmeye devam etti, ediyor.
İstanbullu soyuldu
Yine sadece İstanbul genelinde 28 Mart ila 5 Nisan günleri arasında denetimlerde tedbirlere ‘uymayan’ 2 bin 221 kişiye 1 milyon 480 bin 29 lira idari para cezası kesildiği 7 Nisan’da açıklanmıştı. 12 Nisan’da yapılan açıklamada ise 2 günlük sokağa çıkma yasağında yapılan denetimlerde, toplam 8 milyon 406 bin 306 lira ceza kesildiği duyurulmuştu.
Mesela neydi ‘uyulmadı’ denilen maddeler? Örnek vereyim, Taksim Meydanı’nda devlet memurları maskesi olan yurttaşa masken çeneni kapatmamış diyerek ceza keseriz, diyor. Yurttaşlar öfkeleniyor, maske işte daha nasıl kapatsın diyor. Ancak ceza kesmek için tehditlerini sürdüren araç içindeki polis, yurttaşın isyan etmesine neden oluyor. Ve taktığı maskeye çıkaran yurttaş, ‘Takmıyorum kes ceza kes’ diyor. Bu videoda yurttaşın nasıl taciz edildiğine şahit oluyoruz. Bunlar sadece birkaç örnek. Açlığa mahkûm edilen yurttaşlar, evine nasıl ekmek götüreceğini kara kara düşünürken mevcut iktidar ise boşalttığı devletin kasasını yurttaşa ceza keserek doldurmaya çalışıyor. Halka 3 kuruşluk desteği bile çok gören hükümet, kişi başı binlerce lira cezayı reva görüyor.